“Soykırımı tanıyacaklar”...
Dış politikada yeni bir yumuşama dönemine girdiler. Adını da “Erivan’a ılımlı mesajlar” koydular..
Uşaklığını ettikleri büyük bölünme projesini millete yutturmak için uyguladıkları “gitarcı çocuklar” masalında olduğu gibi, tatlılık saçıyorlar etrafa!..
Kıbrıs’ta “kazan kazan”ın, Orta Doğu’da “değerli yalnızlık” ın mucitleri Erivan’da da “adil hafıza”yı keşfettiler..
Davutoğlu’nun Erivan yolunda ağzından dökülen incilere(!) bakın;
“Tehciri benimsemiyoruz, gayriinsani bir uygulama...”
“Adil hafıza (Just memory) ile taraflardaki dirençli kolektif bilinci yıkabiliriz. Kastettiğim şu; neyse vakıa onu bilelim...”
Kim neyi bilecek?.. Sanki işin bilinmedik yanı var... Sanki Ahmet Davutoğlu Türk tarafının Dışişleri Bakanı değil de tarafların arasına giren arabulucu..
Sizi bilemem ama ben olanlara hiç şaşırmıyorum. Ahmet Davutoğlu, Başbakan Başdanışmanlığı döneminden beri Abdullah Gül ile beraber Ermenilerle yapılan gizli protokollerin mimarı. 2002 yılında başlayan kirli oyunların daha birçoğu gün yüzüne çıkmadı. Sabırla, yedire yedire, zamana yayarak yürüyorlar.
Ahmet Davutoğlu’nun son Ermenistan atağını ve yeni kodlamaları bilirkişiye yorumlatmak istedim. MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu’na başvurdum. “Ilımlılığın” manasını anlattı Halaçoğlu;
“Bunların zaten niyeti en başından belli. Şimdi açıkçası soykırımı kabul etmek istiyor bunlar da bir türlü edemiyorlar. Aslında halkın bugüne kadar alışmadığı bir takım yeni terimlerle, ifadelerle meseleye karşılarındakine bir mesaj vermeye çalışıyorlar Ermenistan’a; (Bakın siz bize güvenin biz eninde sonunda sizin isteğinizi kabul edeceğiz, tehcir aslında olmaması gereken bir şeydi). Yeni sloganları ile bakın aslında biz gerçekleri kabul edeceğiz, bu böyle edilmesi lazım halkın da yavaş yavaş bu şeye alıştırılmasını temin etmeye çalışıyorlar bunlarla. Açıkça bir şey söyleyemiyorlar hep gizli konuşuyorlar.
Osmanlı devleti başka bir toprağa sürmemiş. Tehcir dediğimiz şey aslında sevk ve iskân ismiyle tam olarak geçiyor. Yani kendi topraklarına geri göndermiş ve savaş sonrasında da geri dönme imkânı tanımış hepsine. (Bu konularda bilmiyorlar mı?) diyeceksiniz. Bilmemeleri mümkün değil. Bu kadar çok konuşuluyor, herkes biliyor da bunlar mı bilmeyecekler. O kadar okumuşlar, yazmışlar, Dışişleri Bakanı olmuş, bir sürü danışmanları var, müsteşarı var. Elli kere konuştuğumuz şeyler bunlar.”
Halaçoğlu’na bu meselede “adil hafıza” nın karşılığını da sordum;
“Adil hafıza, dediğim gibi yeni bir takım kelimelerle halka yeni mesajlar veriyorlar. Adil hafıza ya, ne kadar adaletli düşünen insanlar bunlar. Hâlbuki buradaki mesele şu; bir defa biz hem Ermeni meselesinde hem diğer meselelerde adil bir yapıya sahibiz. Doğruya doğru, eğriye eğri söyleyecek nitelikte şahıslarız veya anlayışız anlamını koyuyorlar ortaya, yani adil hafıza olursa Ermenilerin de bak hakkı vardı burada. Ermeniler de haklıydılar bunu da inkâr etmemek gerekir, onlar da büyük zarar gördüler anlamında bunu meşrulaştırmak için ortaya koydukları bir slogan. Bunlar bıraksanız soykırımı rahatlıkla kabul edecekler ve meseleyi bitirdik diyecekler. Tıpkı Kıbrıs’ı referandum yaparak Rumlara vermek düşüncesinde oldukları gibi. Allah’tan Rumlar reddetti de kurtardık Kıbrıs’ı. O da Allah’ın lütfüydü. Yoksa bunlar şimdiye Kıbrıs problemimizi bitirmişti. Şu an kalmamıştı. Bakın aynı şeyi Yunanlılara yaptılar. Kardak kayalıkları vardı. Geldiler Yunanlılar işgal ettiler hiç sesleri çıkıyor mu bunların? Aynı şey yani, ver kurtul. Bırakın Güneydoğu’yu hemen verir bunlar. Zaten ona gidiyorlar.”
Bu projenin nasıl tamamlanacağını sorduğumda ise Halaçoğlu dikkatlerden kaçmaması gereken uyarılarda bulundu;
“Bunları tamamlamaları mümkün değil. Bu projeyi bu şekilde götürdükleri takdirde Allah korusun iç savaşa gidiyor. Bakın, kaçınılmaz şekilde iç savaşa gidiyor. Verdikleri tavizden nasıl geri dönecekler. Ellerinde silahla dağda duruyor bütün insanlar biliyorsunuz. Peki, hani gideceklerdi, anlaşmalarının temelinde bu vardı. Sürekli olarak taviz veriyorlar. Bakın o dağda silahlar duruyor çünkü bugün bunlar (insanlarınızı çekmediniz buna karşılık biz de yapmıyoruz sizin söylediklerinizi) deseler ortalık gene karışacak, çatışmalar başlayacak. Çatışmalar başladığı an politikaları açıkta kalacak. Millete ne diyecekler? Bu kadar zamandır verdikleri tavizler. Ortalık alt üst olacak ve bütün siyasi güçlerini kaybedecekler. Bunun için de sürekli taviz üstüne taviz veriyorlar. Bunun bir sonucu yoktur. Biliyorsunuz size şantajda bulunan kişiye verdiğiniz her taviz, size yeni maliyetlere sebep olur. Bunlarınki de aynı. Suriye’de çuvalladıklarını kendileri de biliyor. İsrail derseniz, artık hiç araları yok. Mısır tamamen... Irak’ta dersen Maliki bunlara hiç yüz vermiyor çünkü tuttular Irak’ta ayrı bir devlet niteliği taşıyan bir havaya soktular Kuzey Kürt yönetimini. Bunlar kendi elleriyle yapıyorlar. PYD’yi canlandırdılar Suriye’nin kuzeyine peşkeş çekmiş oldular. Bakmayın Barzani ile PYD rakip gibi görünüyor ama asla değil biliyorsunuz. En küçük bir şeyde birleşirler Büyük Kürdistan’a giderler. Bunlar bilerek yapıyorlar çünkü. Barzani ile PYD birleşsin hemen değişik siyasi bir hava doğar. Tepkiler artar. Bunu bildikleri için birbirlerine düşmanmış gibi davranıyorlar. Türkiye’den gerekli parçayı koparacaklar, ondan sonra bakın birleşiyorlar mı birleşmiyorlar mı görün.”