SP, DP, DSP, BBP: Açılım ve atılım!
Son zamanlarda muhalif siyaseti partilerde büyük bir hareketlilik görülüyor. SP, DP, BBP ve adı konmamış çeşitli siyasi mahfillerdeki hareketlenmeler dikkat çekecek boyutlara ulaşmıştır. Aslında siyasi hareketlilik yerel seçimler öncesinde SP’nin genel başkanını değiştirmesiyle başlamıştı. Numan Kurtuluş, yerel seçimlere çok az bir süre varken SP’nin başına getirilmiştir. Saadet Partisi, her şeye rağmen Numan Kurtuluş’un genel başkan olmasıyla, halka mesajı aldım diyerek ciddi bir silkiniş hareketi başlatmış oldu. Bütün göstergeler Numan Kurtuluş’un, tarihi siyasi/fikri bir parti olan SP’nin genel başkanı olmasıyla, SP’de silkiniş ve yükseliş ivmesinin yukarıya doğru devam edeceğini göstermektedir.
Muhalife “Ergenekoncu” yakıştırması!
Son zamanlarda siyasi hareketlenmelerden bir diğeri de DP’de yaşanmıştır. DP’nin genel başkanlığına ise Demirel destekli Hüsamettin Cindoruk seçilmiştir. DP’nin genel başkanlığına Hüsamettin Cindoruk’un adaylığının açıklanmasıyla birlikte, yedi yıllık iktidarı döneminde adeta sıfır etkili muhalefetle, lale devrini yaşayan AKP’de büyük bir telaş yaşanmıştır. AKP yandaşı kalemler bir anda derhal bütün oklarını Cindoruk’a yöneltmişlerdir. Öyle görünüyor ki, Cindoruk’un “merkez sağı birleştirme” projesini ’ya tutarsa’ kaygısı içinde izleyen AKP kurmayları, bu durumun yaratacağı sinerji ile AKP’nin önemli bir darbe yiyeceğini düşünüyorlar. Bu nedenle de Cindoruk’a “Derin Devletçi” , “Ergenokoncu” ve “darbeci” yakıştırması bile yapmaktan çekinmemişlerdir.
Hüsamettin Cindoruk’un birinci sınıf, kalıcı ve misyonu olan görevleri değil hep ikinci sınıf, başkası adına ve geçici görevler üstlendiği bilinmektedir. Cindoruk, hayatını emanetçilikle geçirmiş birisidir. Bu nedenle de O’nu, bu yaşta siyasete çeken şeyin siyasi hırs değil, birileri adına üstlendiği yeni bir mühendislik projesi olduğunu söylemek mümkündür. Durum, Türkiye’deki siyasetin daha doğrusu muhalefet eksikliğinin vahametini göstermesi bakımından ilginçtir.
DSP’de ise genel başkanlıktan istifa eden Zeki Sezer’in de tekrar aday olmasıyla çok adaylı bir genel başkan yarışı yaşanmıştır. DSP, Ecevit’in partisiydi. Ondan sonra gelenler millete yeni bir heyecan ve umut olamadılar. DSP, değişen şartları, değişmeyen paradigmalarla yönetmeye kalkışmanın ürettiği sancıları çekiyor. DSP ne yapsa olmuyor! Bu nedenle de daha önce yapmadıklarını ya da ihmal ettiklerini yapması gerekiyor.
Diğer yandan genel başkanını kaybederek büyük bir yara alan BBP’de genel başkanlık seçimi süreci devam ediyor. Önümüzdeki günlerde güçlü, özgün ve karizmatik bir liderle BBP de siyasetteki boşluğu doldurmaya talip olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Açılım değil atılım!
Yönetimlerini sorgulayan, genel başkanlarını yenileyen ya da yenilemek üzere harekete geçen SP, DP, BBP; her üç parti de son yapılan yerel seçimlerde yüzde beş civarında ya da altında oy almış partilerdir. Buna rağmen iktidar partisinin, muhalefetin küçük partilerindeki bu toparlanmayı büyük bir dikkat, hatta panik havası içinde izlemesi nedensiz değildir. Çünkü Türkiye’de seçmen, küçük görülen partileri bir anda iktidar yapan, büyük görünen hatta iktidarda olan partileri de bir anda sandığa gömen bir tecrübeye sahiptir. AKP kurmayları zamanı geçmiş siyasi fikir ve uygulamaların çok zayıf yapılar olduğunun farkındalar.
İktidar odakları ’açılım’ sözünü bu yüzden ağzından hiç düşürmüyorlar. Bilmiyorlar ki halk onlardan açılım değil, atılım bekliyor. Siyasi hayatın bu denli hareketliliği, halk adına atılımın iktidardakilerden değil, idealist muhalefetten geleceğini gösteriyor. AKP ürkmekte haklıdır!