Sokaktaki isyan, kırsaldaki kıskaç...
Sokaklardaki yurttaşlara mikrofon tutanlar ve algı operasyonu için sözde röportaj yapmaya kalkışan yandaşlar çok şaşkınlar!.. Çünkü onlar halktan beklemedikleri yanıtlar alıyorlar...
Yandaşların dışında, toplumun nabzını tutmaya çalışan gazeteciler ise halkın farklı kesimlerinden aldıkları yanıtlardan oldukça şaşkınlar...
Çünkü insanların aksanlarıyla, kılık kıyafetleriyle, inanç uygulamalarıyla da yargılandığı bir ülkede, siyasetin dengesizliği ile ortaya çıkan tablo memleketteki değişim - gelişim ve farklılaşmayı da çok çarpıcı biçimde deşifre ediyor...
İstanbul'da, 23 Haziranda yapılacak seçim öncesi gerek televizyonlar, gerek radyolar ve gerekse de YouTube kanallarına çalışanların sokak röportajlarını dikkatle izleyiniz...
Yandaşlar, cast ajanslarından kiraladıkları figüranlarla iktidarın ne kadar da başarılı olduğunu, Binali Yıldırım'ın da nasıl vazgeçilmez olduğu yolunda hayali bir algı yaratmaya çalışırken çoğu zaman sert kayalara rastlıyorlar!..
Lütfen internetten bulup izleyiniz; işte cübbeli - takkeli - çember sakallı yurttaşlara tutulan mikrofonlara verilen yanıtlar da toplumdaki değişimin, tepkinin, farklılaşmanın ve hatta beklenmeyen çelişkinin dışavurumu...
Yandaş muhabir, Binali Yıldırım lehine yanıt beklediği cübbeli yurttaştan Ekrem İmamoğlu'nu destekleyen bir yanıt alınca mikrofon elinde titriyor adeta!..
Son günlerde bu tür örneklerin sayısı oldukça artıyor;
Türbanlı anneler - nineler, sakallı - takkeli dedeler, amcalar, uzaktan AKP'li, milli görüşçü, tarikatçı ve cemaatçi görünen yüzlerce insanın mikrofonlara - kameralara yansıyan tepkileri dikkatle izlenecek, irdelenecek ve analiz edilecek bir sosyolojik değişimin dışavurumları...
İşte son günlerde, bir türbanlı genç kızın mikrofonlara ve kameralara yaptığı açıklamalar da internet üzerinden milyonlarca kez izlendi, sosyal medyada paylaşıldı ve toplumun farklı kesimlerince tartışıldı - analiz edildi...
İsyan ediyor o genç kız AKP iktidarına; ülkedeki çarpıklığa, seçim sistemindeki rezalete, işsizliğe - yoksulluğa isyan ediyor, gelecek kaygısına dikkat çekiyor ve adalet istiyor...
MUHAFAZAKARIN ÖFKESİ!..
Peki; siyasi önyargı kurbanı kesimlerin ve kameralara beklenmedik yanıtlar veren muhafazakar insanların 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri ile ilgili tepkilerinin, AKP'ye yönelik isyanlarının ve Ekrem İmamoğlu'na yönelik olumlu yaklaşımlarının arkasında ne var?..
Hiç kuşkusuz bu sorunun yanıtını 23 Haziran sonuçları verecek ama sosyologlar, psikologlar ve psikiyatrlar Türkiye'de kıyafetleri, davranışları, yaşam biçimleri ile tartışılan, önyargı kurbanı da olan kesimlerdeki bu ilginç tepkinin - değişimin - gelişimin - farklılaşmanın perde gerisini sorgulamak zorundalar...
Çünkü bu sorgulamadan çıkacak rapor, Türkiye'nin hem bundan sonraki toplumsal gelişimine, hem de siyasal gidişatına çok ciddi bir yanıt olabilir...
