Süleyman Şah... Gak... Guk!...

Geçtiğimiz Çarşamba günü "AKP Bayıldı" başlıklı yazımızda Dışişleri Bakanlığında Süleyman Şah operasyonu ile ilgili  kurulan kriz masasının kriz gündemini yazmıştım. CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, konuyu Perşembe günü gece yarısı  TBMM Genel Kurulunun gündemine taşıdı. Hükümetten cevap istedi.Yaşanan tartışmaları tutanaklardan aktarıyorum;
Bülent Kuşoğlu - Sayın Bakana ben de delaletinizle bir soru sormak istiyorum.
Bu Süleyman Şah Karakolu'yla ilgili olarak bir kriz masasının oluştuğu, Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı yetkilileri tarafından bu nakil olayının uluslararası anlaşmalara dayanmadığı, Türkiye'nin toprağından vazgeçtiği ve ihanet suçu -sonuç olarak- işlendiği ve Suriye'nin Birleşmiş Milletler kararıyla şu andaki Süleyman Şah Türbesi'ni boşalttırabileceği üzerinde çalışmalar yapılıyor. Kriz masasında bu çalışmalar yapılırken acil olarak aslında bunların çok önceden yapılması gereği sizce de kabul edilir sayın Bakan. Bu çalışmalar yapılmadı mı da Türkiye bu zor duruma, bu sıkıntılı duruma düşürüldü ve bu çalışmalar ne aşamadadır? Bilgi verebilirseniz Hükümet adına memnun oluruz.
Gümrük ve Ticaret bakanı Nurettin Canikli - Orada bizim tezimiz, kabulümüz; bir ihlalin, bir zayıflamanın olmadığı şeklinde yani sonuç itibarıyla Suriye devletinin egemenlik alanındaki bir bölgede belirli bir miktar arazinin Türk toprağı sayılması. Şimdi, tabii, şu söylenebilir: Yani o yer bellidir, spesifiktir -taşınmadan önceki alan için, yer için söylüyorum- dolayısıyla bu imtiyazlar, bu haklar orası için, o lokasyon için verilmiştir gibi birtakım hususlar, iddialar gündeme gelebilir. Şimdi, normal şartlar altında, her şeyin normal olduğu bir dönemde yani uluslararası ilişkiler açısından karşınızda tam olarak muhatap olabileceğiniz ve egemenliğe hâkim, kendi topraklarında egemenliğine hâkim bir gücün, bir kuvvetin, bir devlet yapısının olduğu durumlarda bu tartışmalar haklı olabilir. Ama burada çok özel bir durum var, özel durumlar uluslararası hukukta da hukuki gerekçe olarak kabul edilebilir iç hukukta olduğu gibi. Yani şunu anlatmaya çalışıyorum: Buradaki bir taşıma, bu şekildeki bir taşıma yeni yerde aynı hakları bize sağlar. Öncelikle yine burası da Suriye devletinin, bilinen, tanınan haliyle Suriye devletinin egemenlik sınırları içerisinde. Aynı miktar bir arazi, bu anlamda bir kayıp söz konusu değildir, zaten bu simgeseldir esas itibarıyla, elbette önemlidir ama simgeseldir sonuç itibarıyla. Onurlu bir kazanımdır, korunması gerekir, sonuç itibarıyla bu topraklarda bu kazanım devam ediyor, o hak korunmaya devam ediyor.
Uluslararası haklar açısından uluslararası kuralların ihlali midir? İhlali olmadığını da ortaya koyan bana göre olağanüstü şartlardır, olağanüstü durumlardır. Biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi yani her şey normal olsaydı böyle bir taşıma uluslararası hukuk açısından tartışılabilirdi ama şimdi tartışılamaz çünkü o devlet bu hakkımızı orada koruma imkânına sahip değil. Eğer koruyabilseydi, koruma iktidarı, gücü olabilseydi yani taşınmadan önceki lokasyonunda Türkiye'nin bu haklarını koruma imkânına -aynı büyükelçilik gibi- sahip olsaydı o zaman bu sağlanırken, sağlandığı bir ortamda bu taşımanın tartışılması, değerlendirilmesi yapılabilirdi.
Yusuf Halaçoğlu- Sayın Bakanım, burada bir şey var açıklığa kavuşturulması gereken. Sizin söylediklerinizin hiçbirisi olmaz. Şundan dolayı olmaz: 1923 Lozan Anlaşması'na göre Caber Kalesi'nin bulunduğu yerdeki arazi uluslararası anlaşmayla Türkiye'ye bırakıldı ama şimdi terk edilmiş bulunan barajın yanındaki yani şimdi yıkılıp terk edilmiş olan yer Suriye ile, iki devlet arasında yapılan anlaşmayla onun yerine kabul edilmiş bir bölge ama şimdiki taşındığı yer Suriye'yle anlaşmayla yapılmış bir yer değil. Dolayısıyla, o söyledikleriniz gerçekleşmez. Yani, şu anki terk edilen yer Türkiye toprağı olarak Suriye tarafından da kabul edilmiş bir yerdir. Dolayısıyla, şimdiki taşındığı yer aynı statüye girmez anlaşma olmadığı için. O bakımdan Suriye bu konuda haklı duruma düşer. Dolayısıyla, bunu o şekilde değerlendirmek, uluslararası bakımından da herhangi bir şekilde başımıza karşı bir argüman çıkmayacak demek yanlıştır.
Canikli - Şimdi, taşınmadan önceki yer uluslararası anlaşmalarla korunmuş, muhafaza altına alınmış ya da o haklar tespit edilmiş.
Halaçoğlu - Suriye'deki ilk taşındığı...
Canikli - Taşınmadan önceki yeri söylüyorum.
Halaçoğlu - İlk taşındığı, Caber Kalesi...
Canikli - Hayır, daha sonraki, yine Suriye'yle yapılan...
Halaçoğlu - Sadece Suriye'yle.
Canikli  - Evet, Suriye'yle yapılan... O da geçerlidir, hukukidir, uluslararası hukuk açısından geçerlidir.
Halaçoğlu - Geçerli orası.
Canikli - Şimdi, zaten o nedenle geçici olduğunu söylüyoruz. Suriye diyorsa ki eğer, bunu diyebilir yani: "Hayır, şu anda taşındığı yerde uluslararası hukuk açısından benim rızam yoktur, geçerli değildir, tek başına bunu taşıyamazsın." Dolayısıyla, senin için korunan alan eski yeridir. Tamam, sorun yok, eski yerinde sorun yok.
Halaçoğlu - Ama, "Terk ettiniz." diyor yalnız.
Canikli - Ya, "Terk etsin." demiş olabilir mi?
Canikli - Yani, dolayısıyla... Tabii, tartışılabilir bunlar, hepsi tartışılabilir. Ama, o zaman orada uluslararası anlaşmalarımızla karşılıklı korunuyorsa tamam, güzel. Sen güvenliği sağla, devletsin madem, ben de taşınayım...
Halaçoğlu - Bakanım, orayı Türkiye'nin koruması lazım, Suriye korumaz.
"Gak, guk, kem-küm" eden, sorunun içinden çıkamayan Hükümeti daha fazla batmaması için AKP'li Başkan vekili Ayşenur Bahçekapılı tartışmayı  keserek kurtardı.
Takdirlerinize sundum!..

Yazarın Diğer Yazıları