"Sizi gidi taklitçiler sizi!.."
Çankaya sofraları, Çukurambar görüşmeleri derken, meğer tatilde de onu örnek almışlar. Atatürk ne zaman, hangi işadamının ısmarladığı yatla tatile çıkmış, söyleseler de öğrensek...
Arkadaşlar bir Atatürkçü oldular ki sormayın gitsin.
Can sıkıntısını gidermek için ’Çankaya kabul günleri’ mi icat ettiler:
- Atatürk’ün ’Çankaya sofrası’nı pek övüyordunuz ya, ondan şeettik!
Çukurambar’da yedikleri -mantı olduğunu söylüyorlar- ama her neyse artık, yakayı ele mi verdiler:
- Atatürk de İnönü ile gizli gizli görüşmüyor muydu canım, ne var bunda?
Seçim döneminde oy uğruna türlü vaadde bulundukları Aleviler kapılarına mı dikildi:
- Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatmadı mı? Ne o cemevi filan? İbadet dediğin camide olur!
Cumhurbaşkanı, Fettah Tamince’nin yatıyla Göcek koylarını mı arşınlıyor:
- Atatürk de Yalova kaplıcalarında tatil yapmaz mıydı!
***
Taha Kıvanç yazıyor: “Bugünün Türkiyesi’nde her taraf en lüks otellerle doluyken, basit şartlarda bir yaşama alanı sağlayan Okluk Koyu’nu cumhurbaşkanına çok gören bir zihniyet bu. İsmet İnönü’nün Büyükada’daki geleneksel çivilemesi ile Atatürk’ün Yalova ziyaretleri iz bırakacak kadar ünlüydü.”
Haklılık payı var. Atatürk’ün her tatili, her gezisi ülkeye bir iz bırakmıştır. Bunlar ’First Lady’nin haşeması’, Cumhurbaşkan’nın şortu’ şeklinde gazete sayfalarına işlenen paparazzi işi manşetlerden çok daha derine, halkın hücrelerine işleyen izlerdir.
Atatürkçü icraatlarını sürdürmek niyetindeyse, ‘milli görüş gömleğini çıkaran’ iktidara bir kıssadan hisse: Mustafa Kemal Amasya gezisinde, karşısında oturan ve ‘şıh’ olduğu söylenen yaşlı adamı çağırıp ”İmanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan“ der. Ankara’ya döndükten sonra da konuyu takip eder. Şıhın sakalını kesmediğini öğrenince Amasya Valiliğine bizzat kaleme aldığı yazıyı yollar. Ertesi gün Şıh Ankara’ya gelir. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiştir... Arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve sorarlar, “Paşam, o Şıh ki sakalına el sürdürmezdi, ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız?”
Ata, “Dün akşam Amasya Valiliği’ne bir yazı gönderdim ve Şıh’ı Afyon’a vali atadığımı bildirdim” der.
Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp Nazırına bu yazıyı da Şıh’a vermesini söyler. Yazıda şöyledir, “İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım.”
Yangın, terör, savaş ne ola? Belediye Başkanı, vekili, bakanı kim varsa tatile kaçan iktidar, Atatürk’ün Yalova gezilerinden feyiz alırken bir ayrıntıyı gözden kaçırmış.
Kısacık ömrünü cephelerde savaşarak geçiren Atatürk, tatile çıkabildiği son on yıllık döneminde de, bu zamanı boşa geçirmemiş, Yalova tatillerini Çam Burnu gibi bir doğa harikası yaratma vesilesi kılmıştır.
‘18 trilyonluk tadilat ile saraycık yapmadan oturmam’ havasındaki devletlülere bilgi notu olarak; Afet İnan, Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı Köşkü için Çankaya’yı tercih etme nedeninin birkaç büyük karakavak ile söğüt ağaçları olduğunu aktarır.
Şimdi “Okluk Koyu’nu Cumhurbaşkanına çok görüyorlar” deyip, ”40 yıllık dostum yaptı mı, Atatük gibi tatil yapar“ rüzgarı estirmeye çalışan Fehmi Koru, yarım kalan yazısını, ‘Atatürk’ün tatilllerini işadamları mı ısmarlardı?’ cevaplayarak tamamlasın.
