Sofradaki ayrılık
Açılım saçılım derken Türkiye’yi striptize zorlayarak bölünmesini amaçlayan paket, hükümeti de zor duruma soktu. Planın okyanus ötesinden imzalandığı satır satır belgelenince “İspat edin” diye haykıran Başbakan, ani bir viraja dalarak “Bu AKP’nin projesi değil, bir milli birlik projesidir” sözlerini sarf ederek tepkileri göğüslemeye çalışıyor.
İçinde “demokrasi” gibi sihirli bir kelime olunca olaya balıklama atlayan “Türk değil, Türkiye’li medya” hükümet ile aralarındaki “tamamen duygusal” problemleri bir kenara bırakarak Erdoğan’ın iftarında bağdaş kurdular. Aralarında hidayete erenlerden tutun da umre gezisi ile erme adayı olanlar dahil 40 Genel Yayın Yönetmeni açılım paketinden nasiplenmek için bir dönem yerden yere vurdukları Tayyip Erdoğan’ın sofrasında arz-ı endam ettiler.
Bu sütunlardan Erdoğan’ı Refah Partisi’nin Beyoğlu İlçe ve İstanbul İl Başkanlığı’ndan bu yana tanıdığımı yazmıştım. Davranış biçimlerini iyi bildiğimi de söyleyebilirim. “Açılım Paketi” ismini “Milli Birlik Projesi” olarak değiştiren Başbakan’ın sofrada birliği sağlamak yerine ayrılığı deklare etmesine anlam veremedim. Aralarında Holding medyası ile beraber yandaş basın dahil olmak üzere Vakit ve Taraf gibi bölücülüğü körükleyen gazetelerin davet edilmesine rağmen Yeniçağ’ın çağırılmaması ayrımcılığın ta kendisi değil midir?
Lafa gelince Genelkurmay’ın uyguladığı “Akreditasyon”a karşı çıkan sözde demokratların AKP hükümetince akredite edilmeyen gazetelere uygulanan ambargoya sessiz kalmaları samimiyetlerinin (!) ikrarı olmuyor mu?
Davet listesinden Erdoğan’ın ne kadar haberdar olup olmadığı tartışılır ama AKP’nin Türk Milliyetçileri’ne kapıları tamamen kapatırken Kürt ırkçılarına temenna çaktıkları da tescil edilmiş oldu. Yine Erdoğan’ın “Baykal’a mektup yazacağım. CHP 1999’da hazırladığı raporun arkasında olursa orta yolu buluruz” sözleri de bu konuda basından destek istediğini. dahası Baykal ile AKP arasında arabuluculuk görevi yüklenmelerini talep ettiğini gösteriyor.
Nereden bakarsanız kaos. Kaos ortamlarında siyasi rant sağlamakta son derece mahir olan AKP’nin amacı, MHP’yi tamamen itmek. MHP yönetiminin basiretsizliğinden faydalanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran irade olan Türk Milliyetçiliğini tasfiye etme amacındalar ve bu aradaki kayıplarını DTP’nin oylarıyla telafi etme düşüncesindeler. Bunu başarıp başaramayacaklarını göreceğiz ama bunun Türkiye’nin bütünlüğüne dinamit yerleştirmekten farklı olmadığını hatırlatalım.
... Ve bir not. Münevver cinayetinin malum zanlısı teslim oldu. Türkiye’nin bütün meseleleri çözüldü öyle mi? Tamam korkunç bir cinayet, affedilir tarafı da yok. Ama memleketin tek meselesiymiş gibi bu olay yazılıp gösterilirken vatandaşın bayramda çoluk çocuğuna ne yedirip giydireceği unutturulmuyor mu? Bu da senelerdir uygulanan psikolojik harekatın bir parçası değil mi?