Son İmparatorluğun çöküşü!.. (II)
Ağustos Tankları başlığı altındaki ikinci bölümde; SSCB Devlet Başkanı Gorbaçov'un Karadeniz'deki Forus Bialta köyündeki yazlık evinde tatili sırasında ona karşı yapılan başarısız darbe girişimi ve ardından gözaltına alınmasını, Amerikalıların işbaşına gelecek yeni liderlerin nükleer silahlarla ilgili yapılan anlaşma maddelerine uymalarını, aksi takdirde uygulanacak farklı senaryoların gündeme gelebileceğini ve Rusya'nın Doğu Almanya'dan çekilmesi gibi konular detaylı bir şekilde yer almaktadır.
Kitabın diğer bölümlerini özetleyecek olursak; Plokhii Sovyetler Birliğinin çöküşünün nedenleri arasında sırasıyla 1991 de dünyayı değiştiren olaylar hakkında politikacılar ve analistlerin yüzeysel yorumlardan kaçınmaları olduğunu belirtmektedir. Silahlanma yarışında yaşanan kayıplar, ekonomik çöküş, demokrasinin yokluğu, komünizm ideolojisinin iflası gibi görüşlere katılsa da, ancak ana sebeplerin emperyalist miras, toplumdaki etnik farklılıklar, yarı, uydurma ve başarısız federatif sistemlerin uygulanmasından kaynaklandığını kitabında vurgulamaktadır. Bu bağlamda yazar, ne Gorbaçov'un, ne de danışmanlarının, hatta siyasilerin çöküşün bu sebeplerden dolayı ortaya çıktığının farkında olmadıklarını da iddiasına eklemektedir.
Rus Hakimiyeti
Aslında Plokhii'ye göre; 1917 deki Ekim Devrimi sırasında iktidarı ele geçiren Bolşevikler Çarlık İmparatorluğu yerine dünyada ilk sosyalist yönetim olan Sovyetler Birliğini kurmadılar, gerçekte Rusların hâkimiyetinde Rus imparatorluğu, yani "Son İmparatorluk" kuruldu.
Plokhii, 1924 tarihinde tanınan yeni anayasa ile devletin yeniden yapılanması konusunda yarı federasyon yapısına benzer bir sistem oluşturulduğunu, bu anayasa sistemi ile ülkenin bekası ve devamı için farklı etnik grupların beraberce yaşayacaklarının düşünüldüğü fakat bunun daha önceki imparatorlukların yaşamlarında rol oynayan aynı unsurların tekrarı olduğunu ileri sürmektedir.
Yazara göre; Sovyetler Birliğindeki Cumhuriyetlerin çoğunda kendi Cumhurbaşkanları ve Dışişleri Bakanları vardı ve demokrasi kısmen de olsa uygulanmakta idi. 1991 yılına gelinceye kadar dünya, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin gerçekte Ruslar tarafından yönetildiğinin farkında değildi. Ancak, her ne kadar yazar kitabında bu dönemde demokrasiden ve devlet yapısından söz etmiş olsa da, bize göre federasyon sistemi içerisinde Ruslaştırma Politikası had safhada uygulanmış ve Rus kültürü diğer milletlere empoze edilmeye çalışılmıştır. Yazar, Sovyetler Birliğinin çöküşünü aynen 20. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı, Avusturya-Macaristan, Britanya, Fransa ve Portekiz İmparatorluklarının çöküşüne benzer sebeplerden meydana geldiğini ileri sürmüş ve bu nedenle 1991 de Sovyetler Birliğinin sona ermesini de "Son İmparatorluk" olarak kitabının başlığında kullanmayı uygun görmüştür.
Bu bağlamda yazar kitabında bundan sonra herhangi bir imparatorluğun kurulmasının mümkün olmadığını iddia etse de ancak günümüzde gerek ABD'nin, gerekse Rusya'nın farklı uygulamalarla bir nevi imparatorluk oluşturma peşinde oldukları kanaatindeyim.
