Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK
Cahit Armağan DİLEK

​​​​​​​Süleymani sonrası: 3'e bölünen Irak ve Şii-Sünni savaşı

IŞİD'i yendik, artık askerimizin evlerine dönme zamanı geldi diye iç politikada 2020 seçimlerine hazırlanan Trump'ın talimatıyla İran Devrim Muhafızlarının Kudüs Tugayı Komutanı Süleymani öldürüldü.

Bu sıradan bir suikast değildi. Ortadoğu'nun altını üstüne getirecek bir saldırıydı. Öyle de oldu. İran intikam yeminleri ediyor. ABD'ye askeri alanda kalacak bir karşılık vereceğini söylüyor.

Süleymani'nin öldürülmesine sevinenler de var üzülenler de var. Bu doğal. Ancak İran, bunu fırsata çevirmiş gözüküyor. 2019'u halk olaylarıyla geçiren İran'da Süleymani'nin cenazesinin olayların en şiddetli yaşandığı Ahvaz ve Meşed'e de götürülüp sokaklarda halk yığınlarıyla dolaştırılması rejimle halkın birliğinin sağlanmasına katkı sağlamıştır.

ABD açısından Süleymani iyi çalışılarak seçilmiş stratejik bir hedef. Bir çok mukayese veya benzetme yapıldı ama en dikkat çekici olanı eski CIA başkanı ve CENTCOM komutanı Petreaus yapmış.

Petreaus, Süleymani'nin ne kadar önemli birisini olduğunu anlatmak için diyor ki, ABD'de CIA Başkanı, ABD Müşterek Özel Kuvvetler Komutanı ve ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisinin üçünün görevini yapan kişi olarak düşünün.

Yani Süleymani, dış politika, askeri, güvenlik, istihbarat alanında tam yetkili. İran'ın bölgede tesis etmeye çalıştığı Şii hilalinin mimarı aslında. İran'ın kendisine yönelik saldırıları İran dışında karşılayarak İran topraklarının çatışma alanı olmasını engelleyen kişi. İran devrim rehberinden sonra fiilen ikinci isim.

Hal böyle olunca Süleymani'nin öldürülmesi rastgele alınmış bir karar değil. İran'ın içeride yaptırımların etkisiyle gittikçe kötüleşen iç barış, ekonomik ve sosyal huzursuzluklara rağmen İran dışında nüfuz alanını genişletme, Irak Suriye ve Yemen'de ABD/İsrail planlarını bozma girişimlerini sona erdirmek ve İran'a karşı tam bir caydırıcılık sağlamak üzere seçilmiş hedef.

İran'ın saldırıya tepki olarak nükleer açıklamadan çekilme kararını açıklarken eğer yaptırımlar tam kalkarsa anlaşmaya yeniden uyarım demesi rejimin içerideki derdinin ne kadar büyük olduğunu ve ABD ile geniş çaplı bir çatışmaya giremeyeceğinin işareti.

İran'ın zamanında ve uygun şekilde yanıt verilecek demesine karşılık, Trump eğer İran saldırırsa hiç hayal edemeyecekleri en yeni silahlarımızla orantısız vururuz tehdidi işte bu caydırıcılığın teyit edilmesi için. İran illaki karşılık verecek ama görünen o ki Trump'ın tüm şiddetini üstüne çekecek kadar büyük bir karşılık olmayabilir.

İran nasıl karşılık verirse versin Süleymani'nin öldürülmesi bölgedeki fay hatlarını kırdı. Bunun ilk sonucu ABD ile İran arasında bir çatışma alanı olan Irak'ta görülecek.

Irak Meclisi'nin yabancı askerlerin Irak'ı terk etsin kararını Bağdat hükümeti ne kadar hayata geçirebilecek büyük soru işareti. IŞİD'le mücadele için çağırdıkları ABD'nin kendi planlarına göre hareket edeceği biliniyor.

Son olarak Trump'ın önce Irak'taki üslerimizin ve Irak'ı korumak için harcadığımız paraları versinler sözü de bunun başka bir kanıtı.

Daha önceki yazılarımızda ABD/İsrail İran'ın Suriye ve Irak'taki etkisini ve varlığını ortadan kaldırmayı hedeflediklerini, Suriye'de İsrail'in Irak'ta ABD'nin askeri saldırılar yapacağını söylemiştik. Öyle de oluyor.

Süleymani'nin öldürülmesi öncesinde başlayan sonrasında daha da artan bir düşünce de, Bağdat'ın yeterince güvenli olmadığı ve yabancı büyükelçiliklerin Erbil'e taşınması. Saldırı sonrasında ABD'li senatör eski başkan adaylarından Rubio, Irak Parlamentosu'nun Amerikalı askeri gücünün Irak'tan çıkarılma kararı hakkında "Belki de vakti gelmiştir şuan Kuzey Irak olan yerin bağımsızlığını tamamıyla ilan etmeli" dedi.

İşte bölgedeki fay hatları kırıldı derken kastım buydu. Irak'ta Şii-Sünni-Kürt bölgeleri arasındaki ayrılık Süleymani'nin öldürülmesiyle iyice koptu. Irak parlamentosunda Sünni ve Kürt milletvekillerinin oylamaya katılmaması ABD'nin askeri ağırlığını Barzani bölgesinde ve Sünnilerin ağırlıkta olduğu Musul-Anbar vilayetinde muhafaza edeceğine işaret ediyor. Şii grupların ABD'ye karşı bir araya gelme çabaları Irak'tan üç devletçik çıkmadan önce Şii-Sünni savaşının yaşanabileceğine işaret ediyor.

Şii ve Sünni grupların kendi içlerindeki ayrılıklar dikkate alındığında Ortadoğu'da Müslümanların kendi 30 yıl savaşlarını (mezhep savaşları) yaşaması kaçınılmaz gözüküyor.

ABD'nin İsrail'in güvenliği için Suriye'de en az 4 parçaya ayırma planı üzerinde çalıştığı biliniyor. Yani Irak'ta yaşananların Suriye'nin de kaderi olması büyük olasılık. ABD'nin Suriye doğusunda güçlü bir askeri varlık konuşlandırması boşuna değil. Senaryonun sonraki aşamasında Suriye ve Irak kuzeyindeki bölgelerinin birleşmesi, bununla birlikte Suriye doğusuyla Irak batısının birleşmesidir.

İdlib'ten 2 milyon sığınmacının da kapıda olduğu bu ortamda Türkiye'nin Suriye ve Irak'ı gündeminden düşürüp yönünü Libya'ya çevirmesi ve Libya'ya asker göndermesi hangi aklın, hangi askeri-politik-güvenlik değerlendirmesinin eseri anlamak mümkün değil. Bunun Türkiye'nin gözlüğünden yapılan bir değerlendirme olmadığı net.

Yazarın Diğer Yazıları