Size bir olay anlatacağım!
Bugün “Bunca olumsuz ortama rağmen siz nasıl ‘olumlu’olabiliyorsunuz ve bize de ‘olumlu olmamızı’ önerebiliyorsunuz” türü sitemlere cevap vermek istiyorum. Hem de, bir örnekle.
Bundan tam bir ay önce Engin Noyan’ın sunduğu, hadi tarihi ve kanalını da söyleyelim, 24 Ağustos 2011’de Kon tv’de, program konuğu Prof. Dr. Bünyamin Erkul anlattı. Gün, Bosna Hersek Savaşı’nın en yoğun günleri, “Osmanlı” yani “Türk” kalıntısı diye Ortodoks kiliselerini arkalarına alarak Müslümanlara yapılan katliamlara, Katolik ve diğer Hıristiyan mezhebine dahil Avrupa’nın sessiz kalarak destek verdiği, hele Yunanistan’ın mutluluktan ellerini ovuşturduğu günlerdir. O zor zamanda bu kimsesiz insanlara sahip çıkan ise Türkiye’den başkası değildir.
Devletin el altından ve açık desteğinin ötesinde doğusundan batısına Türk insanının yüreği yanmakta, kalpler Balkanlardaki dindaşları için atmakta ve kanamaktadır. Çeşitli yardım kuruluşları seferber olmuş, camilerde bu toprağın fakir halkı Bosna için imkânlarını zorlamaya başlamıştır. İşte o günlerde Konya radyosu Bosna’ya yardım için sürekli anonslar yapmakta, giyimden kuşama, liradan dövize kendilerine gelen her türlü yardımı Bosna’ya ulaştıracaklarını tekrarlayıp durmaktadır. Aylardan Ramazan ayıdır ve iftara on, on beş dakika kalmıştır. Muhtemelen radyoya yakın bir evde oturan yaşı hayli ilerlemiş bir ninemiz iftarda yemek için aldığı pidesi ile radyonun kapısını çalar ve Bosna’ya yardım için anons yapan radyocu ile görüşmeye geldiğini söyler. İlgililer ninemizi radyo spikeri ile buluştururlar. “Buyur nine” der spiker, “Sizin için ne yapabilirim?” Ninemiz, “Bu pideyi de Bosna’ya ulaştır oğlum” deyince, spiker önce bir duraklar. Ninemizdeki halis niyeti
hissedince, “Tamam nineciğim, ver ben bunu Bosnalı kardeşlerimize ulaştıracağım” diyerek pideyi alır, ninemiz de iftarını açmak için radyodan çıkıp evinin yolunu tutar.
Simdi sizce spiker kardeşimizin yaptığı mantıklı mıdır? Bir pide Bosna’ya gider mi? Diğer yardımlarla birleşene kadar o pide küflenmez mi? Sıradan bir insanın bu ninemize vermesi gereken cevap, “Nine, sen pidenin yerine pide parası 75 kuruş ver biz onu diğer yardımlarla birleştirir, Bosna’ya göndeririz” değil midir? Öyledir amma, “Helva yapmasını bilen” insanlar için bir ninenin yüreğinden ve sağlam imanından kopan 75 kuruşluk pide çok şey ifade etmektedir. Her işte olduğu gibi burada da ‘samimiyet “ lazımsa, belli ki o fazlasıyla vardır. Ve bu samimiyetin karşısında senin benim sevap olsun, çorbada tuzumuz bulunsun türünden bin liralar, on bin liralar tepelerin yanında çukur gibi kalacaktır, nitekim öyle de olmuştur.
Bu nasıl mı olmuştur?
Şöyle olmuştur..
İftar vakti spiker kardeşimiz bir anons daha yapmaya başlar. Dinleyicilerine ninenin gönderdiği pideden ve ninenin haleti ruhiyesinden bahseder ve talebini söyler:
“Bu pideyi, parasını Bosnalı kardeşlerimize göndermek üzere satışa arz ediyor, telefonlarınızı
bekliyorum...”
Radyoya teklifler yağmaya başlar ve sonunda bir işadamı ninenin pidesini o günün parası ile 4 milyar liraya satın alacağını söyler ve söylediğini de yapar.
Gördünüz mü “olumlu” olmanın meyvesini. Spiker kardeşimiz, Nineciğim bir pide hiç Bosna’ya gider mi diyerek bu mübarek boynu bükük bıraksaydı ve programını normal akış düzeyinde sürdürseydi hiç 75 kuruş dört milyar lira olur muydu?
İşte bize vatanının ve insanlarının 75 kuruşlarını dört milyar lira yapacak “olumlu” yöneticiler, liderler lâzım...
Bu örnekten sonra sizce “olumlu” düşünmekle hâlâ “hayalci” olduğumu iddia edebilir misiniz? Belki edersiniz amma, beni ikna edebilir misiniz?