Steteskopa döndü!..
Anadolu Ajansı öyle bir hale geldi ki, eminim çok yakında sadece ağzından çıkanları değil, Tayyip Erdoğan’ın içindeki sesleri de aktarabilecek, “gönül gözü faltaşı” teknolojisine erişecektir
Devletin kurumları, “siyasi iktidarın organı”na dönüştükleri yolundaki en küçük eleştiriye karşı “Sus, yoksa mahkemede hesaplaşırız haaaa” diye gözdağıyla karşılık veriyorlar ya...
Bu sefer hiiiç yorum yapmayacağız...
Tarafsız olması gereken, gazete, televizyon, dergi, radyo her neyse “haber” veren bütün yayın organlarının “en güvenilir kaynak” varsaydıkları bir kurumun, Anadolu Haber Ajansı’nın dünkü akışından küçük bir örnek vermekle yetineceğiz...
Önceki gece iki lider AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli aynı saatlerde iki ayrı haber kanalında canlı yayında kendilerine yöneltilen soruları yanıtladılar.
Erdoğan NTV’de, Oğuz Haksever, Nermin Yurteri, Banu Güven ve Ruşen Çakır’ın karşısındaydı.
Bahçeli SKY Türk’te Saynur Tezel’in karşısında...
Erdoğan’lı canlı yayın 23.42’de başladı ve 01.36’ya kadar devam etti...
Bahçeli ise saat 23.00’ten itibaren saatler 01.22’yi gösterene kadar ekrandaydı.
* * *
Önce AA’nın, Erdoğan’ın NTV yayınıyla ilgili servisini görelim:
00.34’te başlayan haber akışı saat 03.44’te sona ermiş. Ajans, 6 bölüm halinde, neredeyse ağzından çıkan her bir hecenin servisini yapmış başarıyla;
Saat 00.34:
Başbakan Erdoğan, milli futbolcularla canlı yayında telefonda konuştu... (Ve uzunca bir içerik)
Saat 01.26:
“(Referandumda hayır diyenler) bu darbeci zihniyeti desteklediklerini savunuyorum...” (Ve uzunca içerik)
Saat 02.40:
Erdoğan, Avcılar’da CHP’li kadınlara saldıran kişinin tespit edildiğini ve ifadesinde AK Partili olmadığını söylediğini bildirdi... (Ve uzunca içerik)
Saat 03.09:
“Terörist silahlı olduğu için terörist, silahı bıraktığında terörist olmaktan çıkar, saygın bir vatandaş durumuna düşer. Olması gereken budur...” (Ve uzunca içerik)
Saat 03.19:
“Dere yatağında akar. Bu yatağında tam aktığı zaman vesayetin orada bittiğini görürüz...” (Ve uzunca içerik)
Saat 03.44:
“Bono, Egemen Bağış Bey’e teşekkür ediyor. Teşekkür ettiği anda orada gençler bir yuhalama çekiyorlar. Şimdi bu anlayışı, bu zihniyeti neyle izah edeceksiniz?” (Ve uzunca içerik)
* * *
Gelelim MHP Genel Başkanı’nın referandum mesajlarının servisine:
Saat 23.00:
...?
Saat 23.30:
...?
Saat 00.00:
...?
Saat 00:30, 01.00, 02.00, 03.00, 04.000...
...?
Evet hiçbir şey!
Erdoğan’ın programın ilk dakikasından itibaren söylediği her lafın servisini özenle yapan, program çıkışındaki “sevgi gösterileri”ne varana kadar fotoğraflayan AA, Bahçeli’nin bir tek cümlesini dahi geçmemiş!
Ülke gündemini, “tarafsız” varsayarak, “güvenilir” varsayarak yalnız ve ancak Anadolu Ajansından takip eden bir gazeteci rahatlıkla şöyle yazabilir mesela ertesi günkü haberini:
“Başbakan Erdoğan referandum çalışmalarını dün de yoğun bir program dahilinde sürdürdü. İftar programından sonra NTV canlı yayınına katılan Erdoğan halka şu, şu, şu mesajları verirken, muhalefet cephesinde derin bir sessizlik hakimdi; MHP Genel Başkanı Bahçeli günü dinlenerek geçirdi(!)”
