Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Sokaktan insan manzaraları

Kötü örneğin örnek olamayacağına sanıyorduk. AKP hükümeti sayesinde minicik yürekli çocuklarımızın getirildiği durum canımı acıttı. Bir tarafta orantısız zeka ile gelişmeleri ustaca hicveden çocuklarımız diğer tarafta “ellere var da bize yok mu” beklentisi ile ağzı sulanan insanımız.. İlkokul öğretmeni olan değerli bir dostum sınıfında öğrencileri ile yaşadığı acı bir olayı paylaşmış. Adı ve yeri bende saklı.. Teneffüs sonrası sınıfa giren öğretmen bir kaç öğrencinin telaşla bir şeyler sakladığını görünce şüphelenmiş. Cebine bir şeyler tıkıştırmaya çalışan çocuğa “onu çıkar ve bana ver” deyince kendinden emince ikiletmemiş öğrenci.. Kibrit kutusunu gören öğretmen sigara içme şüphesi ile öfkelenmiş ama zamane çocuğu uyanık; “Öğretmenim yanlış anlamayın kibrit değil para kutusu” demiş. “İyi de evladım paranın kibrit kutusunda ne işi var. Senin cüzdanın yok mu?” diye sorunca sınıfta kahkaha tufanı kopmuş. Kimi ayakkabı kutusunun cebe ve okul çantasına sığmadığını söylerken afacan çocuk hiç de yaşından beklenmeyecek bir ses tonu ile “Öğretmenim ben ufak ufak işe başladım. Büyüyünce ayakkabı kutusu da olur kasa da..” deyince bizim öğretmen çileden çıkmış. Sonuçta Milli Eğitim’de fena halde fişleme yapılıyor, öğretmen ve idareciler şucu bucu diye fişleniyor. Siyasi eğilimleri, aile durumları bile mercek altında tutuluyor. Vaziyeti kurtarmak için sert bir eda ile “Açın okuma kitabınızı” sözleri ile sınıfta otoriteyi sağlamaya çalışırken arka sıralardan “Parayı kalem kutusuna koyduğuna göre sen işi büyütmüşün.. Baban nerede çalışıyor?” sözü yeni kopuşlara sebep olunca bizim öğretmen çareyi hemen sınıfı terk etmekte bulmuş. Öğretmenimizin son bir haftada yaşadıklarını özetlediği e-posta, kelimenin tam anlamı ile yürekleri burkuyor. Ayakkabı kutusu ve evdeki altı-yedi çelik kasa ile ilgili tevil gayretli haber ve yorumlar ise resmen zeka seviyemizle alay edildiğinin göstergesi.
Benim dikkatimi sokaktaki yerel seçim heyecansızlığı çekiyor. AKP’nin, seçim yasaklarına rağmen her tarafı donattığı afişlerin yenilerine rastlamak mümkün değil. Halen bir çok yerde adaylarını ilan dahi edemedi. Cadde ve köşe başlarında broşür, promosyon dağıtan AKP görevlisine rastlayamıyorum. Balkonuna, iş yerine aday adaylarının devasa pankartlarını asanlar da sessizce kaldırmış. En ateşli Erdoğan taraftarlarının, camide, kahvede siyaset yapamaz hale geldiklerine dair duyumlarımız artıyor. Ankara ve İstanbul’un artık düştüğü, Tayyip Erdoğan’ın bütün gayretlerine rağmen en az 10 puan kaybedeceğini seslendirenlerin cesareti umut verici. Bir de Nihat Genç’i televizyonda izleyip Onun “Tayyip Erdoğan Saddamlaşacak... Eline kılıç alıp asker üniforması giyerse hiç şaşırmam” sözlerine takılanlar var. Soner Yalçın’ın pazar günkü Sözcü’deki Hitler’in SA’ları ortadan kaldırma yazısına atıf yapanlardan tutun da başta savcı ve polisler olmak üzere bazı gazetecilerin tutuklanacağı yönündeki söylentileri yakın tarih verip “göreceksiniz” iddiasını tekrarlayana kadar pek çok sağlıklı sağlıksız yorum.. Gazeteci olarak elbette kulak vereceğiz ama kulağımızı orada bırakacağımız sonucu çıkmamalı. İtirazlarım, fotoğraftaki belirsizlikler üzerine sorularımdan sıkılıyor bazıları.. “Korkarım uzun süredir ertelenen sosyal patlama da gerçekleşecek..” diye söze giriyor biri.. “Dünyada rejimlerin, iktidarların ve hatta haritaların değişiminden önce ekonomik kriz yaşanır. Türkiye bir kaç krizi kara para ile atlattı. Aha takke düştü kel göründü.. Elin oğlu artık tonlarca altın ihracatını falan yemiyor.. 86 milyar euroluk ihracat sadece altından... Bundan kimlerin komisyon aldığı da patlayacak.. Musluklar kesildi.. Elektrik, doğal gaz ve petrole zam var.. Üstelik bir kaç kuruş değil.. Yüzde yüze yakın zam.. Benzin on lira yani.. Ekmek da beş lira olursa ilk önce AKP’nin yöneticileri taşlamaz mı hükümeti..
Ekonomik kriz beklentisi ve sosyal patlama tahminlerini yapanlar köy kahvesindeki Sarı Çizmeli Mehmet Ağa değil. Berberde, çay ocağında vakit dolduran emekli Hüsnü Bey ile şoför Hasan hiç değil.. Ankara’da yıllardır tanıdığım, isimleri bende saklı AKP’nin iktidara gelişi ile bürokrasideki görevleri pasifize edilip emekli olmaya zorlanan, bankamatik maaşı alıp işe gitmeyen ama gelişmeleri yakından takip edenlerin sokak ağzı ile anlattıklarının bir bölümünü paylaştım. Beni asıl endişelendiren ise “Gidecekler ama giderken tahrip edecekler, tamiri mümkün olmayan şeyler yapacaklar.. Türkiye’ye çok şey kaybettirecekler.. Yirmi yıl belimizi doğrultamayacağız.. Bunların enkazını kaldırmaya muhalefetin de gücü yetmez” düşüncesi.. Tamam gidiyorlar da geleceklerin bu enkazla ilgili planlarını bilmiyoruz ki..

Yazarın Diğer Yazıları