Şizofreni ilacına kumpas
Pulitzer Ödüllü ABD’li gazeteci Seymour Hersh ısrarla elinde belgelerin olduğunu belirtiyor. Sarin gazının Türkiye tarafından Suriye’ye gönderildiği iddialarını ne yazık ki Türkiye basınında ciddiye alan yok. Daha doğrusu AKP hükümetinin gazabından korktukları için yazabilen çok az. Yandaşlar Adana’daki polis operasyonunu ön plana çıkarırken diğerleri savaş baltalarını gömmüş gibi görünüyor. Ankara’da göz göre göre yapılan seçim hilelerini Yüksek Seçim Kurulu bile görmezden geldi. AKP üyeliği ortaya çıkan saldırgan Orhan Ö., Kemal Kılıçdaroğlu’nu yumruklamaktan serbest bırakıldı. Şehit cenazesi sırasında öfkelenerek Bakan Taner Yıldız’ı yumruklayan Şahin Şimşek adlı öğretmen üç ay hapis yattıktan sonra tahliye oldu ama meslekten atıldı. Kayseri’de Şimşek’e inşaatlarda bile iş verilmiyor. CHP’liler bu işin peşini bırakır mı bilmem. Ama olay sıradan bir vaka olarak kayıtlara geçti bile.
İzmir’de devam eden askeri casusluk davasına ilişkin bu sütunlardan çok yazdım. Gizli askeri belgeleri bulundurmak suçundan yargılanan askeri personele ne yazık ki Genelkurmay da sahip çıkmıyor. Söz konusu davada yargılananlar tahliye olur olmaz meslekten ayrılarak başlarını kurtarmaya çalışıyorlar. Bunlardan biri de Prof. Dr. Tayfun Uzbay... Günlerdir çeşitli gazetelerde “Üsküdar’dan beyin şifrelerine yolculuk” başlığı ile haber yapılan bilim adamı.. GATA’da öğretim görevlisi olarak çalışırken “Şizofreni” ilacını bulup patentini alan Tayfun Hoca’yı İzmir Şirinyer Askeri Cezaevi’nde ziyaret etmiştim. Askeri Casusluk ve Fuhuş gibi yüz kızartıcı suçlarla yargısız infaza uğratılan Tayfun Uzbay, hapisten çıkınca yurt dışına gitmek istediğini belirtmişti. Hoca çıktı ve GATA’daki görevinden istifa ederek İstanbul Üsküdar Üniversitesi’ne geçiş yaptı. Dünyanın üçüncü Nöropsikofarmoloji Merkezi’ni kurdu. Burada şizofreni, madde bağımlılığı, Alzheimer, depresyon gibi beyin hastalıkları için tedavi yöntemlerini araştırıyor. Dünyada 700 milyon, Türkiye’de ise yaklaşık 750 bin şizofreni hastası için bulduğu ilaç ile umut oldu. Dünyada çözüm bekleyen 20 problemin 11’inci sırasında olan şizofreni hastalığının ilacını bulduğu için başına gelmeyen kalmadı Tayfun Hoca’nın.. Tahliye oldu ama yurt dışına çıkış yasağı vardı. Patenti elinde olan ilacı geliştirip üretebilmek için Üsküdar Üniversitesi’ne gitmek zorunda kaldı. Benim asıl canımı yakan, Tayfun Uzbay’ı daha önce İzmir’deki dava sırasında neredeyse hain göstermeye çalışanların şimdi hiçbir şey olmamış gibi bilim adamı saygısı sergileyişleridir. Günlerdir haberi yapan muhabirler de, gazetelerin editörleri de Tayfun Uzbay’ın İzmir’de halen yargılanmakta olduğunu bildikleri halde bu konuyu bilmiyormuş gibi davranmaları meslek ahlakına ne kadar da uyuyor! O davada yargılananların, hapis yatanların dava ile anılmaktan kaçındıklarını biliyorum. Elbette haksız ve hukuksuzca suçlandıkları için acı çekiyorlar ve unutmak istiyorlar. Ama Tayfun Hoca içeride suçsuz yere yatarken şizofreni ilacını bulduğu bilinirken bir defa bile konuyu gündeme getirmeyenlerin şimdi pişkinlikle haber yapmalarını ahlaki görmediğimi ifade etmek zorundayım. Uzbay’ın araştırmaları için TÜBİTAK’ın destek verdiğini öğrenince sevindim. Kumpasın en bariz örneklerinden olan Uzbay’ın başına gelenleri hatırlatmaya ve kumpasın izlerini sürmeye devam edeceğiz. İzmir’de gözlerden uzak devam etmekte olan davanın ayrıntılarını bir başka yazıda paylaşmak umuduyla sevgi ile kalın...