Siz şimdi milletin vekili misiniz?

Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler” diye geçer Ali İmran Suresi’nde... Yaygın kanaat odur ki, şehitler vuruldukları değil unutuldukları gün ölürler...


Şehitlerimizin öldüğü an!
Şehitlerimizin haberini aldığımız gün AKP Ardahan Milletvekili Saffet Kaya seçim bölgesindeki düğünde halay çekti. Kilis Milletvekili Hasan Kara ise oğlunun sünnetini, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın da katıldığı davullu zurnalı ‘dillere destan’ düğünle yaptı.

+++++


Bu acıyı hiçbir kalem tarif edemez
Sözün bittiği yer
Güneydoğu’dan gelen acı haberler insanı öyle bir ruh haline sürüklüyor ki, böyle günlerde oturup yazı yazmak dayanılmaz bir işkence oluyor.
Ne yazacaksınız? Yüreğinize düşen ateşin verdiği dayanılmaz acıyı mı?
Yoksa ruhunuzu kasıp kavuran isyan fırtınalarını mı?
Ya da teröristlere, onlara destek olanlara, onları besleyenlere, onları ağır silahlarla donatanlara duyduğunuz nefreti mi? Hele her yüreğimizi yakan acıdan sonra büyük büyük adamların çıkıp kırık plak gibi yineledikleri sözlerden tiksindiğinizi mi?
Vatanı uğruna ölen gepegenç insanların bir daha geri gelmeyecekleri gerçeğinin, analarının babalarının döktükleri gözyaşlarının hepimizin ciğerini deldiğini mi?
24 yıldır süren bu kahpeliği, bu ihaneti, bu hainliği önleyememenin acizliğini mi?
Hangisini yazacaksınız? Buna hangi yürek dayanır? Buna bir yazı insanının kalemi nasıl yetebilir?
Bu acıları sona erdirmenin bir çaresi mutlaka, ama mutlaka bulunmalı.
Atalarının uğruna öldüğü bu toprakların yetiştirdiği gepegenç çocukların birbirlerini kurşunlamaları mutlaka önlenmeli.
Meclis olağanüstü toplanmalı.
Siyasi irade tek vücut halinde ayağa kalkmalı.
Halkı da arkasına alarak teröre karşı topyekûn mücadele başlatmalı.
Biz bu beladan, sorunu askere havale edip kenara çekilen bir iktidarla kurtulamayız.
Irak’a nota vererek, hamasi nutuklar atarak değil, harekete geçerek, kararlılığımızı tüm dünyaya göstererek bu belayı başımızdan atabiliriz.
Bu saldırı PKK’nın hálá güçlü bir dış destek aldığının kanıtıdır.
Avrupa ülkeleri PKK’yi korumayı sürdürmektedir.
Kendisi terörle boğuşan Amerika PKK’nın toptan yok edilmesi, dağıtılması için gerektiği gibi Türkiye’nin yanında yer almamaktadır.
PKK hálá Amerika’nın egemen olduğu topraklarda varlığını sürdürüyor, her türlü gereksinimini o bölgeden sağlıyor.
Kuzey’deki Kürt yönetimini saymıyorum çünkü onlar Türkiye’den değil, PKK’dan yanadırlar.
Bu gerçeklere karşın AKP iktidarı bir ağırlık koyamıyor.
Bu kadar tutarsız, çelişkili dış politika yürüten bir hükümetin terör konusunda dışarda ağırlık koyması zaten mümkün değil. Terör örgütünün saldırıları, bu saldırılarda kullandığı ağır silahlar Amerika’nın verdiği istihbaratlar konusunda da kuşkular yaratıyor. Acaba o istihbaratlarla Türk savaş uçaklarına boş noktalar mı bombalatılıyor?
Hükümet, terör örgütünün belinin kırıldığı 1994-1996 yıllarını iyi inceleyip, o günkü uygulamalardan dersler çıkarmalı.
Dış destekleri durduracak girişimleri kararlılıkla yapmadan, bölge halkını kazanacak ekonomik ve sosyal önlemleri almadan, sorumluluğu sadece askere yükleyerek bu işi çözemeyeceğini bilmeli.
Sadece sivrisineklerle mücadele ederek terör bitirilemez.
Terör bataklığını kurutmak
zorundayız.
* Tufan Türenç / Hürriyet

+++++


Karagöz kriteri
Kriter dergisi Türkiye ile AB ilişkilerini “Hacivat-Karagöz” diyaloğu üzerinden karikatürize eden bir kapakla çıkmış.
Kriter’in yaklaşımını ’iktidar ile AB’ arasındaki rol dağılımını doğru yapabilselerdi, “kedi olalı bir fare yakaladılar” diye değerlendirebilirdik. Ancak Radikal’in ücretsiz dağıttığı “AB’yi sevdirme dergisi” misyonu gereği Hacivat ile Karagöz’ün ilişkisini, iktidar ile AB’ye tam manasıyla uyarlayamamış. AB’yi ’çıkarcı Hacivat’ yapamazken iktidar da ’halk adamı Karagöz’ rolünde pek iğreti durmuş.
AB ile göbek bağından dolayı doğru yazılamamış Hacivat Karagöz senaryosunda rol dağılımını, dilerseniz bir de biz yapalım: ’Her zaman çıkarını ön planda tutan, Karagöz’ü çalıştırıp sırtından geçinen, nabza göre şerbet vermeyi bilen Hacivat’ı Olli Rehn başarıyla canlandırabilir. Lagendijk de dublör olarak değerlendirilebilir. Ama Karagöz konusu biraz sıkıntılı: Hacivat’ın okumuş söylemlerini anlamayan veya yanlış anlayan halk adamı tiplemesi, karakterindeki ’naiflik’ dolayısıyla bizim iktidara bir kaç beden büyük gelebilir. ’Hacivat’ın ağzına bakan tavizkâr, teslimiyetçi, boyun eğen bir Karagöz’ figürü bu geleneğin bütün esprisini yıkar. Bu oyuna, ’öz Türkçe’yi kullanıp, nükteleriyle Hacivat’ta insan içine çıkacak hal bırakmayacak bir Karagöz’ lazım. O da bizde yok! Yardımcı oyuncular konusunda zorlanmayız: ’Beberuhi’ malum! Sanki bu rol için yaratılmış. İktidar sofralarında ’zenne’den de geçilmiyor...
Ama işte Karagöz olmadan, oyuncusuz çekilemeyecek olan bu senaryo, AB’nin iktidarla olan diyaloğuna yazık ki sadece şeklen benziyor. Bu da bir gölge oyunu... Burada da, sahneye kuklalar çıkıyor... Her gün bir kere tecrübe ediyoruz ki bu oyunun kuklaları da manda derisinden yapılmış!..
Kriter, kendi misyonu açısından bir yerde çuvallamış. Kayıtsız şartsız AB’ye uyumu savunan bir dergiye, Hacivat ile Karagöz hikayesinin mutlu sonla bitmediğini kimse hatırlatmamış mı?