Ajansın gazete ve televizyonlara yansıttığı siyaset manzarası aynen bu çünkü; bir tek Erdoğan mitingler yapıyor, bir tek Erdoğan iftar yemeklerine katılıyor, bir tek Erdoğan ekrandan milyonlara hitap ediyor, bir tek Erdoğan’ı alkışlıyor meydanlar, sokaklar...
Kılıçdaroğlu mu?
Bahçeli mi?
Cindoruk mu?
Ara ki bulasın!..
AKP Genel Başkanı’nın neredeyse kulağını hangi saniyede kaşıdığını dahi dakikası dakikasına bildirecek olan AA, MHP Genel Başkanı’nın katıldığı iftarın haberini gece yarısına doğru ancak ulaştırabiliyor; çözülmez havuz problemi sanki, saatler sürüyor sonucu ilan etmek... Ee gazeteci milleti de ekrana düşen haberi görünce ilkin bir afallıyordur haliyle;
“Bahçeli sahurda da mı geziyor!” diye...
Anadolu Ajansı’nın aynı nitelikteki iki haberden “iktidarlı” olanıyla “muhalefet”te kalanına bakışı budur...
Artık sizin ajansa bakışınız ne olur veya siyasi partilerin kendilerini yok sayan bu çifte standart karşısındaki tepkisi ne olur bilemem...
Bugün bayram, ben ağzımı açmam; neyse o işte; hani derler ya; mal meydanda!
++++++
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Referandumdan hayır çıkarsa bunu dünyada savunamam” demiş. Eee, hani siz milli iradeye saygılıydınız?
* Fahrettin Fidan
++++++
Yalancı çoban ve yalaka profesörler
Allah kimseyi bunların durumuna düşürmesin. Allah hiçbir kulunu; çıkarının peşine düşürüp de onu şunun bunun önünde böyle küçültmesin. Adamların profesörlük gibi unvanları var ama bunlar kuluçkada üretilmiş profesörler. Alın şu Mehmet Altan’ı... Pazartasi günü Star nam yandaş ceridede şöyle yazıyor: ‘U 2 ve Bono da Evet Diyor’
Yazıyı okuyunca görüyorsunuz ki, bu iddia gerçek değil; sadece Prof. lakaplı bu yandaşın arzusu.
* * *
Sorunları çözmek yerine sömürmek, senin siyasetçilerinin temel özelliğidir. Tıpkı türban olgusu gibi... Türkiye’de bu konuda sıkıntı çeken üniversitelileri; AKP, dibine kadar sömürmedi mi? 2002’de seçim öncesinde ‘Türban bizim için namus borcudur. Bu işi halledeceğiz’ diyen senin silahşorluğunu yaptığın siyasetçiler değil miydi Mehmet? (Bak:19 Ekim tarihli gazeteler) Daha önce namus sözü verilmiş iken; 2006’da, ‘Türban ancak yüzde bir buçukun sorunu. Biz halkın sorunlarını çözmekle uğraşıyoruz’ diyerek bu işi bir buçuk gösteren de senin adamlar değil mi ey profesörcük? İnanmazsan 2006’daki 24 Mayıs tarihli gazetelere bak.
* * *
Herhalde son 50 yılda, Kürtlere bir şey veriyormuş gibi yapıp da hiçbir şey vermeyen bir dönem aransa; bu 8 yıllık dönemden yamanı bulunamaz. Geçmişte, ‘Kürt ağasız yaşayamaz’ görüşü kabul ettirilmişti. Böylece o insanlar iliklerine kadar sömürülmüşlerdi. Şimdi ise ‘Kürt, AKP’siz yaşayamaz!’ gibi bir görüş oralarda yaygınlaştırıldı. Ağalar, şeyhler ve işte bu kuluçka malı profesörler tarafından... İki dönemdir Kürtler AKP’ye oy verdiler. Peki soruyorum: AKP onlara ne verdi?
* * *
Ey Kürtler; ey Kürtçüler! O beğenmediğiniz DSP-ANAP-MHP hükümeti; Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda çok büyük atılımlar gerçekleştirmiş; 12 Eylül anayasısını büyük ölçüde değiştirmiştir. (...) Ne demişti eski AKP Genel başkan Yardımcısı Edibe Sözen: ‘Amerikalı aktör Kevin Kostner bile açılımı destekliyor.’ Ne diyor Altan nam profesörcük: ‘U 2 ve Bono da evet diyor.’ Sizi gidi yalancı çobanlar sizi... Siz ancak ağaları, mollaları, şeyhleri ve bu kuluçka malı profesörleri kullanarak Kürtleri
kandırırsınız...
