Spor, şike ve ahlâk
Spor, öznesi de, nesnesi de insan olan bir olgudur. Sahada yarışan da dışarıdan yarışanı seyreden de insandır. Bu bakımdan insanınızın ve insanlığınızın kalitesi ile sporunuzun kalitesi arasında doğru bir ilişki vardır. Sokakta, sahanın kenarındaki insan ne ise, sahanın içine girdiğinde de o aynı insandır.
İhaleyi fesatla, sınavı kopyayla, içkiyi sahtekârlıkla zehirleyenlerin bu denli yoğun olduğu bir toplumda sporun bundan muaf olduğunu düşünmek doğru değildir. Sporu ya da sorunlarını ele almak gerçekte toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel anatomisini ele almaktır. Spor adı altında yapılan yarışmalar ya da o yarışmaları yapan kişileri irdelemek gerçekte toplumu mikro format bağlamında irdelemektir.
Futbol kulüplerinin şirketleşmesiyle birlikte spor tam anlamıyla ticari ve ekonomik bir sektör halini almıştır. Aylık yüz milyonlarca doların döndüğü bir sektörün temiz kalabilmesi için ciddi normlara, şeffaf kurallara ve çağdaş yasalara ihtiyaç vardır.
Sporcunun yahut spor yönetiminin önceden belirlenmiş kurallara uyup uymaması spor ahlakının normatif yönüdür. Bundan daha vahimi normatif spor ahlakını da içine alan olgu, temel toplumsal değerlerin çiğnenmesidir. Toplumsal değerlerin çiğnenmesinin doğal göründüğü bir yerde toplum anomi ile karşı karşıya kalır.
Sporun Türkiye’de spor ötesi, metafizik bir olgu olarak algılanmaya başladığı bir gerçektir. Aslında müsabakalar sırasında sahanın içinden daha çok sahanın dışında karşı takıma yönelik olarak atılan sloganlar ve gösterilen şiddet her şeyi özetler gibidir. Neredeyse sporda şiddet hem dünyada hem de Türkiye’de bir ayine dönüşmüştür. Sporda gösterilen şiddetin niteliği irdelendiğinde konunun “kitle psikolojisi” ya da “holigan marifeti” ile açıklanamayacak kadar karmaşık bir mekanizma tarafından yönetildiği görülür.
Elbette önemli olan oyunun kuralını koymaktır. Oyunun kuralını koyacak kadar güçlü olmayanlar oyunu kuralına göre oynamak zorundadır. Oyunun ne zamana kadar kuralına göre oynanacağını ise şartlar tayin eder. Siyasette, ekonomide, hukukta olduğu gibi sporda da yürürlükte olan genel geçerli kurallara uymamak suçun kendisidir.
Kurallara uygun mücadele (fair play) spor ahlakının en önemli kurallarındandır. Yalnız sporcuların değil aynı zamanda spor yöneticilerinin de spor ahlakına ve kurallarına uygun bir tavır içinde olmaları gerekir.
Diğer yandan spor her şeyden önce sportmenlik ve centilmenlik gerektiren bir uğraşıdır. Özüne inildiğinde de sporun bir edep, âdap, etik ve estetik sorunu olduğu görülür. İnsanlar normalin üstünde efor, teknik, taktik ve strateji üretmeden gerçek sporcu olamazlar. Spor diğer bir yönü itibarıyla yarıştan daha çok barışı önceler. Kardeşlik, takdir etme, hakkını teslim etme ve dostluk spor ahlakının temel ilkelerindendir.
Sporda bırakın kuralın dışına çıkmayı, oyun devam ederken oyunun kuralının değiştirilmesi her şeyden daha fazla tepki doğurur.
Türkiye’de özellikle futbolun şike, hatır şikesi, teşvik primi, çete ve mafya ile anılır olması üzüntü verici bir durumdur. Yapılan operasyonlar umulur ki bu tür söylentilere son verir. Bu konuda da azami dikkati göstermek esas olmalıdır. Mevcut durumu fırsat olarak kullanarak rakip kulüpler birbirlerine yargısız infaz yapmaktan kaçınmalıdır. Suç varsa ve bunu işleyen kulüp değil yöneticileri olduğu gerçeğini gözden ırak tutmamak gerekir.
Diğer yandan şike suçuna şu veya bu biçimde alet olan futbolcular da formaların kendilerine paranın kiri ile lekelenmek için değil, alın teri ile ıslatılmak için verildiğini unutmamalıdır.