Sizi böyle alalım...
Geçen yıl Taksim’de kin, nefret ve öfke saçarak kalabalığı tahrik etmeye çalışan sivil gençlere şartlı 1 Mayıs daveti: İlle de pankart sarkıtacaksanız, üzerine ‘1977 katliamı için velinimetimiz ABD adına özür dileriz’ yazın
Geçen yılın 1 Mayısını bir
anımsayalım.
Ansızın Marmara Oteli’nin bir penceresinden üzerinde, “1 Mayıs 1977’de buradan ateş edenler bulunsun” yazılı büyük bir pankart sarkıtılmıştı. Bir anda tüm kameralar işçi sınıfının bayramından bu eyleme çevrilmişti.
Eylemi yapan, “Soros’un Çocukları” diye de anılan “Genç Siviller” örgütüydü. Televizyon kanalları ve internet gazeteleri bir anda, “Genç Siviller 1 Mayısa damgasını vurdu”, “müthiş bir eylem”, “zekice hazırlanmış bir eylem” gibi haberlerle bu eylemi göklere çıkarmış, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama başarısı bir anda güme gitmişti.
İşçilerle dalga geçtiler
Bazı yandaş gazeteler, “Etkili bir eylem için öyle uzun boylu uğraşmaya gerek yok. Sendikalar Genç Sivilleri kendilerine örnek alsınlar” diye işçilerle dalga geçmişlerdi.
1 Mayıs 1977’de Marmara Oteli’nin penceresinden halkın üzerine ateş edenler ABD’nin kurduğu Gladio örgütünün elemanlarıydı. Bu olaydan tam 32 yıl sonra 1 Mayıs 2009’da aynı pencereden, “1 Mayıs 1977’de buradan ateş edenler bulunsun” pankartını sarkıtanlar ise ABD’li spekülatör Soros’un fonlarıyla beslenen bir örgütün elemanlarıydı. Katliamı yapanların da, yıllar sonra aynı odanın penceresinden pankart sarkıtanların da arkasında ABD vardı.
Eylem hazırlığı yapıyorlar
Medya o gün bu yaman çelişkiyi halkın gözünden saklamış, diğer bir deyimle Türk halkını ahmak yerine koymuştu.
Kulağıma kadar gelen söylentilere göre; Genç Siviller, 1 Mayıs için Marmara Oteli’nde yine bir oda kiralamış, sarkıtacakları pankart için de birkaç metre bez almışlar.
Şimdi yanıtı merak edilen iki soru var.
Birinci soru, “Kaç numaralı oda kiralandı?” İkinci soru, “Pencereden sarkıtılacak pankartta ne yazacak?”
Ya vazgeçin ya da...
Oda numarası beni hiç ilgilendirmiyor, pankarta ne yazacaklarını da bilmiyorum. Ben Genç Sivillere bu eylemden vazgeçmelerini öneririm.
Yandaş medyanın desteğini arkanıza alsanız da artık halk bu numaraları yutmuyor.
Ama ille de bir pankart sarkıtacaksanız üzerine şunu yazın:
“1 Mayıs 1977 katliamı için
velinimetimiz ABD adına halkımızdan özür dileriz.”
A. Metin Akpınar / Odatv.com
***
Yaftaladığın için özür diler misin
Mehmet Altan dün Star’da doğru bir soru soruyordu:
“Lafı bırak, 27 Nisan’da ne yaptın?”
Özetle diyordu ki:
“Şimdi ortalıkta, 27 Nisan e-muhtırası sırasında ne yapıp ettiğini herkesin bildiği sürüsüne bereket adamın ’demokrat’ sıfatı üzerinde şarap yalamış fare usulü dolanmasına bu nedenle eğlenerek bakıyorum...
Halbuki tatavayı bıraksalar da, 27 Nisan’da ne yazıp söylediklerini bir ortaya serseler ya...”
Haklı uyarısına çok teşekkür ediyor ve ben de Mehmet Altan’a soruyorum:
Hadi şimdi sadece bazı
gazetelerden takip ettiğin için bilmiyorsun.
Eğer, içlerinde benim de olduğum bazılarının iddiaları üzere, Ergenekon Davası İddianameleri’nde yer yer vahim tahrifat, kes-kopyala, yanlış bilgi olduğu ortaya çıkarsa, şimdi yaftaladığın, etiketlediğin bazı insanlardan özür dileyecek misin?
Örneğin, Taraf Gazetesi’nin geçen gün Çetin Doğan hakkında inatla kullandığı terimi birdenbire değiştirerek “Balyoz planının altında imzası olan” yerine “altında ismi olan” ifadesini kullanması dikkatini çekti mi, çekti ise ne düşündün?
