Stratejik duruş
Bir ülkenin dış dünyaya, yakın ve uzak çevresindeki komşularına yönelik nasıl bir dış politika izleyeceğini anlamanın yolu, o ülkenin stratejik davranışını anlamaktan geçmektedir. Bir ülkenin stratejik davranışının incelenmesi, inceleyen ülkelerin yöneticilerine, incelenen ülkelerin bugün ve gelecekte yapacakları hamleler ile ilgili öngörüde bulunma imkanı verecektir.
Stratejik davranışı anlamak için incelenmesi gereken temel dört başlık bulunmaktadır. Bunlar sırası ile 1) stratejik kültür 2) dış politika ve güç kullanımına bakış 3) askerî modernizasyon (askeri harcamalar, askeri doktrin ve kuvvet modernizasyonu) 4) ekonomik stratejiler (dış ticaret stratejisi ve enerji rekabeti dahil) dir.
Örneğin bugün Şam’da, Ankara’nın bundan sonra nasıl bir adım atacağını inceleyen bir analizci Beşşar Esad’a rapor hazırlarken önce Türk stratejik kültürünü inceleyecektir. Türk stratejik kültürü, 2500 senelik bir birikimin sonucudur. Ancak mevcut kültürü en derinden etkileyen zaman kesiti, 1774 sonrası imparatorluğun 154 sene süren geri çekilme ve üç kıtadan Anadolu’ya sığınma ile biten süreçtir. Bu kültürde “stratejik ihtiyat” diyebileceğimiz bir damga vardır.
Bu stratejik ihtiyatı pekiştiren sadece 154 sene süren geri çekilme değil, 1914-1918 arasında Enver Paşa’nın gerçekçi bir zemine basmayan atak politikalar uygulaması ve sonuçta büyük kayıplara uğranılmış olması gerçeğidir. Ancak, Türk stratejik kültürünü oluşturan sadece stratejik ihtiyat değildir. Aynı zamanda Hatay/Kıbrıs/Suriye-Kriz Yönetimi sürecinde olduğu gibi zaman/zemin bağlantısı oluştuğu zaman Ankara, savaşı rahatlıkla göze alabilmektedir.
Suriyeli analizci aynı zamanda son on yılda Davudizmin Türk dış politikası üzerinde artan etkisini de değerlendirmelidir. Türkiye’nin geçmişte ne zaman güç kullandığını, güç kullanma ölçütlerini değerlendirmelidir. Üçüncü husus, Şam’daki analizcinin TSK’yı incelemesidir. TSK, askeri kadrolar, modernizasyon çalışmaları, askeri doktrin incelenmelidir. Ayrıca, ordunun üzerindeki mevcut yükler de incelenmelidir. Örneğin terör ile mücadele, ordunun ne kadar güç ayırmasını gerektirmektedir.
Dördüncü husus ise Türk ekonomisidir. Özellikle Türkiye nasıl bir pazar arayışı içindedir. Hangi pazarları, hangi araçlar ve stratejiler ile hedeflemektedir. Enerji stratejisi nedir? Bütün bunları incelemek, Şam’daki analizciye hem Türkiye’nin savaş kapasitesinin ekonomik boyutu hem de savaşın olası ekonomik hedefleri konusunda da bilgi verecektir.
Şam’daki analizcinin bütün bunların incelenmesinden çıkardığı ve Beşşar Esad’ın önüne koyduğu sonuç nasıldır bilmemiz mümkün değil. Ancak, aynı analizi Türkiye’den yaptığımız zaman Türkiye’nin tek başına Suriye ile savaşmasının bugün için çok mümkün görünmediği gerçeğidir. Bunun nedeni Türk ordusunun böyle bir savaşta yaşayacağı sıkıntı ile ilgili değildir. Türk ordusu, Suriye ordusunu yenmekte ve Suriye’de rejimi devirmekte büyük bir sıkıntı çekmeyecektir. Ancak savaşların hedefi askeri değil, politiktir. Savaşta askeri zafer, sadece istenilen politik sonuca ulaşmak için bir araçtan ibarettir.
Birinci Neden: Ankara açısından Şam’daki rejimi devirmek için gerçekleştirilecek bir savaşta ödenecek bedel, buna değmeyecek kadar yüksek olduğundan Ankara savaşmak istemeyecektir. Ankara için belki sınırlı ve sınır bölgesine yoğunlaşan bir çatışma ilk ve son tercih edilebilecek savaş türüdür.
İkinci Neden: Ayrıca, Ankara da Şam’daki rejimi devirdikten sonra, ülkeye barışın gelmeyeceğini, gerçek iç savaşın mezhep ve etniklik zemininde başlayacağını bilmektedir. Müslüman Kardeşler, iktidar tesis edecek kadar güçlü değildir. El Kaide ve Selefi gruplar güç boşluğunda iktidar tesis etmek amacı ile terörü tırmandıracak, Nasuriler ve Hıristiyanlara karşı katliamlara başlayacaklardır.
Üçüncü Neden: Rusya ve İran, Türkiye’nin bu adımına asimetrik yöntemler ile özellikle Türkiye içinde ve dışında terörü tırmandırarak cevap vereceklerdir.
Dördüncü Neden: Türk milletinin büyük bir çoğunluğu Hükümetin mevcut Suriye politikasına muhalefet ederken, bir de savaş ve getirdiği büyük ekonomik yük, AKP’ye politik olarak büyük zarar verecektir.
Bu nedenler iyi de Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmaması için de bir çok neden ileri sürüldüğünü unutmayalım.