Sözde söz…
AK Parti''de siyaset yapanlar hemen her konuda garanti olarak genel başkanlarının sözlerini gösteriyorlar. Misal, "Seçimler zamanında olacak" mı dedi; erken/baskın seçim olabileceğine zinhar inanmıyorlar. Hiçbir şart altında mümkün olmadığını savunuyor; Ankara''da değil tabii ama taşrada buna ciddi ciddi de inanıyorlar.
Dolayısıyla, "söz"ün nasıl uçup gittiğini, siyasette hele de iktidar cenahından verilen sözlere neden bel bağlamamak gerektiğini daha sık, her vesilede hatırlatmakta fayda var.
*
16 Mayıs 2022:
-(NATO''ya üyeliği için başvuran İsveç ve Finlandiya) Parlamentolarına teröristleri getirtip orada bunları konuşturtuyorlar. Hatta parlamentolarında PKK yanlısı teröristler var" dedi. Erdoğan, "Biz bunların neyine güveneceğiz? Ha Pazartesi günü Türkiye''ye geleceklermiş. Bizi ikna etmeye mi gelecekler? Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar…
19 Mayıs 2022:
-Bunlar terör odaklarını barındıran ülkeler. NATO''ya Finlandiya ve İsveç''in girmesine ''hayır'' diyeceğimizi ilgili arkadaşlarımıza söyledik, yolumuza bu şekilde devam edeceğiz.
30 Mayıs 2022:
-Müslüman, bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Bu delikten bizi bir kere soktular, bir daha sokturmayız. Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti''nin başında olduğu sürece, teröre destek veren ülkelerin kesinlikle NATO''ya girmesine biz ''evet'' diyemeyiz.
28 Haziran 2022:
Türkiye, imzaladığı memorandumla, Finlandiya ve İsveç''in NATO''ya kabulüne onay vereceğini ilan etti.
*
Nasıl tutarlı bir çizgi!
Söze itimat konusunda nasıl sağlam referans!
*
Ne karşılığında bu geri vites?
Finlandiya ve İsveç''in, "PYD/YPG ve Türkiye''de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacağı" ve "Silah ambargosu uygulamayacağı" sözü!
Dikkat ederseniz, bu sözde söz verilirken bile "terör örgütü" denmiş değil ne PYD, ne YPG, ne de FETÖ''ye!
Söz mü, söz işte.
Döndük mü en baştaki meseleye; kişi, hiç değilse kendinden, kendi verip de tutmadığı sözlerden bilir de gelmez tezgaha böyle!
Böylesi bir hezimeti, böyle bir tükürdüğünü yalamaya mecbur edilme halini, hiç utanmadan diplomatik zafer diye pazarlama pişkinliğinden bahsetmiyorum bile;
"Yememek" konusunda şerbetlendik diye düşünüyorum milletçe.
SORU-YORUM
PYD/YPG ve FETÖ''ye destek vermeme sözü karşılığında NATO üyeliklerini veto etmekten vazgeçtiğimiz İsveç ve Finlandiya, birer NATO üyesi olarak da bu terör örgütlerine desteklerine aynen devam ederse ne olacak? Verdikleri söze sadık kalmamaları durumunda başvurulacak bir yaptırımdan bahsediliyor mu üç ülke arasında imzalanan belgelerde?
(Başta NATO''nun patronu varsayılan ABD olmak üzere birçok ülke, resmî müttefikleri Türkiye için "tehdit" oluşturan terör örgütlerini açıktan desteklemekten çekinmiyor, NATO üyesi olmaları sırtımızdan hançerlemelerini engellemiyor ve her seferinde esip gürlediğimizle kalıyoruz da o bakımdan soruyorum.)
KURCALATMAYA DA GELMEZ
Şu son açıklamayı yapmamış olsaydılar, Türk Ocakları krizine dair tek satır yazmayı düşünmüyordum; çünkü boşunalığı tarihî tecrübelerle sabit.
Ancak öyle bir iddiada bulunuyorlar; kendilerini o denli aldatılmamış, kandırılmamış bir yerde, öylesine herkesten bilgiç konumlandırıyorlar ki, muhalefet şerhi şart hale geldi.
Sözde çözüm sürecinde, Türk kimliğinin ret ve inkârı konusunda "ama"sız, "fakat"sız tavır koymuşlar da, teröristle müzakerenin "çözüm" değil "çözümsüzlük" getireceği ikazında bulunmuşlar da, Türk kelimesinden tüyleri diken diken olanlarla yol yürümemişler de…
Fetullah Gülen de Türk Milliyetçilerinin ak bıyıklı bilgesiydi çünkü…
Birlikte yol yürümeyin ama yolun büyük bölümünde tepenize çıkarsanız da olur mu?
Allah aşkına, "Milliyetçilik konusunda kimseden ders almaya ihtiyacı olmayan" Türk Ocakları Genel Merkezi -elbette günahı mevcut yönetimin boynuna sayılamaz ama- vaktiyle Fetullah Gülen''e verdiği ödülleri geri aldığını ne zaman ilan etti?
15 Temmuz alçaklığından sonra?
15 Temmuz gecesine gelene kadar; Gülen''e bağlı yapılanmanın, mayasında Türk Ocakları''nın da yadsınamaz payı bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde "paralel bir devlet yapılanması" oluşturması kendilerini hiç mi rahatsız etmedi?
Türk ordusuna kurulan kumpas hiç mi rahatsız etmedi?
Bunca ihaneti yok saymak "milliyetçiliğe" dahil olabilir mi?
Olamayacağına göre fark mı edildi bu yapının ihaneti?
E o zaman "ders alma ihtiyacı" üzerine yeniden düşünmeleri gerek demek ki; akıl akıldan, idrak idrakten üstündür…
*
Velhasılıkelam;
"Türk Ocağı fazla kurcalamaya gelmez…"
"Kurcalatmaya" vesile olacak işlere hiç girmemeli!
Sonra birileri de çözüm sürecinin başında peşin peşin ilan edilen gereksiz destek cümlelerini filan hatırlatmaya kalkar…
Cumhuriyet''in, öyle böyle bugüne gelebilmiş birkaç emanetinden biri olan ocağımızı, -ki doğru hiçbir siyasi partinin arka bahçesi değildir, olması da gerekmez, vatanını, milletini, devletini seven her Türk evladının ocağıdır/olmalıdır orası- yıpratmaya, yıprattırmaya ne gerek var…