Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Söğüt toplantısı ve yeni bir çıkış!

Ankara’nın havası her zaman ağırdır. Son günlerde belgeler üzerinden yapılan tartışmalar ise Başkentin havasını “kurşun gibi” ağırlaştırmıştı. Böyle bir zamanda Türk Ocakları’nın “Milli Devlet ve Geleceği” adlı çalıştay için Bilecik’in Söğüt ilçesine gitmek süfli Ankara gündeminden kurtulmak için fırsat oluşturdu. Bozüyük sonrası kahverengine boyanmış kır tepeleri ve yorgun yamaçları döne döne Söğüt’e doğru yola çıktık. Bölgeye hâkim konumda olan Söğüt ilçesine yaklaştığımızda çevre giderek renk değiştirmişti. Yer yer yükselen hırçın tepelerin ardından yeşil bir örtü ile Söğüt bizi karşıladı. Ağaçlıkların arasından bir süre araçla süzüldükten sonra kent merkezinden geçip Ertuğrul Gazi’nin türbesinin olduğu alana geldik. Etrafı keçelerle çevrilmiş dikdörtgen bir çadırın önünde konakladık. Şirin ilçenin kaymakamı, belediye başkanı, Bilecik Üniversitesi rektörü ve bizden önce oraya gelmiş olan diğer katılımcılarla birlikte Osmanlı’nın kurucu atalarının kabirlerinin bulunduğu türbeyi gezdik.

Türbenin penceresinin demir kepenklerinde onlarca kurşun izleri vardı. Bu izlerin sırrıyla ilgili de tek satırlık bir yazı plakasının üzerinde şunlar yazılıydı: “Pencere kepenklerindeki bu delikler 1921’de Söğüt’ü işgal eden Yunanlıların mezarlara sıktıkları kurşunların izleridir”. Türbede iki parçalı mezar taşlarının da işgal sırasında Yunan askerlerinin eserleri olduğu, müzeyi gezdiren rehber tarafından ifade edildi. Necip Fazıl, İstanbul’un surlarındaki delikler için “tarihin gözleri var, surlarda delik delik” demişti. Söğüt’te “tarihin gözleri” türbenin içine taşınmıştı.
Sonuçta Söğüt, bir cihan devletinin temellerinin atıldığı yerdi. Tarih ile Türk milletinin Anadolu topraklarının kimliği için sözleşme yaptığı mütevazı bir mekândı. Söğüt’ün yemyeşil doğası tarih yapan insanları bağrına almış sessiz, sedasız öylesine uyuyordu. Viyana önlerine, Cezayir’e, Mısır’a uzanan hikâyenin başladığı bu yerin yetkilileri de sorumlulukların farkındaydı. Doğrusu Türkler, yeri geldiğinde geçmişine sığınan ancak geçmişine karşı sorumlulukları söz konusu olduğunda hiç de cömert olmayan bir millettir. Biraz da bu yüzden olacak bütün eksikliklerine karşın Söğüt’ün bakımlı sokakları ve inşa edilmiş mekânlarından oldukça etkilendik. Kiraz bahçeleri, zirvelerdeki türbeler ve onarımı devam eden binaların gölgesinden çıkıp çalıştayın yapıldığı binaya geldik.

İki gün süren “Milli Devlet ve Geleceği” adlı çalıştay sırasında bir anlamda katılımcılar, Dünyadaki yönelişler bağlamında Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini tartıştılar. Türk milliyetçilerinin tarihe, millete ve dünyaya karşı entelektüel sorumlulukları açık bir biçimde ortaya konuldu. Katılımcıların Türk milletinin ve Türkiye’nin geleceğine yönelik olarak yaptıkları tartışmalar geleceğe güvenle bakılması için yapılması gerekenleri ortaya koyması bakımından hayati derecede önemliydi. Milli aydının entelektüel birikimlerinin ülkenin yönetiminde devre dışı kalmasının ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu bu çalıştay bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Gecikmiş olarak yapılsa da bu çalıştayda ortaya konulan görüşler Türk milliyetçilerinin ülkenin geleceğinde oynayabileceği rolü göstermesi bakımından ümit vericiydi. Entelektüel bir ziyafet biçiminde geçen bu toplantıda ortaya konulan görüşler, Anadolu coğrafyasının dünyaya vereceği yeni mesajların olduğunu göstermiştir. Söğüt toplantılarının kurumsallaşması ve burada yapılan tartışmalar ve getirilen çözüm yollarının kamuoyuna ulaştırılması ülkenin sağlam bir zeminde ilerlemesi bakımından hayati önemi haizdir. Söğüt, tarihi olarak da başlangıç yapmaya çok uygun bir mekândır. Yeni bir çıkış için çok daha uygundur!

Yazarın Diğer Yazıları