Suriye, Türkiye ve diplomatik dedikodular
Suriye’de yaşanan süreç ve yaşananlara Türkiye başta olmak üzere Orta Doğu ülkelerinden gelen farklı tepkiler, Orta Doğu’da neler olduğu, kimlerin hangi konularda ne gibi ve neden hangi tepkileri gösterdiği konusunda da farklı izahlar, teoriler bazen de dedikoduların üretilmesine neden oluyor. Zaten dedikodusu ve komplo teorisi bol olan Orta Doğu gibi bir bölge son yaşanan süreçte bu anlamda yeni bir doyum noktasına ulaşıyor. Bugün bu dedikodular ve teorilerden bazılarını kısaca ele alacağız. Bunlara dedikodu veya teori dememiz gerçek olmadıkları anlamına gelmiyor. Aslında bazılarının gerçek olma ihtimali hiç de küçümsenmeyecek ölçüde fazla.
Örneğin İsrail istihbaratına yakın Debka sitesi 17 Mart tarihinde Suudi Arabistan’ın “Türkiye’nin çok konuşan ancak hareket etmeyen” tavrına çok kızgın olduğunu kaydeden bir haber geçti. Ancak Suudi Arabistan Suriye ve Türkiye üçgeni ile ilgili haberler sadece bununla sınırlı değil. İddialara göre, Türkiye’nin Merkez Bankası’nda ’Net Hata Noksan’ kaleminde yani kaynağı belirsiz para kaleminde görülen paraların büyük bölümü Suudi Arabistan ve Katar’dan geliyor ve son dönemde geliş nedeni, bu iki ülkenin Türkiye’nin Suriye’ye girmesinin karşılığı olarak yollanmış. Ancak AKP Hükümeti, bu paraları almasına ve Suriye’ye girecek bir hava vermiş olmasına rağmen yüksek sesle konuşmaktan başla bir şey yapmıyor. İşte Riyad buna çok kızıyormuş.
Öte yandan Orta Doğu’da konuşulan bir başka teori ABD’nin esas sorununun Suriye değil İran, daha da doğrusu İran’ın nükleer silah yapma kapasitesine doğru hızla ilerlemesi. Tahran da bunun farkında. Ve İran için Suriye’nin çok büyük bir stratejik önemi var. Hatta bu stratejik önem kısa ve orta vadede nükleer güç ve nükleer silahtan daha önemli olabilir Tahran için. Çünkü İran, Suriye’yi kaybeder ise bir daha geri alması mümkün görünmüyor. Ayrıca Suriye-İran ekseninin kırılması, İran’ın Hizbullah ile olan ilişkilerine de ağır darbe vuracak. Hizbullah bir yanda İsrail öte yanda Sünni Araplar tarafından kuşatılmış olacak.
Bundan dolayı İran nükleer güç karşılığı Suriye gibi bir denklemi ABD’nin önüne koymuş. ABD ile İran arasında arka kanallardan bu konuda görüşmeler yapılıyormuş. ABD’nin Suriye konusunda işi ağırdan almasının nedeni İran ile sürdürülen bu pazarlıkmış. ABD eğer İran nükleer enerji ve silah sürecini durdurur ise İsrail’in İran’a saldırmayacağını, böylece Orta Doğu’da yeni ve büyük bir karışıklığın çıkmayacağını ve ABD’nin dikkatini Pasifik bölgesi ve Çin’den Orta Doğu’ya döndürmek zorunda kalmayacağının hesabını yapıyormuş.
İran ise Suriye üzerinde baskının kalkması sonrasında nükleer güç ve silah konusunda gereken bilgi donanımına sahip olduğu için bir başka zaman diliminde tekrar nükleer silah üretimine odaklanabileceği analizini yapıyormuş. Eğer bu dedikodu doğru ise Türkiye’nin önümüzdeki süreçte işi çok zor. Çünkü, Suriye’de rejim yerinde kaldığı takdirde Türkiye’ye güneyden üç düşmanca güç olacak: İran, Suriye ve Maliki’nin Şii Irak’ı. Bunun olmasını sağlayan ise AKP Hükümetinin izlediği dış politikadır.