Olli Rehn’i Hacivat, Tayyip Erdoğan’ı Karagöz olarak tasvir eden “AB’yi sevdirme dergisi” ikilinin trajik sonunu unutmuş

+++++



İstifa çağrısı
Terörden bu kadar zarar gören, böylesine önemli bir ülkenin bir “ulusal güvenlik siyaset stratejisi” olmalı değil midir?
Bizimkinin yok.
Hatta güvenlik kurulundan asker üyeyi bile çıkardılar. Başka bir ülkede olsaydı böyle bir hükümet derhal çekilirdi.
* Afet Ilgaz / Mili Gazete

+++++

MesajInIz VAR
“Vatanımı koruyorum”

Bu 300 teröristin orada toplanmasını Irak Cumhurbaşkanı Talabani ile Kuzey Irak’ın lideri Barzani ve Irak’tan sorumlu ABD ordusu “önlemediğine ve önleyemeyeceğine” göre bunu Türkiye’nin ordusu yapacak! Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, bu kararı alacak, Genelkurmay da gereğini yapacak.
Tarafsız tampon bölgeyi Türk ordusu, Barzani’ye de Talabani’ye de, Amerikalı Bush’a da güvenmeden, bel bağlamadan koruyacak. Bunu bütün dünyaya, “vatanımı koruyorum” diye kabul ettirecek.
* Necati Doğru/Vatan

+++++



İyice şaşırdı
Şehitleri, AKP yerel seçimler öncesi oyunu arttırdığı için vermişiz
Yenişafak’ın çift kimlikli yazarının bir haftadır yazdıklarını okudukça iç dünyasında kimlik sayısınca kişilik yarattığını düşünmeye başlamıştım. Dün yazdıkları ise artık ne komplo teorisyenliği ile ne de kimlik veya kişilik çatışması ile izah edilebilir türden değil.
Diyor ki “PKK durduk yerde 25 militanının hayatını riske atıyorsa bunun tek nedeni olabilir: Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Ak Parti lehine yeniden oluşan kuvvetler dengesini bozmak...”
Evet dudak uçuklatan tezine göre PKK’nın bütün derdi ’Diyarbakır ve Şırnak gibi büyük merkezlerin AKP’li belediye başkanlarının eline geçmemesiymiş!’
Her seferinde ’Allah akıl fikir versin’ diyoruz da, dualarımız henüz kabul edilmediğine göre vardır bir hikmeti!
’Kerameti kendinde görüyor’ diyeceğim de ’15 şehide neden olmanın kerameti’yle övünebilmek mümkün mü? Vah Taha Kıvanç vah!
Sen şimdi PKK’nın daha 1984’te Eruh’a saldırırken bugünleri hesaplayıp hareket ettiğini de söylersin.
Öcalan’ın “gün gelecek, ‘minareler süngü, camiler kışla’ diyen takiyeci bir kumandan çıkacak, onunla bu topraklarda karşı karşıya geleceğiz. O güne kadar döktüğümüz kan, aldığımız can kârdır” dediğini de iddia edersin...
Peki Taha (amca demiyorum ama amacım saygısızlık yapmak değil, bu karakteri hangi yaşta hayal ettiğini bilmiyorum da), evet Taha bu iddia dolu yazının mesajı nedir?
PKK’nın lideri Öcalan... Sen AKP’nin PKK ile iktidar mücadelesine girdiğini savunuyorsun...
Şimdi teorinden yola çıkıp, ’Öcalan ile Erdoğan arasında husumet değil rekabet var’ diyebilir miyiz?

+++++



MİNİ YORUM
Söz konusu maddi imkansızlık ise...

Sık sık saldırıya uğrayan sınır karakollarının yerlerinin bugüne kadar değiştirilememesinin bir sebebinin de maddi imkansızlık olarak gösterilmesine tepki biçimi umarım ‘1 milyon dolarlık zırhlı BMW’ye biniyorsunuz ama...’ ile sınırlı kalmaz. Ek olarak, belki ‘olmayan maddi imkanlar 17 şehit verince bir anda kaynak gibi fışkırmadı ya’ diyen de çıkar. Ancak bu tepkilere gerek kalmamasını dileyenler için başka bir yol daha var: Her Türk vatandaşı, din-iman tacirleri yerine TSK’yı Güçlendirme Vakfı gibi kurumlara verilecek legal destek ile terörle mücadelenin parçası olabilir.
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları