Son Gazi
İstiklal Harbinin son gazisi Mustafa Şekip Birgöl’ü uğurladık. Cumhuriyet tarihinde devlet töreninin millet törenine dönüştüğü cenaze sayısı bir elin parmaklarını geçebilir mi? İlk etapta aklıma önce Atatürk’ün cenazesi geldi. Resmi kayıtlar umurumda değil. Bizzat yaşadığım ise merhum Alparslan Türkeş’in cenazesiydi. Siyasilerin, devlet büyüklerinin cenazelerinden Mareşal Fevzi Çakmak’ın uğurlanmasını ise çeşitli kaynaklardan okudum. Gösteriye dönüşenleri saymıyorum. Şehitlerimizin cenazeleri ise lokal kalmıştı. Çeşitli il ve ilçelerde binlerce insanın katılımına rağmen devlet törenlerinin gerçek anlamda milli törenine dönüştüğünü hatırlamıyorum. TBMM’den sonra İstanbul’da yapılan törenlere katılamayanlar bile televizyondan seyrederken ruhları ile oradaydı diyebilirim.
Birgöl son gazimizdi... Son gazimize yakışan bir tören yapıldığı söyleniyor. Üzgünüm ama bu geçtiğimiz yıl Fransa’da gerçekleşen ve devletin tüm erkânının katıldığı törenden esinlenmiştir. Kaldı ki ne merhum Birgöl ne de ailesinin bir talebi olmadığını herkes biliyor. Ona gösterilen vefa yeni nesillere kalacak en zengin miras oldu.
Atatürk’ün askeri ve son İstiklal Harbi gazisinin vefatı uzun süredir kafama takılan İstiklal Madalyası sayısını hatırlattı. Kaynak arama yüzünden geçirdiğim uykusuz gecenin sabahında soluğu Ünal İnanç’ın yanında aldım. İşin kolayına kaçmaktansa 1924’ten itibarenki Meclis tutanaklarını incelememi söyledi. Ama bu iş bir günde, haftada, ayda olacak iş değildi. Ünal baba Osmanlı devletinde padişah tarafından verilen 51 tür paye olduğunu hatırlattıktan sonra İstiklal Madalyasını hak eden 6 bin 800 kişinin hak edip etmediğinin tek tek Mecliste tartışıldığını belirtti. Madalya sahiplerine ise o sırada asla maaş verilmezmiş. Zamanla toptancılığa alışan Meclis 1967’den itibaren yaşı müsait olan siyasi torpili olanlara bol keseden madalyalar dağıtmış.
İstiklal harbine katılan ve hiçbir dönem 90 bini geçmeyen asker sayısına rağmen zamanla 200 binden fazla kişiye madalya dağıtılmış. Aralarında saklanan, izlenen, asker kaçakları, firarilerin de bulunduğu kişilere verilen madalyalar bu tarihten itibaren de maaşa bağlanmış.
Padişahın 50 bin çeşit payesini, genç Cumhuriyet tek madalyaya dönüştürmesine rağmen ileriki yıllarda gazi madalyaları da neredeyse işportaya düşürülmüş. 1951’de Kore’ye giden tugayda savaşa katılan ilk üç kafile olmasına rağmen gemiye binip Kore’ye giden herkese madalya verilmiş. Bu Kıbrıs için de geçerli tabii... İstiklal Madalyası gibi gazilik payesinin de her önüne gelene verilmesi en yüksek mertebelerden biri olan gaziliğe zarar veriyor.
Neredeyse 25 yıldır Güneydoğu’da insanüstü mücadele verip kolunu, bacağını, gözünü kaybeden gazilerle, trafik kazalarında yaralananlar arasındaki farkı çoğunluk fark edemiyor bile.
“Aykirihaber.net” sitesinde şehitler ve gaziler için birbirinden ilginç haberler var. Diş kirası olarak Ünal baba, arşivinden “Bütün Türkiye” dergisinin Temmuz 1950 sayısından “Bir şehit aranıyor” başlıklı bir yazı hediye etti.
İstiklal harbinde naaşı bulunamayan kıdemli Yüzbaşı Hasan Basri’nin geride kalan eşi ve kızlarının başına gelen ibret öyküsünü önümüzdeki yazıya bırakıp, İstiklal Harbi şehit ve gazilerinin ruhlarına fatiha hediye edelim.