Gül yata binsin. Kimsenin gözü yok. Ama devletle iş yapan işadamlarının himayesine girmiş gibi resim verip, makamının saygınlığını zedelemesin. Ne diyor CHP’li Mustafa Özyürek, ”İstiyorsa yatla gezebilir. İhtiyaç duyulursa ödenek verilir. Yat almak istiyorlarsa, yardımcı oluruz. Yeter ki iş adamlarına muhtaç olmasınlar.”
Madem Atatürk gibi tatil yapmak istiyorsunuz, 30 metre uzaklığındaki üç katlı yatlardan, gizlendiğiniz lüks katlardan inip, halkın arasına karışın...
+++++
Rüşveti de O’ndan mı öğrendiniz?
AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli’nin ’bir imar sorununun halli’ için ‘1 milyon dolar’ rüşvet aldığının belgelenmesini neredeyse bütün gazeteler birinci sayfadan verirken, Yeni Şafak, Star ve Vakit haber değeri görmedi, Sabah ise iç sayfalara saklayarak ‘arayan bulur’ dedi.
Bu olay Kılıçdaroğlu’nun iddiası olmaktan çıkıp, ‘mutlak doğru’ya dönüşürse, yandaşlar, derme çatma tarih dipnotçuluğu ile savunmayı kutsallaştırmak uğruna ’Atatürk de rüşvet almıştı’ der diye, peşinen bu konuda da bir kıssadan hisse hizmeti verelim: “1930’larda Çankaya Köşkü’nde Atatürk “Çocuklar size sansasyonel bir haber. Ben dün rüşvet aldım.” der. Kendisine getirilen altın ve pırlanta karışımı sigara tabakasını gösterir ve olayı anlatır. Bu armağanı, arkadaşı işadamı Şakir Kesebir yurtdışı gezisinden dönerken getirmiştir. “Eski bir dosta getirilen hediyenin neresi rüşvet olabilir?” Olay Milli Savunma Bakanı Recep Peker’e sorduğu soruyla netlik kazanır: “Bildiğim kadarıyla Şakir senin bakanlığında iş yapıyor. Kulağıma Karun kadar zenginleştiği konusunda fısıltılar geliyor. Bu durumda sana soruyorum: Bana bu hediyeyi getirdiyse sana kimbilir neler vermiştir?” Bu konuşmadan sonra sofra dağılır. Atatürk ertesi gün gelen hediyeyi arkadaşına iade eder, Recep Peker ise kısa süre sonra yenilenen kabineye alınmaz.
+++++
A-K-P
Biz AKP diyoruz, onlar ısrarla AK Parti diye düzeltiyor!
Partinin kurucularından olan Cumhurbaşkanı, ailesiyle birlikte bir iş adamının yatında tatilde... Partinin Genel Başkanı olan Başbakan, aynı işadamının lüks otelindeki bir villada yine ailesiyle birlikte denizin ve havuzun keyfini çıkarıyor... Genel Başkan Yardımcısı’nın adı milyon dolarlık iş takiplerine karışıyor...
Onlar hâlâ AK Parti dememizi istiyor... Gidin işinize Allah aşkına!
* Mustafa Mutlu / Vatan
+++++
Gölgeye değmez
Özal döneminde bir iş adamının, ”belge göster“ diye diklenen muhatabına verdiği cevap slogan olmuştu:” Rüşvetin belgesi mi olur ulan..!
Nihayet rüşvetin belgesini gördük! Yolsuzlukların boyutu
hakkında bilgi sahibi olmak için “gizli tanık” ifadelerine gerek yok.
Dokunulmazlıkların kaldırılmaması konusundaki ısrar işlenen suçlara tüm iktidar milletvekillerini ortak ediyor. Yolsuzluklardan Başbakan’ın haberli olduğu ve bu paraların parti için toplandığı yolunda şüpheler doğmasına sebep oluyor. Hiçbir ikbal bu gölgeyi taşımaya değmez!
