Son sözü ekonomi söyledi
AKP iktidarında Türkiye 2009 krizini yaşadı. Milli Gelirimiz (Gayri Safi Yurt içi Hasıla olarak) yüzde 4.8 oranında daraldı. Ancak ertesi yıl ekonominin iç dinamikleri bu daralmayı telafi etti ve 2010 yılı büyüme oranı yüzde 9.2 oldu. 2009 krizi Türkiye’nin krizi değildi. Ancak ekonominin kırılgan olması nedeniyle, Türk ekonomisi dünya ortalamasından daha fazla daraldı. Kriz geçici oldu.
Bu sene ile birlikte yaşamakta olduğumuz son dört yıllık düşük büyüme ve durgunluk geçici bir kriz değildir. Bu durgunlukta bize özgü nedenleri daha ağır basmaktadır.
Türkiye AKP iktidarında dış kaynaklara, dış borçlanmaya ve ithalata bağlı bir büyüme yaşadı. Döviz kurları 8 yıl düşük tutuldu. Bu yüzden sıcak para ve spekülatif sermaye girişi hızlandı. Aynı giriş piyasaları canlı tuttu. Bugün ise dünyadan ayrıştık.
Zira ABD’de makro göstergelerde iyileşme var. Avrupa ekonomisi çözüm üretmeye başladı ve bir yıl öncesine göre daha iyidir. Ayrıca 2014 yılında gelişmekte olan ülkeler ortalama büyüme oranı bizden daha yüksek oldu.
Ekonomik sorunların halkın cebine yansımaya başladığı demokratik ülkelerde, siyasi iktidarlar gidici olmuştur. Elbette Rusya gibi ülkelerde demokrasiden söz etmek mümkün değildir.
Türkiye de cari açık, cari açığın dış borçlanmayı artırması, potansiyel geliri bugünden tüketmek demektir. Başka bir ifade ile gelecek gelirlere bugünden çek yazılması demektir. Bu nedenle halk, bu sorunu bugün hissetmez. Ancak durgunluk işsizlik demektir. Gelirlerin düşmesi demektir. Halkın cebini doğrudan etkiliyor. Durgunluk ve işsizlik bu seçimlerde AKP oylarını doğrudan etkiledi.
Aşağıdaki tabloda ekonomik büyüme ile AKP oy oranı arasında doğrudan bir ilişki olduğu anlaşılıyor.
Bundan sonrası için, bu seçimlerin istikrarsızlık yönünde de etkileri olacaktır ve fakat istikrar yönündeki etkileri daha yüksek görünüyor.
1) Küresel dünyada, demokrasi ve hukuk düzeni piyasa ekonomisinin olmazsa olmazıdır. Geçmiş kapalı ekonomilerde demokrasi çok önemli olmayabilirdi... Ancak bugün sermayenin vatanı yoktur. Bu sermaye öncelikle serbesti ve kendini koruyacak hukuk düzeni arar. Bu alanda Türkiye özellikle son yıllarda olumsuz bir etki bıraktı. Bu nedenlerle doğrudan yatırım girişi adeta kesildi. Ayrıca Avrupa Birliği sürecinin dolaylı yoldan askıya alınması da sermaye hareketlerini ve yatırımları olumsuz etkiledi. Sonuçta toplam yatırımlarda gerileme yaşadık. Bu seçim sonuçları demokrasi ve hukuk düzeni açısından ikna edici olabilir.
2) Türkiye’de Ergenekon gibi yanlışların yaşanması, basın özgürlüğü, YouTube ve Twitter’e getirilen yasaklar özellikle Avrupalıları rahatsız etti. Bu rahatsızlık, turizmden ticarete Avrupalının olumsuz tepkisi olarak yansıdı. Türkiye’de yüzde 60 halkın farklı düşündüğü ortaya çıkınca, Avrupalı bu tavrından vazgeçebilir.
Aslında Avrupa ve dünyada 2015 seçimlerinin daha fazla dikkat çekmesi ve tartışılmasının nedeni de demokrasi sorunudur.
3) Merkez Bankası ve bağımsız kurumların siyasi etki altında tutulması veya tutulmak istenmesi, piyasada ürkeklik yaratmaktaydı. Bu kurumların siyasi amaçla kullanılmak istenmesi aynı zamanda bir güven sorunu yaratıyordu ve tasarruf-yatırım gibi temel dengeleri bozuyordu. Halkın sandıktaki tepkisini bundan sonraki hükümetlerin daha çok dikkate alması kaçınılmazdır.