Şu Nurettin Topçu Taifesi
“Fikirde ve Sanatta Hareket” adlı bir dergileri vardı; Erzurum’da da bir hayli taraftarları. Yıl 1968-69. Bizler Atatürk Üniversitesi’nde Kürtçü-solcu ittifakına karşı bayrak açmışız. “Nurettin Topçu Taifesi” dediğimiz bu ekip de bizden “miş” gibi gözüküyor ama, söylem ve eylemlerinde bir gariplik var.
Birinci Meclis’teki II. Grubun liderlerinden Erzurum mebusu Hüseyin Avni Ulaş, bunların idollerinden. Durmadan onu anlatıyorlar. Çok iyi hukukçuymuş, Mustafa Kemal ondan çok çekinirmiş. Zaten onun için İzmir Suikastı bahane edilerek gözaltına alınmış ve yargılanmış. Mustafa Kemal zaten hep böyle insanları harcarmış...
Konuştukça açılıyorlar, bilmeyenlere işte bunları aşılıyorlar:
“Ziya Gökalp’ın hocası Moiz Kohen adlı Yahudidir, kendisi de İslam düşmanıdır zaten, inkılapçıdır.”
“Nihal Atsız, Müslüman değildir, şamanisttir.”
“Turan diye bir ülkü olmaz, bu batının Müslümanları bölme oyunlarından biridir. Dış Türklerle ilgilenmenin bir anlamı ve gereği de yoktur, bize Anadolu yeter.”
“Atatürk’ün milliyetçiliğinde İslam yoktur, İslam öncesi vardır, hep Orta Asya vardır, Milleti İslam’dan soğutmak için rota oralara çevrilmiştir.”
Ve tam da o günlerde bu arkadaşlar birdenbire Kemal Tahir, İdris Küçükömer ve Halit Refiğ’i keşfettiler. Kemal Tahir, Devlet Ana’yı yeni yazmış, bunlar bize “Bırakın o burjuva çocuğu Peyami Safa’yı da, Kemal Tahir’i okuyun” diyorlar. İdris Küçükömer, İslamı Marksizmle barıştırıyormuş. Halit Refiğ’i de göklere çıkarıyorlar, onun filmlerine gidiyorlar topluca. “Bizim Halit Bey” dedikleri bu yönetmen, o yıllarda Eva Bender diye İsveçli seksi bir artistle evli. Tartışmalarda takılıyoruz “Yahu iyi de, şu sizin Halit Bey, ulusal sinema kavgası verirken, azıcık da karısının haline baksa ya...” diyoruz, kızıyorlar bize. Kadın müthiş iffetli imiş, o sahneleri oynamak için ilaç içiyormuş.
Kim ki Kemalizme ve onun milliyetçilik anlayışına karşıdır, bunlar hemen onların yanına geçiyorlardı, övüp pohpohluyorlardı.Ve o yıllarda bu taifede aşırı ve abartılı bir Batı düşmanlığı vardı. (Bunlar şimdi AB’ye kayıtsız şartsız teslim olmuş Tayyip Erdoğan ve zihniyetine toz kondurtmuyorlar ve artık batıya düşmanlık da etmiyorlar. Nereden nereye öyle değil mi?)
Evet neyse, yine o günlere dönelim. 1973 seçimlerinden sonra Erbakan, Ecevit’le koalisyon kurdu. Bunların ağızları kulaklarında. Ecevit, “Bülent Beyefendi” dir artık. MSP Hareketi “Asya’nın patlamasıymış”, Bülent Bey bunu çok iyi yakalamış ve 1923’teki “tarihi yanılgı” yı itiraf etmiş.
Bütün bunlar olurken, bu taife, rahmetli Türkeş’in uyarılarına karşın Ülkücü Hareket içinden de ellerini çekmiyor; “Biz beyin, siz bilek, birbirimize gerekliyiz” diye megalomanik bağlamalar çekiyorlardı. Aradan bunca yıl geçti; bakıyorum hâlâ değişen bir şey yok. Bir zat-ı muhterem, Nurettin Topçu ile Atsız’ın tarih felsefelerinin temelde aynı olduğu tezini ekrandan üfürürken, bu taifenin köşe taşlarından birisi, Hitler’in, Atatürk’ün Cermen olduğuna dair bir kitabı bulunduğunu mail gruplarına atmakla meşgul. Bir yandan AKP’den yüksek makam ve mevki kapacaksın, Elif Şafak gibilerine ödül vereceksin, sonra da dönüp ülkücüleri Atatürk’ten soğutmanın gayretine gireceksin öyle mi? Yemezler yemezler...