"Sizi gidi darbeciler"
Silivri’de sürmekte olan davalardaki gelişmeleri takip etmeye çalışıyorum. Zanlı ve tutuklu sayılarındaki gizemi bu sütunlardan daha önce yazmıştım. Yiğit Türk Milliyetçisi J.Kur. Alb. Mustafa Önsel benim eksik bıraktıklarımı tamamladı. Nuray Mert’in “Balyoz, 28 Şubat’ın intikamıdır” sözlerinin ne denli gerçeği yansıttığı da ortada. Tutuklu sayısı 250... Yani CMK’nın 250’nci maddesi. 102 kişi hakkında çıkarılan yakalama emrinin anlamı da malum. 11 Şubat 2011 günü 163 kişinin duruşma salonunun kapıları kapatılarak tutuklanmasının anlamı da çoktan kaldırılmış olan ünlü TCK’nın 163’üncü maddesi. Bir de 143 kişi hakkında açılan dava var. Sözde Balyoz I’de 196 kişi, Balyoz II’de 28 kişi, Balyoz III’de 143 toplam 367. Silivri’de sehvenler gırla gittiği için 2 kişinin kimliği yanlış olmuş. Bu yüzden şimdilik 365. Önümüzdeki günlerde 2 kişinin ilave edilerek hedefe ulaşılması işten bile değil. Bu konudaki ayrıntılar için değerli ağabeyim Emin Çölaşan’ın Sözcü’de dün yazdığı “Bir Hasdal Mektubu” başlıklı yazıyı mutlaka okuyun.
Gelelim yeniden Silivri’ye... Bilgi kirliliğinin had safhaya çıktığı ortamda ses bantları dinleniyor. Hani malum manşetlerde cami bombalayacak, kendi uçağını düşürüp insanları stadyumlarda toplayacak olan sözde darbecilerin ses bantları dinlendi. Yasa dışı denecek ne var açıklansa da bilsek... Dönemin Kolordu Komutanları Şükrü Sarıışık ve MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın seminerde yaptıkları konuşmalarda bir Allah’ın kulu farklı bir şey bulamadı. Duruşmayı izleyenler “İdari fişlemeler, hani darbe planları” diye birbirlerine soruyor. Dahası “madem ortada bir şey yok bu insanlar niçin hapiste tutuluyor” diye isyan edenler var.
Şu ana kadar sanık avukatlarının beyanına göre iddianamede yer alan 1670 sahtecilik ortaya çıktı. Bu rakamın altı bini geçeceğinden emin olanlar var. Yaşar Büyükanıt’ın dinleneceği gün ellerini ovuşturanlar hayal kırıklığına uğradı. Çevir gazı yanmasın misali, “Ama Hilmi Özkök şöyle demişti. Aytaç Yalman böyle demişti” gibi sözlerin arkasına gizlenip iftiralarını sürdürüyorlar. Duruşmanın başladığı ilk günden bu yana Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın dinlenmesini talep eden tutukluların feryadını duyan yok.
Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu, eski Genelkurmay Başkanları Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ’u dinleyen mahkeme bakalım Cuma günkü ara kararında Özkök ve Yalman’ı çağıracak mı?
“İleri Demokrasi”ye terfi edince kulağından tutup askerleri içeri tıkan gücün sözcüleri, her fırsatta ABD ve AB ülkelerini örnek verip, bizim darbecileri eleştirirler. Geçtiğimiz günlerde ABD’de Obama’yı uyaran generallerle ilgili haberi okuduk. Washington Post Gazetesi’ne verilen ilanı bir kere daha hatırlatalım:
“Sayın Başkan, her meydan okumanın askeri çözümü yoktur. Bize ya da müttefiklerimize saldırı olmadıkça, savaş son seçenektir. Askeri savaşa göndermeden önce tüm barışçı çözümler denenmelidir.
Nükleer silahlı İran’ı önlemek haklı olarak önceliğiniz. Ancak şu anda askeri harekât sadece gereksiz değil, aynı zamanda ABD için de, İsrail için de tehlikeli. Sizi İran’la savaş baskısına direnmeniz konusunda uyarıyoruz”.
Aralarında eski genelkurmay başkanları ve kuvvet komutanlarının bulunduğu uyarı mektubunu yazanlar, ABD’de alkış yağmuruna tutuldular. Türkiye’de Suriye ve İran konusunda çekincelerini kaleme almaya kalkışan generallerin durumunun ne olacağına siz karar verin.
Emekli askerlerin televizyonlarda yorum yapmasından duyduğu rahatsızlığı patronlara talimat şekline dönüştüren Başbakan Erdoğan “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diye gürlemişti ya... Böylesi bir ilan Türkiye’de yayınlansa Silivri toplama kampı gibi üç - beş ceza evi daha inşa etmek zorunda kalınır. Dahası “digital terör” devreye girerek yeni sözde darbe planlarıyla ilgili bol miktarda malzemenin ele geçirildiği açıklanır.
Lafa gelince “özgürlüklerin sınırsız olduğu ABD”nin generalleri de bir alem. İnsan hakları ve barışın sembolü (!), demokrasinin beşiği (!) ABD’de canım demokrasiyi katlediyorlar ama Obama’nın umurunda olmuyor. En iyisi ABD’nin demokrasisini kurtarmak için yüzyılın icadı “Özel Yetkili Mahkemeleri” dost (!) ve müttefik (!) ülkeye ihraç edelim. Dahası hibe edelim de gözleri insanlık görsün...
Son olarak Ankara eski Emniyet Müdürlerinden Hasan Eryılmaz’ın ölümüne değinmek istiyorum. Koca polis camiası basında yer alan haberlere bakılırsa gün gibi meydanda olan cinayeti gün ışığına çıkaramadı. Gittikçe yaygınlaşan bir iddiaya göre intihar deyip olayın üstü örtülmeye çalışılıyor gibi. Bu cinayet bana özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay olayını hatırlattı. Yapılan ikinci otopside kaburga kemikleri kırılmış olan Behçet Oktay’ın da intihar ettiği açıklanmış, üstelik sevgilisinden dem vurulup cinayet televole ile örtbas edilmeye çalışılmıştı. Hasan Eryılmaz’ın MİT mensubu oğlunun “Bunun peşini bırakmayacağım” dediği söyleniyor. Umarım kısa sürede cinayetlerin sebebi ile beraber failleri bulunarak karanlıklar aydınlığa kavuşur.