Cüneyt Ülsever / Hürriyet
***
Mehmet Altanlık
80’li yıllanın sonuydu.. Hantal devleti, her şeye burnunu sokan devleti, her alana el atan devleti anlatmak için kullanılan en çarpıcı soru söz şuydu: Kıyma satan devlet olur mu? 90’lı yılların başında büyük bir kampanya başlatıldı.. Mehmet Altan gibi liberaller öncülük yaptı. (...)
Et fiyatları tavana vurunca hükümet duruma el koyup et ithal etme kararı aldı.. Konu tam Mehmet Altanlık değil mi?
Soru şu.. Devletin o gün et satması mı yanlıştı, bugün yeniden et satacak olması mı? l Mehmet Tezkan / Milliyet
***
Derebeylik kurbanları
Kadına yönelik bu cinsel şiddet; bölgede egemen olan derebeylik sisteminden kaynaklanıyor. Burada; bölgede hakim olan medrese eğitiminin (Meşhur Norşin medresesi başta olmak üzere) etkisi dikkate alınmalıdır. Bu medreselerde; 7 veya 9 yaşındaki kızla cinsel ilişkinin meşru olduğu yolunda görüşler oluşmuştur. Bu rezil sistem; ekonomik olarak yoksul Kürt köylüsünü ve göçebesini çift katlı sömürürken; sömürüyü kadınlar üzerinde cinsellikle iyice koyulaştırmaktadır. Bölgedeki derebeylerinin (ağa veya şeyh/bunların uzantıları) tecavüzü kendilerine göre gelenek içinde meşrulaştırarak yaşatması; başkalarının da onları taklit etmesini teşvik etmektedir. Böylece, ilköğretim öğrencilerinde bile tecavüz eğilimi ortaya çıkmakta; bu eğilim bebekleri bile tehdit etmektedir.
Şimdi asıl can alıcı noktaya geliyoruz. Başbakan Erdoğan’ın basına kızmasının sebebi de işte tam burasıdır. Sayın Başbakan; tecavüzü yaratan sistemi sorgulamaya kalkışsa; partisindeki ağa- aşiret reisi-şeyh kesiminden gelen milletvekillerini ve o bölgedeki efendileri rahatsız edecek ve oy yitirecektir. Rıza Zelyut / Güneş
***
Paranoya değil de telaş olmasın
Nazlı Ilıcak’ın Sabah Gazetesi’nde “Siirt’te, peş peşe ortaya çıkan iki olayın siyasallaştırılması çok yanlış. Konu niçin siyasi zeminde tartışılıyor?” diye sorduğu dün, Can Ataklı Vatan’daki köşesinde bu ve benzeri yaklaşım sahiplerine şöyle sesleniyordu: “Arkasında “zamanlama” aramak, bunu iktidar aleyhine kullanmak isteyenlerin olduğunu ileri sürmek bir tür paranoya değildir de nedir? Hele “Siirt’in adı kötü anılıyor” demek ve “Başka yerlerde de oluyor ama” savunması yapmak komik. (...)İnsanın aklına o zaman şu geliyor: Acaba o vahşi cinayeti işleyen çocuklar, bazı çevrelerden eğitim desteği mi alıyorlardı? Telaşın nedeni bu mu?”
***
Siirt’i ve Pervari’yi ve bunca rezaletin
yaşandığını bildiğimiz ve bilmediğimiz
onlarca, belki de yüzlerce yeri “Etiler”e
bağlasak, o zaman birileri bunun “rezalet”
olduğunu söyler mi?
Fatih Altaylı / Habertürk
***
Ya sendika
ağaları değilse!..
Yıllardır büyük dirençle verilmeyen izin bu yıl nedense verildi ve 1 Mayıs’ta, Taksim Meydanı’nda toplanılacak. Benim kuşağımın, bu meydanda 1 Mayıs gösterisi ile ilgili anıları travmatiktir. Türkiye’yi daha da karıştırmak isteyen bir yabancı istihbarat örgütü 1 Mayıs’ta, Taksim’de bulunanlara ateş açarsa,
bunlardan bir tanesi olursa neler olur biliyor musunuz? O gün tek bir silah sesi dahi onlarca insanın ölmesine yol açar, Türkiye olağanüstü karışır. Ne yani iznin verilmediği geçen yıla göre bu yıl Türkiye daha mı sakin, olay çıkarmak için vesile arayan örgütlerin hepsi arada geçen bir yılda tamamen çökertildi mi?
Hayırsa bu yıl neden izin verildi o, psikolojik yükü çok ağır meydanda gösteri yapılmasına.
Kovulmalara, işsizliğe ve açlığa karşı anlamlı bir savaş verememiş sendika ağaları, Taksim’de gösteri yapılması izninin alınmış olmasını kendi kariyerleri açısından bir başarı olarak tanımlıyorlar. Umarım düşündüğüm her şey yanlış çıksın da insanlara zarar gelmesin ve Türkiye daha da karışmasın.
