Suriye sınırındaki devriyeden zafer çıkmaz
Suriye'deki krizin Türkiye'ye yansıması Fırat'ın iki yakasından farklı şekilde yükseliyor.
Aralık 2018'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "artık sabrımız taştı, ABD'ye rağmen 2-3 gün içinde harekatı başlatıyoruz" dediği Fırat'ın doğusunda ABD ile içeriği boş olan ve nereye evrileceği (PKK'yı koruyup kollayacak güvenli bölge) malum bir mutabakatla Türk operasyonunun olasılığı neredeyse yok denilecek seviyeye düştü. ABD ile askeri operasyonu dışlayan bir işbirliğine girişildi.
Fırat'ın batısında ise 18 Eylül 2018'te imzalanan Soçi Mutabakatı'yla İdlib'te çatışmasız bir bölge oluşturulması, İdlib'te barışı sağlaması beklenirken Türkiye ile Suriye'nin doğrudan çatışacağı bir ortama ve bir milyondan fazla kişinin Türkiye sınırına yönelik göçe başladığı bir ortamla karşılaştık.
İdlib'te yaşanan son krizde Türkiye Şam yönetimini Soçi Mutabakatı'nı ihlalle, Şam yönetimi de Türkiye'yi teröristleri desteklemekle suçladı. Daha da önemlisi Rusya, bizzat Lavrov'un ağzından Suriye'nin herhangi bir ihlal yapmadığını ifade etti.
Erdoğan Şam'ın operasyonlarından kaygı duyduklarını söylemesine karşılık Putin de teröristlerin kendilerine karşı saldırılarından büyük kaygı duyduklarını söyledi.
Lavrov ve Putin, Türkiye'nin geçen bir yıllık sürede defalarca İdlib'te üslendiği sorumluluğu yerine getiremediğini, teröristlerin İdlib'in neredeyse yüzde 90'ınını kontrol ettiğini, teröristlerin Türk askerlerinin başının üzerinden Rus/Suriye mevzilerine ateş ettiğini söylediler. Ve teröristlerin imha edilmesini gerektiğini, Rusya'nın Suriye'nin operasyonlarını desteklediğini, Rus askerlerinin de Suriye ordusuyla operasyon bölgesinde bulunduğunu ifade ettiler.
Yani Putin-Erdoğan zirvesi öncesinde 180 derecelik karşıt tutum söz konusu.
Ancak iki lider 2015'teki uçak düşürme krizinden aldığı derslerle yaşanan bir krizin ikili ilişkilerdeki tüm alanlara yansımasını önlemek konusunda tecrübe kazandı.
Nitekim, geçen bir yılda olduğu gibi Rusya, ABD'ye karşı Türkiye'yi yanında tutma adına İdlib'teki krizin aniden patlamasını önleyecek, küçük krizlerle geçiştirilmesini sağlayacak bir sözlü ara mutabakata yanaşmaktadır. Suriye ordusu da safha safha İdlib'te ilerlemektedir. Doğu Guta ve Halep operasyonları esnasında bile Suriye ordusu İdlib'in belli bölgelerini kontrol altına almıştı.
Yazı kaleme alındığında Putin-Erdoğan görüşmesinin sonuçları henüz yansımamıştı ancak İdlib'in güneyinde Han Şeyhun-Morek bölgesinde son günlerde yaşanan gelişmelerden sonra operasyonları kısmen yavaşlatacak bir sonuç beklenmeli.
Ancak bu biraz da HTŞ gruplarına bağlı. Çünkü Suriye ordusuna karşı dün İdlib'te yeniden karşı saldırlar başlatan bu gruplar adeta Suriye ordusunun durmasını yavaşlamasını da istemiyor. Yani Putin-Erdoğan görüşmesi boşa da çıkabilir.
Ama yavaş veya hızlı Suriye ordusu Han Şeyhun kuzey, doğu ve batı yönlerinde ilerleyip Halep-Lazkiye karayoluna kadar ilerlemeye devam edecektir. Bu süreçte 8 ve 10 nolu Türk gözlem noktaları da Morek'te 9 nolu noktanın akıbetiyle karşılaşacak.
Rusya Türkiye ile Suriye'nin çatışmasını önleme adına araya girecektir. Nitekim 9 nolu noktamızın hemen yanına bir gözlem noktası tesis etti bile.
Önümüzdeki 2-3 aylık İdlib güneyinde kalan Türk gözlem noktaları Morek'teki 9 nolu ve sonrasında 8 ve 10 nolu gözlem noktalarını terk etmek zorunda kalacaktır. Ancak bu bir geri çekilme görüntüsünden ziyade gözlem noktalarının Rusya'ya devri şeklinde gerçekleşecektir.
Bu durum Rusya açısından Türkiye'yi yanında tutmaya devam, Türkiye açısından da Türkiye'ye yönelik ani ve yoğun göçün önlenmesi ve zaman kazanma olacak.
Bu ziyarette Erdoğan savunma sanayi fuarına da katılacak. Gerekçe F-35'i alamamak olarak gösterilecek olsa da İdlib'te kısa vadeli bir kazanım karşılığında Rus Su-35 uçağı alımına ilişkin bir niyet beyanı çıkarsa şaşırmamak lazım. Hem ABD hem Rusya muhataplarının zor durumlarını istismar etmekte pek başarılıdır.
Fırat doğusunda müşterek harekat merkezinin faaliyete geçmesiyle ABD-PKK planı olduğunu ısrarla söylediğim plan da devreye girdi. Bir ABD helikopteriyle sınır hattında havadan yapılan devriye başarı olarak görülüyor. Şimdi karada da benzer bir müşterek devriye olacak. Erdoğan bunu önümüzdeki günlerde birliklerimizi karadan da sınırı geçecekler diye söyledi.
Ancak ABD ve PKK kaynakları Suriye tarafında sürekli bir Türk askeri varlığı olmayacağını sınırlı mekan-süreli devriyeler şeklinde olacağını bunun da 5-6 km.lik tampon bölgede gerçekleşeceğini söylüyor.
Türk Milletinin zaferler ayı olan Ağustos'ta Suriye sınır hattında karadan başlayacak devriyeler ile YPG'nin hemen mutabakat öncesi yaptığı derme çatma tahkimatların yıktırılmasını bir operasyon ve hatta zafer olarak gösterilmeye çalışılmayacağını umut ediyorum.
Rusya Fırat doğusunda ABD-Türkiye işbirliğine karşı. Ancak Türkiye'nin ABD'ye rağmen tek taraflı bir harekatına (ABD ile Türkiye'yi karşı karşıya getirecek) Rusya'nın sesiz kalarak yeşil ışık yakacağını söyleyelim. Moskova'daki görüşmede Putin'den böyle bir teşvik gelebilir. İran'ın da Fırat'ın her iki yakasında Rusya'ya yakın tavır içinde olduğunu not edelim.
Türkiye bunun muhasebesini de iyi yapmalı. Çünkü, Fırat'ın iki tarafı ateşten gömlek.