Söylenecek var söylenmeyecek var
Devletlerin, "Bilindiği halde bilinmeyen" gerçekleri vardır..
Bir nevi herkesçe bilinen sırları vardır..
Özellikle de istihbarat alanında..
Ve özellikle de devletlerin başka ülkelerdeki operasyonlarıyla ilgili sırlar..
**
Devleti yönetenler, herkesçe bilinen bu sırlara dair soruları ya da iddiaları "Yalanlarlar."
Sır olarak kalmasını sağlamaktır aslında maharet.. Ama herkesçe bilinen hale geldiğinde bile, yalanlamak uluslararası hukuk açısından pozisyon almaktır aslında.
Herkes neyin ne olduğunu bilir de, basit tabirle mesele, 'mahkemeye' delil bırakmamaktır..
**
Ve yine devletler ve onların istihbarat örgütleri, başka ülkelerde faaliyet gösterirler.
Farklı kimlikler, farklı ilişkilerle, bir nevi perdeleme yaparak, gerekli bilgileri toplar, gerektiğinde operasyon yaparlar.
Tüm bu saydıklarımı bilmeyenimiz yok.. İşte zaten o yüzden adı "Herkesçe bilinen sırlar"
Fakat, bu sırlar, devleti yönetenlerin ağzından döküldüğünde iş başka bir noktaya gider.
Devleti yönetenlerin işi, bu sırları, ana hatlarıyla da olsa ortaya dökmek değil, mümkün olduğunca perdelemek, ilgili iddiaları yalanlamaktır.
**
Biliyorsunuz Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yeni merkez binası 'Kale'nin açılışı yapıldı önceki gün..
Cumhurbaşkanı da bir konuşma yaptı açılışta.
Konuşmadan önce bir noktanın altını çizmek isterim.. Görüntülerde bir şeye dikkat edilmiş belli.. Canlı yayında çekimler, toplu halde, uzaktan ve arkadan yapılmış. Bu dikkat işin doğası gereği önemli. Çünkü şüphesiz MİT'in üst düzey yöneticileri ve çalışanları da katıldı o toplantıya..
Çekimler arkadan yapılmış ama, sorarım size; yeni binası açılıyor diye, istihbarat teşkilatını bir salonda toplayıp arkadan da olsa canlı yayında görüntü servis eden başka bir ülke gördünüz mü?
Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda, görüntüyü arkadan verseniz ne vermeseniz ne?
İsteyen, öyle bir teknoloji kullanır ki, o görüntülerdeki insanların böbreklerinde taş olup olmadığını bile tespit eder..
Hemen atarlanmayın, "Teşbihte hata olmaz" der büyüklerimiz..
**
Geleyim Cumhurbaşkanı'nın sözlerine..
Dedi ki;
- Milli İstihbarat Teşkilatı'nın ülke içi yükünü azaltarak, yurtdışı operasyon kabiliyetlerini artırmaya devam edeceğiz..
İşte "Herkesçe bilinen" dediğim sır bu.
Yani herkesçe bilinen ama herkesin sakladığı sır.
"ABD bunu açık açık ilan ediyor" diyeniniz çıkabilir. Eder tabi.. Adam 8 bin kilometre öteden gelip ülke işgal edecek kadar rahat. O yüzden bir beis görmüyor. Başkan söylemese Hollywood zaten söylüyor.
Ama biz burnumuzun dibindeki ülkede terör operasyonu yapsak başımız belaya giriyor..
Yani mevcut şartlardan hareketle söylüyorum..
MİT'in yurtdışı operasyonlara yoğunlaşacağını, devletin başının ağzından ilan etmek, bütün büyükelçiliklerimizin, konsolosluklarımızın, yurtdışındaki sivil toplum kuruluşlarımızın, iş insanlarımızın ve şirketlerimizin, yeniden ve daha kuvvetli mercek altına alınmasına sebep olmaz mı?
"Ee, zaten bilmiyorlar mı?" diyeceğinizden eminim..
Elbette biliyorlar. Ama hiçbir devletin başı çıkıp da bunu ilan etmiyor. Yarın bir gün ihtiyaç duyulduğunda diplomatik alanda kabul görebilecek "beyaz yalanı" söylemesi gereken kişi bunu bugünden ilan ederse, yarın etmek zorunda kalacağı sözlerin hükmü olur mu?
**
Kaldı ki Libya ile ilgili sözler başlı başına facia.
Dedi ki Cumhurbaşkanı;
- MİT, Libya'da üzerine düşeni hakkıyla yerine getiriyor.
Önce ağzından kaçtı diye düşündüm.. Ancak mevzuya devam edince, "Bravo" dedi içimdeki ses..
Bakın, MİT'in Libya'daki faaliyetleri, öyle uluslararası hukukun ya da diplomasinin meşru gördüğü, onayladığı bir faaliyet değil..
Adı üzerinde 'örtülü bir faaliyet.'
Dolayısıyla, devletin başının bunu ifşa etmesi ne kadar mantıklı, sorun kendinize.
Çevresinde bir uyaran oldu mu bilmem..
Ya da mesela MİT Müsteşarı "Efendim keşke konuya o şekilde girmeseydiniz" dedi mi, onu da bilmem.
Ama Türkiye, hiçbir hukuki ya da meşru temeli olmayan bir faaliyeti, en üst düzey ismin ağzından ifşa etti.
Bakın ben MİT'in dünyanın her ülkesinde güçlü ve etkin olmasını isterim..
Ama mesele bu değil..
Ağıza geleni söyleyerek, MİT'in hakkını teslim edelim derken, elini ayağını bağlarsınız.
Teşkilatı yurtdışında projektörlerin önüne atarsınız.
Herkesçe bilinen, ancak herkesçe de yalanlanan sırları, devletin ağzından ortaya saçarsanız, yarın yaşanacak bir sıkıntıda ne sözünüzün ne de işinizin hükmü kalmaz.
**
Umarım Milli İstihbarat'tan ve Dışişlerinden birileri Cumhurbaşkanı'nı uyarır.
Ama koskoca teşkilatın yöneticilerini toplayıp, "Sizinki de istihbarat mı, ben yabancı istihbarat başkanlarından bu bilgileri zaten alıyorum" diyebilecek kadar, "kontrespiyonaja açık" bir aklın yönetiminin bunu yapabileceğini sanmıyorum..
Dedim ve sustum.