Siz mi Silivri'ye gidersiniz; Silivri'dekileri mi getirirsiniz!
Siz şimdi, devletin “kozmik oda” sına girilirken endişelenmediniz; ülkenin en mahrem “milli güvenlik” bilgilerine, belgelerine “üç tanesi 10 lira haaanııım” tezgâhına üşüşen kadınların iştahı, şehvetiyle dalanların “yapabileceklerinden” ürkmediniz de, MGK kararının yayınlanması mı “devlet sırları”nın ifşası korkusu yarattı?
Hadi oradan...
Ortada “devlet” bıraktınız ya “sırrı” eksik kaldı!
“Suç”muş;
Haklarında iddianame bile bulunmayan insanların isim isim, resim resim yargısız infazını yapmak suç değil miydi?
Devletin en stratejik, en yüksek güvenlikli olması gereken kurumlarının “kevgire” döndüğünü gösteren o “bavul”un teyitsiz doğru-ymuş gibi- yayını suç değil miydi?
Bugün size yaptığını, dün başkalarına yaparken “yılın gazetecisi” seçmediniz mi siz bu bavulcuyu; ödüller vermediniz mi; ekran ekran gezdirip çanakçılığını üstlenmediniz mi?
Abdullah Öcalan’ın yargılanmasında dahi -elde yeterince bilgi, belge, kayıt olmasına karşın- özenle korunan “özel hayatın gizliliği”ni bu ülkenin saygın akademisyenleri, gazetecileri, subayları, iş adamları, siyasileri söz konusu olduğunda siz, kendiniz ihlâl etmediniz mi?
Bir kadın meslektaşımızın -mecaz değil- bayağı evindeki kirli çamaşırlarına kadar yayınladınız; bu suç değil miydi mesela!
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde girilmedik karargâh bırakmadınız, didiklenmedik evrak bırakmadınız; bir de üzerine gittiniz “öğrendikleriniz” konusunda Amerikan Büyükelçiliği’nde brifing verdiniz; o zaman aklınıza gelmedi mi “devlet sırları”nı hem de “dış güçler”le paylaşmanın “vatana ihanet” boyutunda “suç” olduğu!
Bir hafızanızı zorlayın bakalım, 8 yıldır fiilen zulmettiğiniz insanlar en çok ne diye uyardı sizi;
Gün gelir sizin de adalete, hukuka ihtiyacınız olur demediler mi?
Hangi hukuka sığınacaksınız şimdi?
Kağıt üzerinde -hadi becerdiniz- istediğiniz kararları çıkarttırdınız, susturdunuz, kararttınız; iyi de bu “çifte standarttan” sonra katmerli suçlu sayılmayacak mısınız toplumun vicdanında yapacağı yargılamada?
İmzalamışlarmış da uygulamamışlarmış!
Yahu bırakın uygulamayı, üzerinde imza bile olmayan kağıt parçalarını “suç delili” sayıp ömrünü vatana hizmetle geçiren insanları müebbetlere mahkum ettiniz siz!
İmzaları bile yoktu “uygulayacaktın” diye delil saydığınız sözde darbe planlarının altında!
Sizin bir de “imzanız” var; eee ne olacak şimdi?
Siz mi Silivri’ye gideceksiniz; yoksa Silivri’dekilerin (Hasdal, Mamak, Hadımköy, Maltepe’dekilerin..) itibarlarını iade mi edeceksiniz?
Ya telafisi mümkün olmayan onca yılın ve o yıllar boyunca yaşanan acıların, kayıpların vebali?
Yüzlerce insanı “ya yapsaydın”, “ama yapmayı düşündün” diye “aklından geçirmiş olmak” gibi ucube bir suç tanımı icat ederek çürüttünüz madem; mecbursunuz, birini seçeceksiniz!
Allah’ın sopası yok; öyle ibretlik vesilelerle çıkıyor ki karşınıza, demokrasi diye yutturduğunuz şeyin aslen “haksızlıklar ve hukuksuzluklar rejimi” olduğunun delili de, o rejimin temeli olan “bavul”dan çıktı iyi mi!
İhsan Dağı dün “geldikleri gibi giderler” demeye getiriyordu; sızdırma belgeler, yasadışı servisler, kasetler, tehditler, medya linci, yargısız infaz, haysiyet cellatlığıyla devleti ele geçirenler de -karşılıklı- aynı yolla tasfiye edilecekler; bir tür doğa kanunu gibi bir şey bu!