Suçun miladı
Aynı yolda 13 yıl boyunca yürüyüp, aynı yağmur altında ıslananlar, "şiddetli geçimsizlik" yüzünden ayrılınca mal paylaşımı konusunda anlaşmazlığa düşmüş görünüyor. Kimi nikah tarihinden itibaren talepte bulunurken kimisi de kavga tarihinin geçerli olduğunu savunuyor. Diğerleri de hukukta yeri olmayan içtihatlar üreterek orta yolu bulma telaşında. Lafı evirip çevirmek "suça iştirak"in üzerini örtme gayretinden başka bir şey değil. Televizyon ekranlarında kendilerini "darbesavar" ilan eden kerli ferli adamlara bakıyorum da "günün birinde ucu bana da dokunur mu?" endişesi ile kıvranıyorlar. Bir çoğu hukukçu kimliği taşıdığı halde farklı milatları gündeme taşımasının yasal geçerliliği yoktur. Her şeyden önce bu örgütün 40 yıldır faaliyette olduğu biliniyor. Amacı da ortada. Önce Emniyet ve orduya sızmak. Neden polis ve asker, sorusunun cevabını bulamayanlar yüzünden 15 Temmuz kalkışması yaşanmıştır. FETÖ elindeki uluslararası destek, sınırsız maddi varlığa rağmen elinde "silah" bulunan iki yapıyı ele geçirerek sonunda " darbe" ile iktidar olacağı "G" gününü bekledi. Bu gerçek kabullenilip ona göre mücadele yöntemleri belirlenemediği müddetçe halen kripto vaziyette bekleyen buz dağının altındakilere ulaşmak mümkün olmayacaktır.
***
Bu konuda en mantıklı açıklamayı kendisine kumpas kurulduğunda bile "Pensilvanya'nın dahli yok" talihsiz açıklaması ile hayal kırıklığı yaşatan CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal yaptı.
Baykal, "Yaşananlar sonucunda Türkiye'nin geçmişiyle hesaplaşmak zorunda olduğunu iktidarıyla, muhalefetiyle herkesin kavramış olması geliyor. Artık yeni bir dönemdeyiz. Türkiye gerçekten geçmişiyle hesaplaşmak zorunda. Büyük travmalar yaşadık" diye konuştu.
Baykal: "Başbakan bir açıklama yaptı, bu işi kontrol edelim. Nasıl edelim '17-25 Aralık'ı milat olarak kabul edelim. 17-25 Aralık milat olsun, 17-25 Aralık öncesini kurcalamayalım, bakmayalım, 17-25 Aralık'tan sonrasını ele alalım' diyorlar. 'Bizim elimizde istihbarat örgütlerimizin, devletin güvenlik kuruluşlarının yaptığı dinlemeler var, belgeler var. Bu 17-25 Aralık öncesini de, sonrasını da kapsıyor. Kendimizi ondan öncesine yöneltirsek, işin içinden çıkamayız, iyice dağılır. 17-25 Aralık sonrasını ele alalım' diyor, Sayın Başbakan. Zamanda milat koyarak, işi kontrollü hale getirmeye çalışıyor. Olayın büyümesinden, kontrol edilemez hale gelmesinden kaygı duymasını anlıyorum. Ama yaşanan olumsuzluklarla ilgili belli bir tarihten öncesini görmezlikten gelerek, onu yok sayarak, ancak o tarihten sonrakilere dikkati yönelterek başaramayız. Olay bir zaman olayı değil. Yanlış nedir, onu anlamak lazım. Böyle bir takvimle bu işi daha makul noktaya getirmek doğru değildir. Biz 17-25 Aralık'ta uyandık, içinde bulunduğumuz felakete. Siz, 17-25 Aralık'la uyanmış olabilirsiniz, uyandığınız tarihi bu işin incelenmesi, irdelenmesi için milat olarak önerme hakkına sahip değilsiniz. Bu bir süreç, daha öncesi var. Van 100'üncü Yıl Üniversitesi'nde yaşanan olaylardan beri bir şey var, ilk orada gördük biz. Ergenekon'u, Balyoz'u, telefon dinlemeleriyle yapılan şantajları, komploları, 17-25 Aralık'tan önce oldu diye yok mu sayacağız?" diyor.
***
Ben de hasbelkader faili meçhul cinayetleri hatırlatmak isterim. Necip Hamblemitoğlu gibi Polis Özel Harekatın Daire Başkanı Behçet Oktay ve Silivri Cezaevi'nde kalp krizi süsü verilerek susturulan Kaşif Kozinoğlu da unutulmamalı. Hrant Dink cinayeti konusunda gösterilen hassasiyetin yüzde biri bu isimler için neden gösterilmez?
Unutulmamalı ki terör suçlarında zaman aşımı yoktur. 40 yıldır işlenen suçların hepsi cürümleri ile, yardım ve yataklık yapanları ile ortaya çıkarılmalıdır.