Soylu'nun yanlışı
Toplumu kemiren ve insanlıktan uzaklaştıran uyuşturucuyla mücadeleyi başarmak zorundayız...
Uyuşturucu üretimi ve satışı engellenmezse bağımlı insan sayımız artar ve her alanda güçsüz bir toplum haline geliriz...
Bunu engellemekle görevli olan sadece güvenlik güçlerimiz değil; hepimiz mücadeleye katılmalı, ne yapabileceksek yapmalıyız...
Eskilerin mükeyyifat yani keyif verici sınıfına dahil ederek sıraladığı sigara, içki, kahve ve çay gibi maddelere eskiden pek az rastlanan, ancak bugün her yerde bulunabilen uyuşturucular da dahil oldu...
Bütün bunlara başlama yaşı da maalesef ilkokul çocuklarına kadar indi...
* * *
Sokaklarda sigara içen çocuklara rastlamıyor musunuz...
Bonzai adı verilen sentetik uyuşturucuyu kullanıp caddenin ortasına yığılan çocukları da mı görmediniz; hepimize acı veren o ürpertici görüntüleri defalarca ekrana getirdiler, gözünüze hiç mi takılmadı..
Çok küçük yaştaki çocuklar mahallenin sarhoşundan daha fazla alkol tüketiyor desem "Hadi canım sen de abartıyorsun" derseniz yanılırsınız... Bir tekel bayii anlattı, "Yaşı 12 olan çocuğa içki satmadım, gitti, biraz sonra elinde bıçakla geldi, komşu esnaf yetişmeseydi piç kurusu beni bıçaklayıp gasp edecekti" dedi...
Dehşet verici bir durum...
* * *
Adım başı torbacı dedikleri uyuşturucu satıcılarının aralarında çocuklar da var... Akıl almayacak yöntemlerle yurda uyuşturucu sokmaya çalışan çeteler de çocukları kullanıyor...
* * *
Mücadeleye hız kesmeden devam edersek sonuç alabileceğiz; insan aksini düşünmek bile istemiyor...
İçişleri Bakanı Soylu mücadele konusunda çok kararlı; ancak tavrı, bazılarının dediği gibi fazla mafyavari...
DP iktidarının İçişleri Bakanı rahmetli Namık Gedik bir defasında sert bir cümle kullanınca halk tarafından protesto edilmişti. Soylu polise ayak kır talimatı vererek merhum Gedik'i de geride bıraktı...
Uyuşturucuyla mücadele gibi hayati bir konuda da olsa bir bakan, faşizmi çağrıştıran emirler veremez ve sorunları yasalar çerçevesinde çözmenin yollarından ayrılamaz.
Ceza hukukunun ilkesi nerede
Beşiktaş'ın CHP'li Belediye Başkanı Murat Hazinedar, hakkında hiçbir delil yokken yapılan değişik suçlamalarla İçişleri Bakanı Soylu tarafından görevden alındı... Söylentiler ne kadar doğru bilemiyoruz, Soylu bu kararı AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın talimatı üzerine vermiş.
Olabilir mi...
Bugünkü ortamda her şey olabilir...
AKP'li belediye başkanlarını "Görevden alınmak istemiyorsan istifa et" diyerek baskı altına alan iktidar, kendi kamuoyunda aleyhine hava esmesin diye galiba CHP'li belediyeleri de mercek altına aldı...
Murat Hazinedar'ın dört kez savcılığa baş vurarak "Gelin beni inceleyin" dediği, karşılığında da "Ortada sizi incelemeyi gerektiren suç yok" cevabı aldığı biliniyor. Hal böyleyken Soylu, hayal hanesinde ürettiği suçlarla bu görevden alma işlemini tamamlıyor...
AKP anlaşılan kısas peşinde...
* * *
İşin acı yanı adamın eşine ve çocuklarına da yurt dışına çıkış yasağı koymaları..
Oysa, çağdaş ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biri, suç ve cezanın şahsiliği ilkesidir. İçişleri Bakanı bu ilkeden bîhaber olmalı ki Hazinedar'ın eşini ve zürriyetini de cezalandırmaya kalkıyor.
Hem ayıp, hem günah, hem suç!
Haberin var mı?
AKP'nin işine gelmeyen kararları ne yaptığına, nasıl karşıladığına dikkat ettiniz mi...
Ya yok sayıyorlar...
Ya da "Bizi bağlamaz" diyerek üstüne hükmü yoktur damgasını vuruyorlar...
Akıllarına gelmeyen durumu ben hatırlatayım bari...
"Yok saymak" ya da "Bizi bağlamaz" demek muhatap partileri de, ülkeleri de bağlamıyor...
* * *
Bundan da mı haberin yok hafız!
Yuh yani bu kadar da olmaz
Geçen yıl 19 Mayıs günü kalabalık bir öğrenci grubu bayramı kutlamak için bir araya geldiğinde güvenlik güçlerinin müdahalesine maruz kaldı. Gelen polisler toplananların dağılmasını istedi...
Gençler de direnmediler dağıldılar...
Dağılırken de önce İstiklal Marşı'mızı, ardından Andımız'ı okudular, ardından da İzmir Marşı'nı söylediler..
Olayın üzerinden yedi ay geçtikten sonra bir öğrenciye Kredi Yurtlar Kurumu'ndan "Millî birlik ve bütünlük ruhunu zedelediğiniz için yurttan derhal ayrılınız" şeklinde bir yazı geldi; öğrenci de yurdu terk etmek zorunda kaldı...
Millî birlik ve bütünlük ruhunu bozan millî varlığımızı ve değerlerimizi savunan gençler mi, yoksa o gerekçeyi yazan ve alkışlayan kuş beyinsiz herifler mi...
Bu anlayışa gelin de tükürmeyin...
AÇIKLAMA
Gazetenizin 06.01.2018 tarihli nüshasının 3. sayfasında "YANSIMA" adlı köşe yazısında Ergun Kaftancı imzasıyla "Yuh yani bu kadar da olmaz" alt başlığında yayımlanan" yorum ile http://www.venicaggazetesi.com.tr/soylunun-yanlisi-45741vv.html URL adresindeki içerik kamuoyunu yanlış yönlendirici, hakaretamiz ifadeler bulunduğundan 5187 sayılı Kanunun 14.maddesi ile 5651 sayılı Kanun gereğince cevap ve düzeltme metnimizin, düzeltmeye konu yayımın bulunduğu sayfa sütunda yayımlanması, internet içeriğinin kaldırılarak erişiminin engellenmesini bildiriminden ibarettir.
Sözkonusu disiplin cezası OHAL Kanununa ve 2911 sayılı Kanuna muhalefet eyleminden dolayı verilmiş olup, olaya karışanlar hakkında Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır. Sözkonusu yorum Kurumumuzu kamuoyu nezdinde yersiz isnad ve itham etmeye yöneliktir. Kamuoyunun bilgisine duyurulur.
Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü
Genel Müdür
Sinan Aksu