Şok olacaksınız!..
Eski MSB Genel Sekreteri Yalım açıklıyor:
"Türkmenlerin nüfus ve tapu belgelerinin fotokopileri gizlice ABD'lilere teslim edildi"
***
Atılıp tutulanları, bol keseden savurmaları görüyorsunuz...
AKP iktidarı, gayri meşru referandumu gerçekleştiren IKBY'ye ve çapulcu başı Barzani'ye karşı sıraladığı yaptırımları uygulayabilir mi?..
Tepeden aşağı sallananların gerçeklikte ne kadar payı var?..
Hani!.. "Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır" diye bir zamanlar dillerine pelesenk ettikleri bir sloganları vardı ya... Tamaam işte!.."Habur sınır kapısını kapatıp alternatif sınır kapıları açarız" diye maval okuyanların, timsah göz yaşlarıyla "Türkmen soydaşlarımız" edebiyatı yapanların gerçek yüzlerini bir kez daha faş edelim o zaman. Hem de bugüne kadar saklı kalmış 2 somut olayla. Hem de o döneme bizzat şahit olmuş eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım'ın belgeli anlatımıyla...
Bir!..
Türkmen soydaşlarımızın tapu ve nüfus belgeleri nerede?..
Acı içinde hatırlarız... Irak Savaşı sırasında Bağdat'ın düşmesinin ardından Barzani ve Talabani'ye bağlı silahlı peşmergeler 09/10 Nisan 2003'te Kerkük'e girerek tapu ve nüfus dairelerine saldırdı. Peşmergeler, Türkmen soydaşlarımıza ait tapu ve nüfus kayıtlarını gösteren belgeleri yaktı. Peki, Türk kimliğini yok etmek için gerçekleşen bu vahşete karşı önceden bir tedbir alınmamış mıydı?.. Türkmenler, varlıklarının yok edilmesini kuzu kuzu beklemişler miydi?.. Hayır!.. Hepsinin ellerinde, evlerinde sakladıkları birer örneği vardı. Ümit Yalım açıklıyor:
"Böyle bir tehlikeye karşı önceden hazırlıklı olan Türkmen soydaşlarımız, tapu ve nüfus belgelerinin fotokopilerini ayrı bir yerde muhafaza etmişlerdi. Türkmen soydaşlarımız, Türkiye'ye başvurarak ellerinde bulunan ve büyük hacim tutan tapu ve nüfus belgelerinin taşınmasını ve Türkiye'de muhafaza edilmesini talep ettiler. Türkiye'ye gönderilmesi beklenen tapu ve nüfus belgeleri ilginç bir şekilde Irak'ta bulunan ABD'li yetkililere teslim edildi. Olayın cereyan ettiği dönemde Tayyip Erdoğan Başbakan, Hilmi Özkök Genelkurmay Başkanı, İlker Başbuğ Genelkurmay İkinci Başkanı olarak görev yapıyordu. Türkmen soydaşlarımıza ait tapu ve nüfus belgelerinin ABD'li yetkililere teslim edilmesi talimatını kim verdi? ABD'li yetkililere teslim edilen tapu ve nüfus belgeleri nerede? Erdoğan, Özkök ve Başbuğ bu sorulara cevap vermelidir."
İki!..
Ovaköy'e hudut kapısı açılır mı?
Ümit Yalım, Ovaköy'ün stratejik öneminin daha anlaşılır hale gelmesi için kendi çizdiği haritayla anlatıyor:
"Habur Hudut Kapısı yerine Ovaköy Hudut Kapısı'nın açılması projesi yıllardır gündemde olan ancak Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin sürekli olarak reddettiği bir proje. Habur Hudut Kapısı'ndan Irak'a giriş yapan TIR kamyonları taşıdıkları mallar için Barzani yönetimine vergi veriyor ve tamamen Barzani kontrolündeki bölgeden geçiyor. Şırnak İli Silopi İlçesi'ne bağlı olan Ovaköy ise Habur Hudut Kapısının 15 km. batısında bulunuyor. Ovaköy'de hudut kapısının açılması halinde vergiler Merkezi Irak Hükümeti'ne ödenecek ve araçlar Barzani'nin egemen olduğu bölge dışında seyrederek doğrudan Telafer bölgesine gidecek. Türkmen soydaşlarımızın yaşadığı bölgelere doğrudan ulaşım imkânı sağlayan ve Barzani yönetimini devre dışı bırakan Ovaköy Hudut Kapısı, Irak ile yapılan ticaretin sürdürülmesini sağlayacak en önemli seçenek.
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Ovaköy Hudut Kapısı'nın açılması için AKP Hükümetlerine yapılan teklifler sürekli olarak reddedildi. Türkiye'de ve Kuzey Irak'ta yaşayan Türkmen soydaşlarımızın, T.C. Dışişleri Bakanlığına yaptığı Ovaköy başvuruları da reddedildi. Kuzey Irak'taki krizin çözülmesi ve Irak ile olan ticari ilişkilerin sürdürülmesi için Habur Hudut Kapısı kapatılmalı ve yerine Ovaköy Hudut Kapısı açılmalıdır."
Zamanında, gizli kapaklı bu işlerin altına imza atanlar, şimdilerde aslan kesilmişler, "Bir gece ansızın gelebiliriz", "Vanaları kapatırız", "Habur'u kapatırız" diye savuruyorlar!.. Ümit Yalım, bir noktaya daha dikkat çekiyor:
"Televizyon ekranlarına çıkarılan bazı diplomat ve akademisyenler de Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan haklarını görmezden geliyor ve Türkiye'nin müdahale hakkının üzerini örtmeye çalışıyor. ABD, İsrail ve Barzani'den nemalanan diplomat ve akademisyenlerin söylemleri, 1926 Antlaşmasının 1 ve 5. Maddesi, 1946 Antlaşmasının 11. Maddesi, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinin 31. Maddesi ve Statüko Ante kavramları ile bağdaşmıyor."
Haydi!.. Makul ve mantıklı bir cevabınız varsa verin de görelim...