Suat Başaran'ın çağrısı...
Suat Başaran'ın sözcülüğünde yapılan "İradeye Saygı" Türkiye'nin her yerinden ses getirdi. İl ve İlçelerde Ülkü Ocakları başkanlığı ve yöneticiliği yapanlar hemen bir araya gelerek aynı doğrultudaki düşüncelerini bölgelerinde paylaştılar. Ve 3 Mayıs Türkçüler Günü'nde yeniden bir araya gelecekler. Dün geçmişten bu yana Ocağın önemini yansıtmaya gayret ettim. Türkiye'nin dört bir yanı ile beraber Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden de yüzlerce mesaj aldım. Suat Ağabey ile geçmişte fikir ayrılıklarına düştüğümüzü farklı tercihlerimiz olduğunu vurgulamıştım. Demek ki tam anlaşılmamış.
***
Bugünkü ortam gül bahçesi olmamakla beraber 12 Eylül'ün karanlık dehlizlerinde ülkücü olmak, hapisteki, firardaki ülkücülere sahip çıkıp, baskın yemiş kervanı toparlamaya gayret etmek her babayiğidin harcı değildi. Suat bu hakkı yerine getirenlerdendir. Dahası geçmişten bu yana yapılan hataları açıkça ifade edip, eleştiri kültürünün Türk Milliyetçileri arasında yerleşmesi gerektiğini açıkça söyleyip, yazmış çok az sayıdaki dostumuzdur. Hareketin içinde en ucuz yafta olan "hain"lik kolaycılığına kaçanlara tavır koymuştur. Dine sığınıp, sahabe döneminden örnekler verip kestirmeden "fitne" teşhisiyle günü kurtarmaya kalkışanlara da "öyle ise yaşasın fitne" sözleri ile, çeşitli dönemlerde kaleme aldığı makalelerden oluşan kitabının adını da "Yaşasın Fitne" koyacak kadar açık yüreklidir. Şimdilerde hatırlayan azdır. Ama çok zor koşullarda yayınlanıp, hasretle beklenen Bizim Ocak dergisindeki duygu yüklü şiirleri müstear isimle yazmıştır. Servet Avcı geçtiğimiz gün hatırlattı. Dergiye gelen çeşitli şiirlerin dizelerini kolektifleştirip, anonim hale dönüştürerek yayınlamıştır.
***
1992'de merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının MÇP'den kopuş sürecindeki çabalarını unutmak mümkün değildir. Ülkücülerin kendi aralarındaki fikir ayrılıklarının aynı zamanda zenginlik olduğunu vurgulamış, önemli olanın "ülküdaşlık hukuku" gerçeğine dikkat çekmiştir. Tartışmaların hiddetlendiği gergin ortamlarda sıcak esprileri ile olayı yatıştırmak da ona düşmüştür. 1997 kongrelerinde Devlet Bahçeli'nin seçilmesinde önemli rol üstlendiği gerçektir. 1999-2000 yılları arasında Karanfil Sokak'taki MHP Genel Merkezinde "Genel Sekreter Yardımcılığı" görevini yaptığı sırada ülkücülerin kapı önünde saatlerce beklemeden, kapı çalmadan sığındıkları makamda zaten fazla tutulmamıştır. Suat, dönemin MYK ve Başkanlık Divanı toplantılarında ısrarla konuşmuş, ülkücülerin beklentilerinin yerine getirilmeyişine isyan ettiği için Bahçeli tarafından da ilk tasfiye edilenlerden olmuştur.
***
Bizim yitik kuşak mensuplarına yıllarca verdiği "savaş gemisine kadın alınmaz" nasihatı ve mücadele yüzünden ancak 50 yaşında evlenebilmiştir. Ticareti beceremez. Paradan puldan anlamaz. Düz, sade bir ülkücüdür. MHP'deki kötü gidişin farkına vardığı andan itibaren uyarılarını yaptığı gibi yönetim anlayışına, genel başkanın yarı tanrı gibi algılanmasına da karşı çıkmıştır. Samimiyetle geçmişte hatalar yaptığını, insan olarak ilerde de hata yapabileceğini söyleyebilen az kişilerdendir. Maksadı "Genel Başkan adayı" olup kamuoyu tarafından tanınmak filan değil. Nitekim adaylığın teferruat olduğunu öncelikle iradeye saygının gerçekleşerek tüzük kurultayının mutlaka toplanması gerektiğin vurguluyor. Başaran aynı zamanda diğer adaylar arasında "köprü" görevi yapabilecektir. O'nun çağrısı bu yüzden önemli. Dahası ülkücüler arasında yarılmaları, kopuşları önleyebilecek, ülkücülerin hukukunu koruyabilecek yapıdadır. Tebrik ediyorum Suat Abiyi... Çağrısını yansımalarını takip edeceğiz.