* Rıza Zelyut / Güneş
++++++
Hazine bonosu bile daha değerli
Konser öncesi arkadaşlarım sordu, konser sonrası okurlar soruyor. “U2 konserine gittin mi, ne düşünü-yorsun?” diye.
Gitmedim. Gitmeyi de düşünmedim.
Çünkü aylar önce de yazdığım gibi, U2’ya da, onun solisti Bono’ya da argomuzun mükemmel kelimesiyle “kılım”. Kendisini tam bir bit yavrusu gibi görüyorum.
Kendini sözde dünyaya yardıma ve garibanların haklarını savunmaya adayan ama bunu “benden başkası yalan” tavrıyla, müthiş bir arogan tavırla gösteren, 3. dünya ülkelerini “insan hakları ihlalleri” nedeniyle aşağılarken, ABD’nin insan hakları ihlallerini görmezden gelip orada konser vermeyi marifet sayan, aslında güce ve paraya tapan ama bunu şahane bir kılıf içine sokup kendini “aziz” gibi göstermeyi becermiş bir “PR” harikasını izlemeye gitmedim.
Zaten şarkılarını da sevmem.
Benim için U2 budur. Bono da budur.
Bizim hazine bonoları kadar bile kıymeti harbiyesi yoktur.
* Fatih Altaylı / Habertürk
++++++
‘Bu devirde kimse padişah değil’
Sen ey, “Hayır” diyen kardeşim.
Biliyorum, “Evet” çıkarsa, dünyanın sonu geldi diye düşünüyorsun.
“Haksızsın” da diyemiyorum.
Biliyorum, çok endişelisin, afakanlar her santimetrekareni basmış.
Biliyorum, “Memleket elden gitti” diye bakıyor, öyle hissediyorsun.
Biliyorum, “Ergenekon” da bazı insanların başına gelen, artık benim başıma da gelir, her sabah biri gelip kapımı çalar, önüme telefon dinlemeleri konur diye karalar bağlıyorsun.
Bağlama...
Umudunu kaybetme.
Bugün birileri; bir “Evet” le 12 Eylül nizamının hesabını sorduğunu iddia ediyorsa;
Yarın bir başka birileri de bir başka “Evet”le bu “12 Eylül nizamının” hesabını sorar.
Bak kardeşim, “Bu devirde kimse padişah değil” diye bir laf var ya;
İşte o laf var ya;
Tarihin hiçbir döneminde manasını bu kadar hak etmedi.
Bu devirde kimse padişah değil.
Asker de değil, patron da değil.
Ama oyla gelip, oyla giden siyasetçi hiç değil...
* Ertuğrul Özkök / Hürriyet
++++++
Başbakan evet TV’de
Başbakan her akşam bir televizyon kanalına giderek anayasa değişikliklerini anlatıyor, evet oyu istiyor..
Gazeteciler soruyor, Başbakan yanıtlıyor..
Geçen akşam da bir TV kanalındaydı.. Ama canlı yayın AK Parti il binasından yapıldı.. Gazeteciler..
Evet söz milletin..
Evet karar milletin..
Sevdamız millet, kararımız evet yazılı dev pankartın önüne oturtuldu..
Gazeteciler ’evet’in gölgesinde sordu..
Başbakan ’evet’e bakarak yanıtladı..
Bu kadarı da fazla oldu!..
* Mehmet Tezkan / Milliyet
++++++
Cengiz Çandar, AKP’nin Anayasa Değişikliği paketine “evet” dememek için ya “vicdansız”, ya “ruh sağlığını yitirmiş” ya da “kafası fosilleşmeye başlamış bir bağnaz” olmak gerektiğini savunmuş...
Kişilik analizleri konusunda aynadan ilham almış olmalı!
++++++
MİNİ YORUM
Kutlayacağım ama...
Hepinizin bayramını kutlayacağım kutlamasına ama gazeteciliğin bayramına epey var daha... Kimi gazeteciler demir parmaklıklar arkasında, kapkara bir deliğin ortasında “deli gömleği” giymemeye, artık yalnız ve sadece akıllarını korumaya çalışırken; ne yalan söyleyeyim; hiç içimden gelmiyor bayram, tebrik, şeker, tatlı...
Zehir gibi günler bunlar, zehir.