Suriye ile birlikte kayıp gidenler...

Suriye konusunda yine olan biteni kapının eşiğinden izledik. Bu sefer, ABD ve Rusya, yanlarına İran'ı da alıp Suriye'de ne yapacağını konuştu. Onların kafası "Esed" ya da "Esad" konusunda bizimki kadar karışık değil. Birincil öncelikleri; kendi ulusal çıkarları, Orta Doğu pastasının paylaşılması, enerji yolları, enerji kaynakları, ticaret yolları sonra IŞİD ve Esad... Onunla ya da onsuz Suriye'ye çekidüzen verecekler. Ve bunu da yapacakları zaman Büyük Kürdistan devletini karşımıza dikecekler. Hemen yanı başımızda. Buna, AKP iktidarının istekli olduğu, Ahmet Davutoğlu'nun "yanı başımızda ne IŞİD ne de Esed isteriz" açıklamasından belli. İyi de!.. İkisini de istemezsen geriye PKK/PYD/Barzani devleti kalıyor...

Stratejik çukurdaki AKP iktidarının Suriye politikasında çok tartışılan üç ana ayağı vardı. Suriye'de Esad rejimine karşı mücadele veren Özgür Suriye Ordusu'nu desteklemek, Suriyeli mültecilere kapılarını açmak, Türkiye'nin kestirmeden Suriye'de söz sahibi olması için IŞİD'e silah dahil yardımlarda bulunmaktı. Daha da vahimi; PKK uzantısı PYD'ye destek vererek orada kurulacak Kürt devletine -kendilerince- Türkiye'nin arka çıkmasını sağlamaktı... Suriye olaylarında AKP iktidarının hiçbir öngörüsü tutmadı. Üstelik, Türk milleti ve devletini de tüm dünyaya rezil ettiler. Hedefleri; Halep'i Gaziantep'e bağlayıp, Şam Emevi Camisi'nde Cuma namazı kılmak isteyenler için tam bir hezimet oldu. Bırakın Şam'da bayrak sallamayı, Süleyman Şah'ın bayrağını bir gece apar topar indirip gerisin geriye dönmek zorunda kaldık. Süleyman Şah'ın kemiklerini sızlatacak bu utanç, iktidarın yaptıklarını görmeyenlere yeter de artar bile!..

Suriye olaylarında yeni bir sürece girildi. Suriye üzerinden Türkiye'nin boynuna yeni bir ilmik atılıyor. Bu ilmiğin bir ucu BM toplantılarının yapıldığı ABD'de Davutoğlu'nun eline verildi. Diğer ucu ise Moskova'da Putin'in Müslümanları kafalamak için yaptırdığı caminin açılışına giden R. Erdoğan'ın eline... Almanya da bu ilmiğe ortadan düğüm atıyor.

İlk olarak Erdoğan, Rusya'ya gitti. Fotoğraf karesinde, Putin-Erdoğan-Abbas'ın birlikte cami açılışı vardı. İslamcı sosu verilsin diye her yere davet edilen Abbas'ın bulunduğu bu camili fotoğraf sizi aldatmasın. Asıl mesele, Erdoğan'ın sözlerinde saklı. Uçakta yandaş gazetecilere, ''Esad'lı geçiş olabilir'' dedi. Dolayısıyla Moskova ziyaretinde Erdoğan, Putin'in kendisine Suriye'yi bombalayacağız haberini vermesini doğruladı. Zaten Erdoğan, Moskova'ya giderken Rusya, çoktan Suriye'de askeri varlığını pekiştiren takviyeler yaparak operasyona hazır hale gelmişti. Bakmayın siz, sonradan, Erdoğan'ın "Esed butik Suriye istiyor" laflarına. R. Erdoğan, Rusya'nın Suriye'de Özgür Suriye Ordusu'nu/muhalifleri vuracağını, bu operasyonla Esad rejimini kurtaracağını çoktan öğrendi. Putin'in eline verdiği ilmiği alıp Türkiye'ye döndü.

R. Erdoğan'ın çağrılmadığı BM toplantısına giden Davutoğlu'nun yaşadıkları da bundan pek farklı değil. ABD-Rusya-İran-Ürdün, kendi aralarında Suriye'nin geleceğini planlarken Ahmet Hoca, yan masadan kulak kabartmakla yetindi. Masada olmadığı görüntüsünden kurtulmak için o da kolaya kaçtı. Moskova'dan sonra hemen ABD'de biten Filistin lideri Mahmut Abbas'ı yanına alıp gökte bir süreliğine dalgalanan Filistin bayrağı önünde poz verdi. İran ile yapılan görüşmede Türk bayrağının olmayışını umursamadan, Abbas ile İslamcılık oynarken Mescid-i Aksa'yı işgal eden/bölen İsrail askerlerini umursamadan... Davutoğlu'nun ''Ülkemizin sınırında Esed rejimi ve IŞİD'e izin vermeyiz'' açıklamaları, "Başbakan"ın mesajı iyi aldığını gösteriyor!.. Davutoğlu, bu sözleri ile adeta Esad ve IŞİD'e sözde "hayır" derken, saymadığı PKK devletine sınırda "evet" diyor. Ahmet Davutoğlu da Suriye'de Türkiye'nin menfaatlerinin hiç bir şekilde gözetilmediği bir toplantıdan çıkan kararların ilmiğini alıp, Türkiye'ye döndü.

Bu süreçte, 800 bin Suriyeliye kapısını aralayan Avrupa'nın merkezi Almanya da Türkiye'nin bugüne kadar yaptığı mültecilerle ilgili faaliyetlerini yok sayan bir hamle gerçekleştirdi. Buradan, ilmiğin iki ucunu bağlayarak Türkiye'yi nefessiz bıraktılar.

ABD, İncirlik'ten sonra askeri olarak Diyarbakır'a yerleşmek için harekete geçti. Diyarbakır'ın ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur her halde. PKK/KCK/BDP/DBP/HDP... Rusya da boş durmuyor; havadan, Esad rejimiyle mücadele eden IŞİD'e karşı çıkan, yer yer PYD ile savaşan ÖSO/muhalifleri vurmaya başladı. Havadan Rusya, karadan İran, işini bitiriyor Müslümanların. Türkiye bakıyor; stratejik çukurluk yüzünden..

Ne oldu?.. Suriye'de Müslüman Arapların yok edildiği, Türkmen varlığının tehlikeye girdiği yeni bir sürece girdik. 3 yıldır her türlü fedakârlıkta bulunduğumuz mülteci politikasını Almanya ve Papa el birliğiyle yerle bir etti. Rusya-İran-ABD-PKK/PYD'nin aynı çizgide buluştuğu Suriye'de gayrimeşru politikamız olan IŞİD ile baş başa kaldık. PKK-PYD devletinin önünün açılmasına rıza gösterir durumunda kaldık. Ne oldu stratejik derinliğe ve Orta Doğu'nun fatihine?.. Dünya liderine?..

Zurnanın son deliği olduk uluslararası arenada!..

Saltanatları uğruna Türkiye'nin tüm stratejik dengelerini ve hassasiyetlerini alt üst ettiler. Her defasında yalpalaya yalpalaya kimin kucağına gittilerse esaslı kazık yediler. Bir Obama'ya bir Putin'e... Arada Türkiye'yi tost ettiler.

Türk milleti ve devletinin bekası için son şansımız 1 Kasım!..

Yazarın Diğer Yazıları