Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK
Cahit Armağan DİLEK

Sokak ve meydanlar Suriyelilerin...

Ülkemizin bir sorunu var ki iktidar ısrarla konuşmaktan, gündeme getirmekten kaçınıyor. Bu ülkemizde sayıları resmi kayıtlara göre 3,8 milyon kayıt dışılarla birlikte 5,5 milyonu ulaşan Suriyeli sığınmacılar.

Bu köşede defalarca bu sorunun Türkiye'nin geleceğini, bekasını, refahını etkileyen tehdit olduğunu yazdım, uyardım. Başkanlığını yaptığım 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü olarak öncelikli incelediğimiz bir sorun ve tehdit konusu. Beyin fırtınaları ve çalıştaylarla konuyu her yönüyle inceleyip raporlarımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Konuya dikkat çekmek için göç tehdidinin terör tehdidinin önüne geçtiğini ifade ettik. Bunu söylerken de kuşkusuz Batı dünyasının projelerden hareket etik. Batılı ülkeler "Weapons of Mass Migration" yani Kitlesel Göç Silahları kavramını üretti. Yani göç artık bir dış politika ve tehdit aracına hatta silahına dönüşmüştür.

Ayrıca ülkemize göçe zorlanan sayıları kontrolsüz bir şekilde çok kısa sürede 5 milyona ulaşan Suriyelilerin yaratacağı tehdidi Türkiye'ye yönelik Truva Atı Operasyonu olarak tanımladım. İktidarın da yanlış politikalarıyla ve vatandaşlık verme ümidiyle Türkiye'de kalmaları adeta teşvik edilen Suriyelilerin Türk milletinin yapısını değiştireceğini vurgulayıp PKK terörünün yarattığı etkiyle birlikte Türkiye'nin çok ortaklı (Türk-Kürt-Arap) bir devlet yapısına yönlendirildiğini Türkiye Araplaşıyor diye anlattık. Bunun sonucu da maalesef iç çatışmadır.

Suriyeliler konusunun kamuoyuna mal edilmesinde kuşkusuz en büyük pay Prof. Ümit ÖZDAĞ'ın. Son kitabı KAÇINILMAZ ÇÖKÜŞ'te bu konu çok net bir şekilde anlatılıyor. Türkiye'ye yönelik Suriyeliler göçünü Türk milletinin son bin yılda karşılaştığı Haçlı Seferleri, Fetret Devri ve Mondros Mütarekesi'nden sonraki dördüncü en büyük tehdit olduğunu tespit ediyor ve bunun yeni bir Kavimler Göçü olduğu uyarısını yapıyor.

Bizler bu tehditlere yönelik uyarılar yaparken yapmadığımız ama yapmışız gibi ithamlara maruz kaldığımız kritik bir husus var. O da Suriyelileri suçlamak, onlara karşı ırkçılığa varacak ayrımcılık yapıldığı iddiaları. Halbuki bizler "Allah kimseye Suriyelilerin başına geleni vermesin" duasında bulunup "Suriyelilere Türkiye'de kalma ümidi değil rahatça yaşayabilecekleri bir vatan verilmesi" gerektiğini söyleyip durduk. Çünkü "insanların kendi vatanlarına dönebilmesi ve vatanlarında yaşayabilmesi temel insan haklarından" biridir.

Aslında toplumu bölmeye, karşı karşıya getirmeye yönelik bu asılsız iddiaları yapmak büyük suçtur. Bu tür iddiaları yurt dışından gelen son bir önekle anlatalım ki yurdum insanının nasıl büyük bir yanlışa düştüğü anlaşılsın.

İsrail gazetesi Haaretz iki yıldır İstanbul'da yaşayan tek bir Filistinlinin açıklamalarını haberleştirip İstanbul'da Suriyeli özelinde Araplara yapılanları "Gazze'de bile böyle ırkçılık görmedim" cümlesiyle haberleştirmiş. Yuh olsun!

AKP iktidarı neredeyse Filistinlileri Türklerin önüne koyduğu bir yaklaşımı benimsemişken Filistinliden gelen bu değerlendirme manidar değil mi? Bunu da bir İsrail gazetesinin yapması daha da manidar değil mi? Arap dünyasında son dönemlerde artan Türkiye ve Türk aleyhtarlığı daha da körükleniyor mu? Türkiye'de yaşayan Suriyeliler dahil Araplar Türklere karşı kışkırtılmıyor mu? Tehlikeyi gördünüz mü?

Haaretz'in haberine İstanbul'daki Suriyeliler 'kalabalık, şiddet eğilimli ve pis' olarak nitelendiriliyor ve 'dilleri ve kültürleri ile şehrin karakterini değiştirmekle' suçlanıyorlarmış. Filistinli genç ise İstanbul'u 'kökenine göre değil, yeteneklerine göre' yaşanılacak bir yer olsun istiyor. Bu ortamı bulamadığı için de İstanbul'da yaşamak istemiyormuş. Güle güle!

Suriyeli göçmenlerin Ürdün ve Lübnan gibi Arap ülkelerinde bile entegre olamadığı gerçeği ortadayken dili ve etnisitesi farklı olan Türkiye'ye entegre olabilmeleri ise tam bir hayal. Buna rağmen uluslararası arena sürekli olarak Türkiye'ye Suriyelileri entegre et baskısı yapıyor.

Kendi hakim ırk gören Arapların Türkiye'ye Türk milletine entegre olması mümkün değil.

Önceki hafta sonu 3 gün süreyle yaklaşık 1 milyon Suriyelinin yaşadığı İstanbul'daydım. Örneğin, İstiklal caddesi-Taksim-Harbiye hattında sokaklar ve meydanlar adeta Suriyelilerin istilasında. Sokak çalgıcıları, seyyar satıcıları Suriyeli. Harbiye'ye giden caddede kafeler Suriyelilerle dolup taşıyor nargileler tüttürülüyor. Tabelalar çalınan müzikler Arapça, TV'de maç yayınları Arapça. Kuytu apartman girişlerinde Arapça yazılarla afişlerle muhtemelen yasal olmayan bazı işlerin reklamı yapılıyor. Kontrol Suriyelilerde.

İstanbul Türkiye'dir. O halde buradaki fotoğrafın benzerleri Türkiye genelinde yaşanıyor. Sokaklar ve meydanlar Suriyelilerin nüfuz alanı olmuş. Buna rağmen Haaretz'in haberindeki Filistinli bundan bile menün değil! Fazlasını istiyor.

İstenilen Türkiye'de Türk kimliğinin esamesi kalmasın, Arap kültürü tam hakim olsun. Bu gerçekleşmeyecek bir hayal ama neye evrilebileceği açık; iç çatışma.

Türkiye'yi yönetenler buna göz yumacak mı yoksa Türkiye'nin sokaklarında meydanlarında kimliğinde dış destekli Araplaşma dayatmalarına bir son mu verecek?

Yazarın Diğer Yazıları