Serdar Turgut / Akşam
***
Türkiye’de popüler köşe yazarlığının formülü ne kadar Hıncal Uluç olabildiğinize bakar. Bir konuda herkesten aykırı bir fikri dillendirip bunu sanki çok mantıklıymış gibi can hıraş savunmayı gerektirir. Toplumun hafızasızlığına güvenip ne kadar yüksek perdeden konuşabildiğinize bağlıdır iş... Misal TEKEL işçilerinin yeri görğü inlettiği bir hafta buna gözünüzü kapayıp bir bankanın Londra’ya düzenlediği VIP organizasyonu övebilirsiniz. Kimse sorgulamaz... Ümit Alan / BirGün
***
GÜNÜN SÖZÜ
Yandaş medya “suç örgütü” yerine “ulusalcı yapılanma” ifadesini kullanıyor. İktidar ve yandaşlarının anti ulusalcı yani gayri milli unsurlar olduğunun itirafıdır.
Gülhan Elmas
***
Belki soykırıma uğradıkları içindir
Mehmet Ali Birand, “son derece iyi niyetle!” Azerbaycan Türkleri’nin “Türkiye’nin soykırım suçlamaları karşında verdiği mücadeleyi” neden desteklemediklerini sorduğu için, gördüğü tepkiyi, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı’na kadar giden bu alınganlığı anlayamamış...
“Herşeyi içimize mi atalım?” diye soruyor ve ekliyor: “Onların da, alınganlığın bir sınırı olduğunu bilmeleri gerekiyor.”
Kimbilir belki onlar da içlerine atmaktan yoruldukları için “alıngan”dırlar bu kadar? Belki onlar da Türkiye neden Hocalı Soykırımı’nın tanınması için lobi faaliyetinde bulunmuyor, bizi yalnız bırakıyor diye soruyorlardır kendi kendilerine...
Belki sadece alınganlığın değil...
Sadece 18 yıl önce hamile kadınlarının karınları deşilmiş, bebeklerinin kafalarından futbol topu yapılmış, çocukları diri diri yakılmış, kızları tecavüze uğramış, genci yaşlısı gözleri oyularak, uzuvları kesilerek, akıl almaz işkencelerle katledilmiş bir ülkenin insanlarına karşı hadsizliğinde bir sınırı olmalıdır değil mi?..
***
Bryza’nın ruh ikiziymiş
Cengiz Çandar Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerde ’Bir millet, iki devlet’ paradigmasının geçerli olamayacağını iddia eden bir yazardır. Biraz geriye bakarsanız, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bölgeden sorumlu eski müsteşar yardımcısı ve ABD’nin Minsk Grubundaki eski temsilcisi Mattew Bryza’nın da bundan 3 sene önce Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde ilerleme kaydedilmesi için öncelikli hedefin ’Bir millet, iki devlet’paradigmasının ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ettiğini göreceksiniz.. Evet, Azerbaycan topraklarının Ermeni işgalinden kurtarılmasını bir koşul haline getiren Başbakan Tayyip Erdoğan’ı eleştirmemesi için Cengiz Çandar’a nereden ve ya kimden yeni bir mesaj gelmesi lazım acaba?
Vüsale Mahirkızı / APA Ajansı (Odatv.com)
***
Mööö’ler katıla katıla...
Bütün Mööö’ler, kuyruklarını neşeyle sallayarak, kulaklarını sevinçle oynatarak, başlarını heyecanla havaya kaldırarak mööö’lüyorlar.
Mööö’ler katıla katıla... Mööö’ler kasıla kasıla... “Adnan Menderes ile Turgut Özal’ın fotoğraflarını” koyarak “onların devamıyım” havası verenlere gülüyorlar. Devlet dediğin ahır bekler mi? Etçilik yapar mı?
Avrupa’nın kart bufalo etleri ile kedi köpek maması kalitesindeki etlerini Türk halkına yedirecekler. Mööö’ler bile bu zavallı planlamaya bakıp; “sizin devlet adamlığınızı ve ülke yöneticiliğinizi tuzlayayım da kokmayın” diyordur!
Necati Doğru / Sözcü
***
MİNİ YORUM
Uysal “rock”
Adı Umut Kuzey. Amerika şarkısının klibinde, işgalcilerin “çuval” operasyonlarına dokundurmuş inceden. Sanat sanat için de toplum için de yapılamaz, sanat emperyalist tezleri cilalamak için yapılabilir ancak unutmuş. Sen misin unutan, demokratikleşme açılımı o dakika kapanmış; bu sahneleri karart sonra gel evladım! İyi de adam rock müzik yapıyor; zulme karşı sözü var... Fehmi Fasıl korosunda değil ki....