Suriye uçağını düşürmek El Kaide’ye hava desteği verilmesidir
Türk savaş uçakları, Hatay/Yayladağı bölgesinde IŞID militanlarına karşı savaşan Suriye Hükümet güçlerine havadan destek veren bir Suriye savaş uçağını düşürdüler. Türk Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada iki MİG 23 Suriye savaş uçağının Türk sınırına yaklaşması üzerine Diyarbakır’da konuşlu Pars Filo diye anılan 181.Filo’ya mensup iki F-16 tarafından uyarıldığını, bunun üzerine bir Suriye savaş uçağının geri döndüğünü, diğerinin ise Türk sınırına yaklaştığını ve Türk hava sahasını bir kilometre ihlal ettiğini, sonra batıya yönelerek Türk hava sahasında 1.5 kilometre uçması üzerine angajman kuralları gereği düşürüldüğünü duyurmuştur. Suriye uçağı, Suriye’nin Keseb kasabası civarında düşmüştür. Suriyeli pilot son anda uçaktan atlayarak kurtulmuştur.
Suriye savaş uçaklarının Hatay/Yayladağı bölgesine yönelik operasyon düzenlemesinin nedeni Nusra Cephesi, Ensar ul Şam ve Fetih Tümeni adlı El Kaide bağlantılı üç Selefi grubun, 19 Mart’tan itibaren Suriye ordusu ile savaşarak 23 Mart sabahı saat 05.00’da Hatay/Yayladağı’nın Suriye tarafında, karşısında bulunan Lazkiye’ye bağlı Keseb kasabasına bağlı Keseb sınır kapısını ele geçirmesidir. Keseb sınır kapısı, Esad rejiminin elinde bulunan kuzeydeki son sınır kapısıdır.
Nusra Cephesi, Ensar ul Şam ve Fetih Tümeni’nin Kesep sınır kapısını ele geçirmesi üzerine Suriye Hava Kuvvetleri, bölgede anlaşılan keşif uçuşu yapmak amacı ile iki MİG 23 savaş uçağı yollamıştır. Muhtemelen bu keşfi, anılan Selefi güçlere yönelik Suriye güçlerinin kara saldırısına destek amaçlı Suriye hava saldırıları izleyecekti. Nitekim, Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi kısa adı ile MİRSAT, Şam’ın bölgeye önemli bir askeri gücü takviye olarak yolladığını bildirmiştir. Türk Hava Kuvvetleri’nin Suriye savaş uçağını düşürmesinden faydalanan tek güç El Kaide’nin akraba kuruluşları olan Nusra Cephesi, Ensar ul Şam ve Fetih Tümeni’dir. Bu saldırı ile AKP Hükümeti, Nusra Cephesi, Ensar ul Şam ve Fetih Tümeni’nin, Keseb bölgesini elinde tutmasına yardımcı olmaktadır. Böyle bir politikanın Türkiye’nin çıkarlarına nasıl uygun olduğunu anlamak mümkün değildir. Anılan örgütlerin akrabası olan IŞİD, Süleyman Şah Saygı Karakolu’na saldırmak ve yıkmak gibi bir tehdit ile (eğer doğru ise) Türkiye’yi gererken, Niğde/Ulukışla’da Suriye’den sızan üç terörist daha büyük felaketlere yol açmadan şans eseri yakalanırken, AKP Hükümetinin hâlâ El Kaide ve Selefi unsurların Türkiye-Suriye sınırına hakim olmasına dolaylı destek vermesini anlamak mümkün değildir.
AKP Hükümeti, Türkiye’nin kara hudutları konusunda en ufak bir hassasiyet göstermez iken neden ise Türk hava sahası konusunda büyük bir hassasiyet sergilemektedir. Türkiye-Suriye sınırının pratik olarak ortadan kalkmıştır. Kara Kuvvetleri’nin 100 bin askerinin konuşlu olduğu Türkiye-Suriye sınırının Hatay-Kilis bölümü, Peşaverleşmiştir. Bu iki ilimizde sınır her noktasından delik deşik olmuştur. Suriye’de savaşan gruplar bu sınırı diledikleri gibi kullanmaktadır. Suriye kaynakları; Nusra Cephesi, Ensar ul Şam ve Fetih Tümeni militanlarının Türkiye’den sızdıklarını ileri sürmektedir. Bu iddianın doğru olması büyük bir ihtimaldir. Nitekim Genelkurmay Başkanlığı, Yayladağı kırsalında büyük miktarda silah ve cephane bulunduğunu açıklamıştır. Bu silah ve mühimmatın Suriyeli isyancılara ait olduğu açıktır.
Meselenin bir diğer önemli boyutu ise Türk F-16’ları Suriye MİG’ini 1.5 kilometre hava sahası ihlali yaptı diye vururken Türkiye’nin Süleyman Şah Saygı Karakolu’na IŞİD’in saldırı tehdidini gerçekleştirmesi durumunda karakolu önce top ve füze ateşi, yetmez ise savaş uçaklarının yakın desteği ve nihayet helikopterler ile bölgeye yollanacak özel kuvvet birlikleri ve savaş helikopterleri ile savunacağını açıklamış olmasıdır. Türkiye’nin böyle bir operasyonuna eğer Türk uçaklarına Hatay üzerinde bile kilitlenerek taciz eden Suriye radarları ve hava savunma sistemleri saldırarak cevap verirler ise bir cerrahi operasyon olarak düşünülen “Süleyman Şah Saygı Karakolu operasyonu” Türkiye-Suriye savaşına dönüşebilir.
Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür. Ne kadar akıl dışı olur ise olsun AKP Hükümetinin Suriye’deki Selefi güçlere destek politikası devam etmektedir. Bundan dolayı, Başbakan Erdoğan, yaklaşan seçimleri de göz önünde tutarak, Suriye uçağının düşürülmesine muhtemelen “ilke olarak” onay vermiştir. Öte yandan, Türk Hava Kuvvetleri de Akdeniz üzerinde düşürülen Türk uçağının intikamını alma fırsatını bu şekilde yakalayınca kullanmak konusunda tereddüt etmemiştir. Bu sonuç taktik anlamda bir başarı olarak nitelenebilir ancak stratejik planda Türkiye’nin menfaatlerine olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye’nin menfaati, Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına terör örgütlerinin değil, aksine kötü de olsa bir rejimin hakim olmasıdır.