Suriye ve açılım
Başbakan ülke içinde olduğu gibi dışarıda da bütün komşularla problemli olma yolundaki politikalarını azimle sürdürüyor. Sayesinde yeni bir komşumuz oluverdi; “PYD” ... PKK’nın Suriye’deki kolu PYD Resulayn’ı ele geçirerek bayrağını astı ve Türkiye’ye komşu oldu. Suriye’deki iç savaşın başlamasından sonra PYD’nin talepleri Suriye Ulusal Konseyi ve Baas Rejimi tarafından kabul edilmeyince, Kürtler kendi geleceklerini belirlemek için PYD önderliğinde siyasi ve askeri anlamda bir örgütlenmeye geçti.
Barzani-Talabani çizgisine yakın olan Kürtler başından beri Suriye muhalefetini destekledi. İlk zamanlarda tarafsız kalan PYD’nin silahlı kanadı olan YPG ile Özgür Suriye Ordusu ya da El Nursa Cephesi’yle çatışmalar yaşamaya başladı.
PKK’nın Türkiye’de uygulamaya çalıştığı ‘Demokratik Özerklik’ modelini PYD, Batı Suriye’de uygulamaya koydu. Bu da PKK’nın elini güçlendiren bir gelişme oldu. Suriye politikalarının başarısızlığı, PYD’nin özerkliğini ilan etmesi Başbakan Erdoğan’ı daha da öfkeli hale getirdi. Uyguladığı politikalardaki yanlışlıkları aramak yerine kendisinde saplantı haline gelen Esad, Gezi Parkı eylemcileri gibi kişi ve gruplara saldırarak vakit geçiriyor. İktidarın açılım siyaseti ve yürüttüğü dış politika Türkiye’yi zayıflatma ve PKK’yı güçlendirme, Türkiye’yi bölme amaçlarına hizmet ediyor. Uygulanan politikalar etnik kökene ve mezhep mensubiyetine dayanan bölünmeyi körüklüyor. Ne yazık ki son on yılda yürütülen politikalar Türkiye’ye duyulan bütün saygıyı yok etti. Bölgedeki ağırlığımız yerle bir oldu. PKK, Ankara’ya ültimatom verebiliyor, hapisteki lideri basın toplantısı yapmak istiyor.
Irak’ta Maliki, Suriye’de Esad, Mısır ve Azerbaycan ile aramız bozuk. Avrupa ülkelerinin hemen tamamı ile ilişkilerimiz limoni. Gezi Parkı olaylarında Tayyip Erdoğan AB’ye de aklına geleni söyledi. Libya, Mısır, Tunus ve öteki Arap ülkeleri ile ilişkiler gergin. Mısır’daki gelişmelere tepki göstermediği için başbakan Suudi Arabistan’a da kızgın... “Sıfır Sorunlu” dış politika böyle olur. Her yere saldırırsınız. İlkeniz ve ağırlığınız olmadığı için kimse sizi önemsemez.
Dirayetli ve ferasetli bir siyaset en büyük tehlike olarak Türkiye’nin bölünmesini görür ve bu gelişmeden nasip alacak İran, Irak, Suriye ile ortak menfaat çizgisinde birleşik hareket edecek bir strateji takip ederdi. Ne yazık ki Türkiye’nin bütünlüğünü sağlayacak akıl yerine, Büyük Orta Doğu Projesi’nin takipçisi olmak tercih edildi. Aslında ABD’nin Suriye’ye yönelik politikasında temel hedef; Kürtleri Akdeniz’e çıkararak, bölgedeki petrolü Akdeniz’e taşımaktı. Suriye sorunu bu amaçla başlatıldı. Biz hiç önüne arkasına bakmadan maşa olduk. Esad durumu fark etti, Suriyeli Kürtlere kuzeyi bırakarak ABD’nin hedefi olmaktan kurtuldu ayrıca bir anlamda Türk Hükümetinden de öcünü aldı. ABD istihbaratı Esad bir yıl dayanamaz demişti. Esad 2 yıldır direniyor. Rus, Çin, İran ittifakı ile ÖSO’yu adım adım eziyor, temizliyor. Esad, bizim hükümete iyi bir ders verdi. “Sen beni yıkmak isteyen harekete para ver, silah ver, eğitim ver! Ben de Kuzey Suriye’yi benim PKK’ma veririm sana kan kaybettirir, terörü diri tutar, seni de bölünmeye rahatça götürür” siyasetini uyguladı. Nitekim Kuzey Suriye’de bir kasabaya PKK bayrağı dikildiğinden beri Güneydoğu bölgemizdeki PKK çılgınlıklarına her gün bir yenisi ekleniyor. Irak’ta Maliki ile Barzani anlaşma yaptılar, Suriye’deki Kürtlere silah ve eğitim veren Barzani Apo’nun serbest bırakılmasını istiyor. Mısır’da bizim hükümetin yakın dostu Mursi’ye karşı ABD darbe yaptı. Suudi Arabistan ve Katar, darbecilere para verdi. Yani Türkiye’nin politikası her yerde iflas etti. Dış politika tam bir başarısızlık batağına girdi. Meclis AKP çoğunluğu sebebiyle susuyor, susturuluyor. Ama yarın seçim sonuçları AKP saltanatına son verince neler olacak?.. Sağlıklı demokrasilerde sadece bu dış politika hezimeti bir hükümetin istifası için yeter sebeptir.