Demokrasinin Gerekliliği
Sovyetler Birliğinin çökmesi konusunda Plokhii, ana sebep olarak yönetim sisteminde gerçek demokrasi kurallarının uygulanmamasının etkin bir rol oynadığını ileri sürmektedir. Bilindiği gibi 1985 senesinde Polit Büro Golbaçov'u Komünist Parti genel sekreterliğine getirdi. Ülkenin demokrasiye ve yeni devrimlere ihtiyacı vardı ve Gorbaçov köhne Sovyet sistemini canlandırabilmek için toplumsal reformlara girişti. Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden yapılanma) Gorbaçov döneminin sembolleri oldu.
Yine yazara göre; 1989 yılında Gorbaçov ülkede toplumsal demokrasi kriterlerinin yürürlüğe girmesi yönünde çalışmalar yaptığı sırada Rusya'da siyasiler, cumhuriyetlerin imparatorluk yükünü taşımaya hazır olup olmadıkları yönündeki bir soruya olumsuz cevap verebileceklerini öngöremediler. Bu bağlamda, cevap verip verememe konusunda sorunun çözümü ile ilgili olarak farklı cumhuriyetlerin imparatorlukta kalıp kalmama istekleri sorulduğunda hepsinin cevabı "Hayır" olmuştur.
Ayrılma Çabaları
2. Dünya Savaşından önce imparatorluktan ilk ayrılma çabaları Baltık Cumhuriyetleri Estonya, Letonya, Litvanya ve Ukrayna'nın batısında yaşandı. Ruslar 1939 da bu ülkelere güç kullanarak ve daha sonra da Molotov Anlaşmasıyla Sovyetler Birliğinde kalmalarını sağladılar. Birlikten ayrılmak isteyen Ukrayna'nın doğusu da aynı akıbetle karşılaştı. Plokhii bu olayları analiz ettiğinde, 1991'in son beş ayı içerisinde Baltık Cumhuriyetleri, Ermenistan ve Gürcistan demokrat liderlerin çabalarıyla bağımsızlıklarına kavuştular. Diğer cumhuriyetlerin eski yöneticileri ülkede hiçbir şey olmamış gibi yönetimin devamını sağlamış olsalar da Sovyetler Birliğindeki her cumhuriyet eski sınırlarını koruyarak 15 devlete bölündü. Sonuç itibariyle yazara göre; 1991'de ABD Başkanı George Bush'un Moskova'da silahsızlanmayla ilgili imzaladığı tarihi belge ve Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Gorbaçov ile Birleşik Rusya Başkanı Boris Yeltsin arasında Sovyetler Birliğinin reforme edilmesi konusunda yapılan anlaşma, Ağustos 1991darbesine sebep olmuş ve Gorbaçov'un başkanlık görevinden istifa etmesi ise Sovyetler Birliğinin çöküşünün son noktası olmuştur.
Sonuç
Amerikalılar için bu çöküş beklenmeyen bir sonuç ve sürpriz gibi görülse de, dünyadaki durumun fazla değişmediği söylenebilir. Soğuk savaş döneminde dünya doğu ve batı bloku olarak ikiye ayrıldığı gibi günümüzde gerek Amerikalılar gerekse Ruslar görülmeyen bir ortaklık içerisinde başka ülkeleri klasik yöntemlerle değil yeni politik araçlar kullanarak paylaşma çabası içerisindedirler. Hali hazırda Amerika'nın neredeyse dünyanın her noktasında askeri üsleri bulunmaktadır. Ruslar için de aynı şey söylemek mümkündür. Türkiye'ye gelince; Rusya Federasyonunda yer alan Türk Cumhuriyetlerine Rus penceresinden bakılması gerekse de adı geçen cumhuriyetlerin bize çok yakın olan ana dillerini ve kültürlerini korumaları bile ülkemiz yönünden sorun teşkil eden konuların aşılmasına yardımcı olacaktır.