Evet; Hz. Ömer'in hep konuşulan "adalet"ine vurgu yapan kesimlerin AKP'ye yönelik tepkilerinin arkasında neler yaşandığını biliyor herkes...
Dini siyasete alet edenlerin İslam'ı dejenere ederek yürüttükleri politikaların gerisinde; bir de rüşvet - yolsuzluk -haksızlık - adaletsizlik, adam kayırmacılık, yandaşlık, ihale rezaletleri ve ülkenin her tarafına dayatılan erozyon olunca, İslam'ı gerçekten yaşayan insanların tepkileri ne yazık ki geri kalmıyor...
İşte sokaklarda kameralara isyan eden muhafazakar insanların tepkilerinin arkasında ilk sırada AKP'nin hayal kırıklığı yaratan uygulamaları var...
Bir de FETÖ'ye yönelik operasyonların ardından, devletin içerisindeki bazı tarikat ve cemaatler kollanırken, kimilerinin dışlanması, bürokraside geri plana atılması, müritleri, destekçileri ve yandaşlarına sırt çevrilmesi de AKP'ye yönelik tepkilerin gerekçesi olarak öne çıkıyor...
İşte bu duruma İstanbul'un Şile ilçesinden çok çarpıcı bir örnek vermek kaçınılmaz görünüyor...
ŞİLE, TARİKAT, AMBARGO!..
Şile'nin Kızılcaköy - Meşrutiyet - Ahmetli köyleri üçgeninde, muhafazakar yurttaşlar ağırlıklı olarak yaşıyor ve buralarda bir tarikatın da "yurt" adı altında binaları faaliyet gösteriyor...
Türkiye'de yaygın olan o cemaatin son dönemde yaşadığı kıskaç ve kuşatma, hiç kuşkusuz mikrofonlara - kameralara tepki gösteren türbanlı - çarşaflı - çember sakallı - takkeli - muhafazakar insanların, tarikat ve cemaat müritlerinin isyanının perde gerisindeki travmalardan biri olarak yorumlanabilir...
İşte 2017 seçimlerine kadar AKP'yi destekleyen bu cemaatin tüm Türkiye'de olduğu gibi Şile'deki uzantıları da devlet ve bürokrasi tarafından el üstünde tutuluyordu... Ta ki o cemaat AKP yerine, muhalefetteki bir partiyi destekleyene kadar!..
Sonra ne oldu biliyor musunuz; o cemaat bir anda kara listeye alındı ve yurt genelinde olduğu gibi Şile'deki binaları, Kur'an kursları ve yurtları kuşatmaya alındı, ambargo uygulandı, bürokrasi ve esnaf tarafından dışlandı...
Ve bir zamanlar kaymakamların, belediye başkanlarının, güvenlik yetkililerinin, esnafın ve AKP'lilerin cuma namazı kılmak için kuyruğa girdiği binalar kaderine terk edildi!!!
İşte Şile'nin Ahmetli köyünde, o cemaatin kız yurdu kapatıldı, yurtdışından getirilen öğrencilere de hizmet veren erkek öğrenci yurdu ise ilgisiz halde...
Artık orada ne bürokratları görebiliyorsunuz ne kurban kesmek için sıraya girenleri ne de cuma namazı kılmak için otoparkı dolduran zenginleri, bürokratları ve siyasetçileri...
Hiç kuşkusuz bu durum, "dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı" diye yorumlanıyor!..
Evet; sokaklarda muhafazakar kesimlerden kameralara - mikrofonlara yansıyan 23 Haziran tepkilerini bir de Şile örneğinde olduğu gibi, AKP'nin başka tarikat - cemaat ve dini gruplara yönelik "ambargo"suyla yan yana getirdiğinizde, bu gidişat Türkiye'de sadece dine dayalı siyasetteki şaşırtıcı "gruplaşma"ya dikkat çekmiyor, aynı zamanda gelecekteki politik savrulmalara da işaret ediyor!.. Dikkatle izlenmeli...