Siz Sultan olamazsınız!
Bir padişah olan Yavuz Sultan Selim 2 milyon 375 bin km2lik Osmanlı’ya 1 milyon 702 bin km2 Avrupa’dan, 2 milyon 9005 bin km2 Afrika’dan ilave ederek vatan topraklarını 8 yıllık iktidarında tam 2,5 kat büyüttü.
Sen ise 10 yıllık iktidarında 814 bin 508 km2lik avuç içi kadar vatan toprağını yabancılara (üstelik de mütekabiliyet esası aramadan) sata sata neredeyse bitirecek hale getirdin. Yani efendim “Başkanlık Sistemi” diyerek Sultanlık yetkileri almakla Sultan olunmuyor.
Gerçek Sultan olan Yavuz Sultan Selim yüz binlerce kişilik ordusu ile, bu ordunun iaşe ve ibadesi ile, onları taşıyan atlar, katırlar, develer ile; onca insanı savaş süresince doyuran kuru gıdalar, ekmek üreten sistemler, kazanlar ile; savaş topları, okları, kılıçları, kalkanları, kamaları ile; tam 800 km’lik Sina Çölü’nde susuz bırakmayacak sistem ve stoklarla o çöl şartlarını bilen Arap savaşçıları, kum fırtınalarını, yılan, akrep sokmalarını bertaraf ederek sadece 13 günde geçti, hem de dinç ve savaşabilir olarak, sonra da malum zaferleri kazandı.
Siz ise, terhis edilen askerleri memleketlerine, izinden dönen askerleri görev yerlerine zırhlı araçlarınız, uçaklarınız, helikopterleriniz olmasına rağmen asfalt yollardan bir şehirden bir şehre günlerce sağ salim ulaştıramıyorsunuz.
Böylesine büyük bir zafer sahibi olan Sultan Selim, 8 ay süren Mısır seferi dönüşü, İstanbul halkının sokaklara dökülerek kendisini karşılamaya hazırlandığını öğrenince ordusunu Asya yakasında konaklatmış ve gece yarısı tebdili kıyafet gizlice karşıya geçerek sarayına geçmiştir. Avrupa’daki zaferlerinden dönüşlerinde ise şehre hep asker kılığında Yeniçeriler arasında girmiştir.
Bugün sultanlığa soyunanlar bir istinat duvarının açılışında bile valisinden kaymakamına bürokrasinin tamamını, ilkokulundan lisesine bütün öğrencileri karşılarında esas duruşa geçiriyor, davullar zurnalar çalınıyor, onlarca televizyondan canlı yayınlanan kurdele kesme törenleri yapılıyor, nutuklar atılıyor...
Böylece bir istinat duvarının açılışı bile Mısır’ın fethi ve Avrupa’dan 1 milyon 702 bin km2lik toprak kazanımından daha önemli gösterilebiliyor..
ABD, AKP ve TSK’yı
nasıl vurdu?
Dünkü Yenişafak manşetten duyurdu:
“Genç Subaylar Manşeti ABD Senaryosu!”
Alıntı, eski Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un kaleme aldığı “Türk Ordusuna Balyoz” adını verdiği kitaptanmış.
Saygun, Cumhuriyet Gazetesinin 2007 yılında attığı “Genç Subaylar Tedirgin” manşetini Amerikalılar attırdı diyor. Gerekçe olarak da 2003 yılında kendisinin de katıldığı Hudson Enstitüsü’ndeki toplantıda tartışılan benzer bir “kaos senaryosunu” hatırlatıyor...
Tesadüf bu ya dün Banu Avar da, aynı yıl CIA memuru Henri Barkey’in, “AKP liderleriyle anlaşarak Türk ordusunu kafesledik” dediğini hatırlattı.
Demek ki...
Türk ordusuna ABD’liler tarafından bir “Saddam’ın ordusu” muamelesi çekilmiş. Hatırlarsanız, Saddam, “Kuveyt benim” demeye başladığında ABD’li yetkililer, “Öyle diyorsa, bir bildiği vardır, Kuveyt Saddam’ındır” mesajları verdiler. Bu mesajı yutan Saddam tuttu Kuveyt’i işgal etti.
Ve ABD dişini gösterdi. Kuveyt’i mağdur, kendini de kurtarıcı olarak gösterip Irak’ı işgal planını devreye soktu...
Bizimkilere de “Bu AKP ile laiklik elden gidiyor” dedirttiler. Yukarıda dönen dolaplardan haberi olmayan ve ABD’nin en azılı düşmanları olduğunu hâlâ idrak edememiş birkaç rütbeli de buna inandı, bir işe koyuldu..
Sonra arkalarında sandıkları ABD ortadan kayboldu, hatta karşı safa geçti, balyozu kafaya yediler...
İyi de..
ABD bunu niye yaptı?
Çünkü ABD için ne AKP, ne Türk ordusu bir “kardeş” yahut “güvenilir bir müttefik” asla değil... O zaman bu işten kim kârlı çıktı, ona bakmak lazım. Bu işten tek kârlı çıkan PKK olduğuna göre, bu işin iki kaybedeni var..
Türkiye’yi yönetmekte daha çok zorlanan AKP...
Ve tabii büyük bir darbe yiyen TSK!
Yani ikisi birden ABD’nin ölümcül bir tuzağına düşmüş görünüyorlar..