* Güngör Mengi / Vatan
+++++
‘İtirafçı’ hazır ama ‘suç’ yok
“Ruanda’da 7 hukukçu ve tarihçiden oluşan resmi bir komisyon 331 sahifelik bir raporla Fransa’nın soykırım sürecine aktif olarak katıldığını belirtiyor... Fransa’nın en saygın gazetesi Le Monde bu haberi ’soykırım’ başlığıyla verebiliyor. Kimse Le Monde’u vatana ihanetle suçlamıyor. Fransızlar olayla ilgili olarak kendi medyasından bilgi alıyorlar, kitaplar yayımlanıyor ve hiçbir yazar hakkında da ’fransızlığı aşağılama suçundan’ dava açılmıyor. ”
Star’da yayımlanan bu satırlar ile ‘sözde Ermeni Soykırımı’ iddiaları karşısındaki tavrını beğenmediği Türk kamuoyuna, düşünce ve ifade ögürlüğü dersi vermeyi amaçlayan Eser Karakaş’a iki olay arasındaki en temel, en basit, fakat en belirleyici olan farkı hatırlatalım: Fransa’nın soykırım yaptığı bilimsel olarak doğrulanmıştır. Türkiye’nin soykırım yaptığı ise bilimsel olarak yalanlanan, politik bir iddia(iftira)dır.
“Bakalım Ruanda soykırımından Fransa’da kaç kişi yargılanacak” deyip, Türkiye’ye nazire yapan Karakaş söyleyebilir mi; Fransa, işlemediği bir suçtan mahkum edilmeye çalışılıyor olsaydı, yine böyle özgürlükçü mü olurdu?
Bir kere, düşünceye, ifadeye, insan hakkına saygısı olan soykırım uygulayabilir mi? Soykırım da bir tahammülsüzlük sonucu değil mi?
En başından çelişkili, en başından tutarsız, en başından yanlı...
Hiç yakışmıyor yurdumun akademisyenlerine, hiç!
+++++
Akyol’un bilgi
kaynağı Kılıç mı?
Haşim Kılıç’ın karardan önce görüştüğü isimlerle ilgili spekülasyonlara bir yenisi daha eklendi. Konuşulanlara göre kararın açıklanmasından tam üç gün önce Doğan Grubu’nun AKP işlerinden sorumlu üyesi gazeteci-yazar Taha Akyol’la buluşmuş. İşin tuhafı bir de CNN Türk koridorlarında, Taha Akyol’un karar açıklanmadan önce bilirkişi edasıyla “AKP kapatılmayacak, sadece para cezası alacak” demişliği var. Bu sözler Akyol’un siyasi projeksiyon becerisi mi, yoksa istihbarat mı?
* Oray Eğin / Akşam
+++++
Yandaşlık
sınır tanımaz
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın gezisinden önce İran’a davet edilen iki gazete Yeni Şafak ve Sabah’mış. Hürriyet’ten Mehmet Y. Yılmaz “Bu seçimin Dışişleri’nin önerisiyle yapıldığını duydum. Yeni Şafak’ın Ahmedinecad için özel anlamı olabilir. Demek ki Sabah da ev sahibine hoş görünme kontenjanından seçilmiş. Öyle görünüyor ki AKP’nin iktidarının ”yandaş medya“ yaratma çabası, sınır ötesinden bile ses getiriyor!” diyor.
+++++
MİNİ YORUM
Azmettirici Bursa Nutku
Bursa Nutku da Ümraniye Davası’nın delilleri arasında.. Dava ilerledikçe belki Atatürk de azmettirici olarak yargılanır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuşmanın gerçek olup olmadığının araştırılması talimatını vermiş. Başsavcılık, Emniyet Müdürlüğü ve Türk Tarih Kurumu gizli yazışmalar yapmış. Dönemin TTK Başkanı Yusuf Halaçoğlu, sözlerin ‘Atatürk’ün Şubat 1933’te Bursa’da bir akşam yemeğinde yaptığı konuşma’ olduğunu belgelemiş. Yani doğrulamış. Savcı Bey tatmin olmadıysa tam zamanı. TTK, Atatürk’e hakaretten yargılanan Atilla Yayla’nın destekçisi Ali Birinci’ye emanetken tatminkar bir belge de bulunuverir.
ST