Siz mümkünse hiç ders almasanız mı acaba!

Kahramanmaraş merkezli ikinci büyük depremi yaşamamıştık henüz.

6 Şubat 2023, sabah saatleriydi.

Devlet adına yapılan "en resmî" (Malum, başımıza kendi elimizle musallat ettiğimiz yönetim modelinde, resmî açıklamaların ömrü en resmîsi yapılana kadar) açıklamada şöyle dendi:

-Biz deprem gerçeğiyle yaşamak durumunda olan bir ülkeyiz.

-Yaşanan bu afetten ders almamız gerekli.

Dakikalar sonra bir büyük deprem daha meydana geldi; demek ki, artık çıkartılmasını beklememiz gereken ders kere dersti.

*

Hani Neşet Ertaş diyor ya, "Geçinmeye gönlü olan geçinir… Telafi etmek isteyen eder…".

Tam da o misal…

Ders almaya gönlü olan için vesile olabilecek sayısız afeti, zaten görmüş geçirmişti bu ülke. Onlardan, pekala alınabilecekken alınmayan dersleri de bolca sorguladık bu köşede.

Eskileri tekrar etmeyeceğim.

"Ders alma" öğüt ve taahhüdünde bulunanların, bu sözlerinin akabindeki 16 günde ne alıp ne verdiklerine bakacağım.

*

Hatay Tapu Kadastro Bölge Müdürlüğü''nün, "depreme dayanıklı olmadığı" gerekçesiyle boşalttığı bina ayakta kalırken "güvenli" diye taşındığı yeni bina yerle bir olmuştu.

Bu nevi rapor ve kararlara imza atanların önünde bu kadar taze ve her ayrıntısıyla ibretlik bir emsal dururken, ortaya çıktı ki, son 16 günde de mesul kimse benzeri trajedilerin "sebebi" olmaktan çekinmedi.

Göçük namzedi, ilk depremde yerle bir olacağı aşikâr birçok yapı "az hasarlı" olarak raporlandı. İnsanlar "nasıl olur" akıl erdiremese de, çadır yok, konteyner yok, tuvalet yok, donmamak, yağmur altında zatürre olmamak için o çatlamış duvarları, dökülmüş merdivenleri göre bile o evlerin içine girmek zorunda kaldılar. Buna mecbur bırakıldılar.

Keza, önceki geceki depremde, o binalarda kalanlar, yıkılan duvarlar arasından canlarını zor kurtardılar!

Bu mu ders almak?

*

Dün İsmail Saymaz da yazdı; Hatay''da önceki gün meydana gelen ve yukarıda da ifade ettiğim gibi deprem uzmanlarının meydana geleceğini zaten haber verdiği 6.4 ve 5.8 büyüklüklerindeki iki deprem sırasında, Hatay Adliye Binası''nda duruşma yapılıyormuş (Bilirkişinin olumlu raporuna dayanılarak)!

Adliye çalışanları, yargı mensupları, vatandaşlar, polisin desteğiyle, can havliyle güç bela atabilmişler kendilerini binadan dışarıya.

Yıkılan Tapu Kadastro Binası''nın raporunu veren "bilmeyen kişi"ydi zahir; bu ortamda, bu psikolojide, her şey bir tarafa, yargılamada "vicdani kanaat" oluşturabilmek için her şeyden önce sağlıklı bir psikolojiye ihtiyaç varken, bu mu ders almak Allah aşkına?

*

Deprem bilimciler "Yapmayın" diye feryat ediyorlar, keza şehir plancıları, mühendisler;

"Oldu bittiye getirmeyin…"

Buna rağmen, A4 kağıda tükenmez kalemle çizilen şehir planları uyarınca kazma vurmak için gün sayılıyor; üstelik büyük artçıların devam ettiği sırada.

Bu sağıra yatma hâli mi ders almak?

*

Denizin yükselmesi hep bir "ihtimal" iken, keza son iki Hatay depreminden sonra yapılan ilk uyarı "sahilden uzaklaşın" iken, aaa bir bakıyoruz AFAD deniz kenarına çadır kent kurmuş Samandağ''da!

Bu mu ders almak?

*

Deprem doğal afet, engellemek mülkün değil.

Ve fakat, afetin değil ihmalin, sorumsuzluğun, kanun-kural tanımazlığın sonucu bu yıkım.

Hâl buyken, bu yıkımda vebali, sorumluluğu olanları değil de yaraları sarmaya çalışanları "not ediyor" siyaset; onların gözünü korkutmaya, onları yıldırmaya, caydırmaya çalışıyor.

Bu mu ders almak?

*

Ders almış haliniz buysa…

Siz hiç ders almasanız mı acaba!

SESİMİ DUYAN VAR MI?

Her depremden sonra en çok bu cümle kazınmış oluyor hafızamıza:

-Sesimi duyan var mı!

Bilim adamları tam da böyle bağırarak, seslerini duyurmaya çalışıyorlar günlerdir:

-Sesimizi duyan var mı?

Tek yeniden yapılaşma konusundaki hızla ilgili olarak değil, enkaz kaldırma konusundaki coşkuyla ilgili de kaygıları aynı:

-Hız, depremden sonraki ilk 24 saatte lazımdı; bugün yavaşlama zamanı.

*

En son Halk TV''de Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan duyurmaya çalışıyordu çağrılarını:

-Enkaz altında kalan, henüz ulaşılamamış olan vatandaşlarımız arasında hâlâ yaşıyor olma ihtimali bulunanlar var. Bu tıbben mümkün. Tıbben, bir insan, enkaz altında, gerekli koşulları sağlamışsa 27 güne kadar yaşayabilir. Haiti''de 27 gün sonra canlı çıkan depremzede vardı. Hâl böyleyken, hızla enkaz kaldırmaya girişmek, içinde canlı olma ihtimali bulunan enkaza iş makineleriyle girmek doğru değil. Arama-kurtarma devam etmeli. Bu bilimsel gerçek ortadayken enkaz kaldırmak için bu acele niye?

*

Ama bilim ne ki!

Bilim insanı kim ki!

Yazarın Diğer Yazıları