Son anket
Türkiye'nin kaderinin oylanacağı 16 Nisan referandumu için okuyucularımız ve seyahatler esnasında karşılaştığımız vatandaşlar ısrarla durumu soruyor. Elbette insani olarak gönlümüzden geçen "Hayır". Ancak gazeteci, toplumu doğru bilgilendirmekle görevli. Gönlümüzden geçen ile gerçekler arasında duyguya bu meslekte yer yok. TBMM'deki oylama konusunda yanıldığımı belirtmeliyim. Sonuçta duvarında "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" yazan Meclis'te anayasaya ve iç tüzüğe uygun olarak bir oylama gerçekleşmedi. Halkın oyları ile seçilen milletvekilleri vatandaşın kararını değil boyun eğdikleri lider sultasının kararını baskı ile yerine getirmek zorunda kaldı. Fakat 16 Temmuz'da kullanılan oyları grup başkan vekillerine teslim etme zorunlulukları olmadığı için o gün Meclis'te "Evet" demek zorunda kalan MHP ve AKP milletvekillerinin çoğunluğu "Hayır" diyecektir. Vicdanen rahatlayacaktır.
Gelelim Türkiye'deki seçmenin durumuna. Her şeyden önce üniversitelerde bilim dalı haline gelen "siyaset bilimi"nin sosyolojik araştırmalarında "Hayır" önde. AKP bu yüzden telaşlı... Başta Saray olmak üzere AKP Genel Merkezi ve yerel teşkilatlar hemen her gün propaganda taktiklerini değiştirerek giderek açılmakta olan makası kapatma telaşındalar. Devreye yine Recep Tayyip Erdoğan'ı sokarak, O'nun karizması ile kalan 18 günde farkı kapatmayı planlıyorlar. Fakat bu hayatın olağan akışına olduğu gibi, siyaset biliminin kurallarına da aykırı.
***
Bugüne kadar yapılan seçimlerde hiç yanılmamış olan SONAR şirketini kamuoyu biliyor. Yöneticisi Hakan Bayrakçı yıllarca CHP'li, MHP'li seçmen tarafından seçim öncelerinde eleştirildi. Araştırmaları bindelik oranda bile yanılmadı. SONAR'ın araştırması bin kişi ile 10-24 Mart arasında denekler ile yüz yüze yapılmış. Yani telefon ile değil. Tevazu gösteren Bayrakçı hata payının 0,95 olduğunu ifade ediyor. Genel olarak EVET'in yüzde 48 HAYIR'ın ise %52 olduğunu ilan ediyor. Ancak burada önemli bir detay var. Bu tür araştırmaların yıllarca içinde bulundum. Tercihinde kesin kararlı olanlar ile "Fikrim yok, cevap yok" diyenler sanıldığı gibi eşit miktarda dağıtılmaz. Çapraz sorgulama dediğimiz diğer sorularla eğilimleri belirlenir. İlgisiz-alakasız cevaplar "error" verdiği için tasniften çıkarılır. Kesin olarak evet oyunu ilan edenlerin iktidar baskısı altında bulunduğu da göz ardı edilmemeli. Bu araştırmada 'Hayır' da ısrarlı olanlar 43.30, 'Evet' ise 43.34, fikrim yok, cevap yok diyenler 13.36. Yani belirleyici unsur bu dilim. Hakan Bayrakçı yaptığı analizde: "Kararsızlar ve görüşünü belirtmeyenlerin yüz yüze anket yapılırken ifadeleri ve tutumları incelenmiş ve bu kişilerin daha çok "hayır" eğilimlerini söylemeye çekinen vatandaşlar olduğu saptanmıştır. Yapılan çok yönlü analizlerden sonra sonuç hakkında nihai karara ulaşılmıştır" diyor.
***
Şubat ayındaki kararsız miktarı 20 den 13'e inmiş, Nisan'da yüzde 3'e kadar geriler. Daha önce ifade ettiğim gibi evetçilerin iktidar baskısı ortada. Sandıkta bu miktarın birkaç puan daha gerileyeceği de sosyolojik vaka... Dolayısı ile günlerdir bu sütundan "Hayır oranı yüzde 60'ı geçerse kimse şaşırmasın" öngörümüzün gerçekleşmesi doğal.
Sandık sonuçlarını büyükşehirler belirler. Nitekim Ankara, İstanbul'da hayır oranı birkaç puan ile önde. İzmir'de puanı farkı epeyce fazla. Hükümet çevreleri ile merkez medyanın "bıçak sırtında" deyişleri kalan günlerde açığın kapatılması yönünde tahmin ve gönüllerinden geçenden ibarettir. Göstergesi ise Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'a ağırlık vererek vaziyeti kotarma çabası... Nitekim CB'nin, İstanbul'da 'Hayır çadırı'na girip bir nevi "Ne istediniz de vermedim" polemiğine girişi çaresizliğin göstergesidir.
Bu konu ile son nota gelince "Benim oyum ile sonuç değişmez" diyen vurdumduymazların mutlaka sandığa gitmesi şart. Katılımın Arap ülkelerindeki gibi yüzde ellilerin altına düşmesi, iktidarın işine gelir. Sonuçta yüzde 85'in üzerindeki katılımın "Hayır" oranını yükseltip, Türkiye'mizi uçurumun kenarından kurtaracağı unutulmamalıdır.