"Siyonist-Haçlı" kıskacı!

ABD Başkanı Trump'ın, Golan tepelerini İsrail'e peşkeş etme girişimi Ortadoğu'yu daha da ateşlendiriyor. Trump'ın bu yasa dışı isteminin büyük yankılara sebep olacağı şimdiden anlaşılıyor.

Zaten yıllardır tam olarak çözülemeyen "Kıbrıs sorunu" tabii ki gündemden düşmüyor.

Üstelik, Orta Doğu'daki yangının kıyısında kalan adaya, daha da stratejik ağırlık yükleniyor.

Son yıllarda, petrol ve gaz çıkarma iştahının artması Kıbrıs'a yeni ve ağır strateji kazandırıyor.

Kerkük-Yumurtalık hattıyla akan 60 bin varil petrole Bakü'den yola çıkan 50 bin varil de eklenince günde 110 bin varil petrolün güvenli bir şekilde dağıtım işlemi ortaya çıkıyor.

Ceyhan'dan dünyanın dört bucağına, büyük çoğunluğu deniz yolu ile dağıtılmakta olan petrol hatta gazın öncelikle Kıbrıs'ın kuzeyinden geçen tankerlerin güvenliği, adanın önemini ortaya koyuyor.

Rum, hep aynı Rum

Kıbrıs'ta sürdürülen siyasi görüşmeler adanın gün geçtikçe ve adım adım yitirildiğinin ağırlığını hissettiriyor.

Rumların hiçbir şekilde adada, Türk tarafını istemediklerini hele ayrı bir hükümranlıktan bahsedilmesinden bile "tedirgin" oldukları nedense bir türlü fark edilmiyor.

Rumlar, yıllardan beri aynı görüşü, aynı tavrı ve aynı planı, çeşitli kılıflar altında savunuyor.

En büyük hedefleri ise, anlaşmalara dayalı haklarını kullanarak, Türk halkını soykırımdan koruyan Türk Ordusu'nun adadan ayrılmasını sağlama olduğu da biliniyor.

Buna rağmen, zaman zaman Ankara bile Rumların provokasyonlarını yutuyor.

Ne yazık ki, uluslararası güçlerin de daima desteğini arkalarında bulan Rumlar, işi santim santim ilerletiyor.

Yine ABD desteği

Ne var ki, Doğu Akdeniz doğal gazını Türkiye'yi Bay- Pass ederek Avrupa'ya ulaştırmayı hedefleyen İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'a ABD'nin destek vermesi yeni bir Haçlı zihniyeti olarak görünüyor.

Gerçekten de, Kudüs'teki stratejik zirvede, tam bir Haçlı zihniyeti güdülmüş bulunuyor.

İsrail Başbakanı Netanyahu, Yunanistan Başbakanı Çipras ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Anastasiadis arasında altıncısı gerçekleştirilen zirveye ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun katılması, tam bir Haçlı ittifakını ispatlıyor.

Nitekim, yapılan ortak açıklamada;

"Liderler, enerji bağımsızlığı ve güvenliğini desteklemek, Doğu Akdeniz ve daha geniş olarak Orta Doğu'da kötücül dış etkilere karşı korunmak üzere bölgesel işbirliğini geliştirme konusunda mutabık kaldı" ifadesinin yer alması, ABD'nin tam desteğinide kanıtlıyor.

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Amerikan ExxonMobil şirketinin geçen ay Kıbrıs açıklarında bulduğu doğalgaz yatağını işaret ederek, "Bölgede yeni keşfedilen kaynaklar, bölgedeki enerji bağımsızlığı ve çeşitlendirilmesine büyük katkı yapıyor." dedi.

Bu Haçlı projesi; Doğu Akdeniz doğalgazını Türkiye güzergâhı yerine İsrail'den başlayarak Kıbrıs ve Girit adalarına, buradan da, Yunanistan ile İtalya'ya uzanacak 2 bin kilometrelik bir boru hattı ile Avrupa'ya ulaştırmayı hedefliyor.

Aslında, Üçlü hattın finansmanına ABD'nin katkısı talep ediliyor.

Rum yönetimi ise, Türkiye ve KKTC'nin itirazlarına ve Girit'in yasadışı kullanılmak istenmesine rağmen, tek taraflı parsellediği Kıbrıs adası çevresine ABD güvencesi sağlamaya çalışıyor.

Öte yandan, Yunanistan Dışişleri Bakanı Katrugalos'un Anadolu Ajansı'na geçen hafta, bir soru üzerine verdiği mesajın da "gerçekçi" ve "samimi" olmadığı kendiliğinden beliriyor.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki enerji denkleminde yer almasına Yunanistan'ın nasıl baktığı sorusuna, "Tabii ki Türkiye'nin dahil olmasını olumlu karşılarız. Akdeniz'e o kadar kilometre kıyısı olan Türkiye'yi biri bu bölgeden nasıl dışlayabilir" yanıtını veriyor.

Güney Kıbrıs Rum yönetiminin kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) olduğunu vurguladıklarını savunan Katrugalos, enerji kaynaklarından gelecek gelir için Kıbrıs'taki iki tarafın kullanımına yönelik ortak bir fon oluşturulduğunu da hatırlatıyor.

Oysa, hem İsrail, hem Yunanistan ve özellikle hem Rum Kesimi'nin, şimdi de arkalarına ABD'yi alarak Akdeniz'deki petrol ve gaza "göz dikme"de birleştikleri anlaşılıyor.

Bir de buna Golan tepeleri isterisi eklenince iş iyice karışıyor.

Böylece, Akdeniz'de bir "Siyonist-Haçlı" ittifakının ne yazık ki hüküm süreceğe benziyor.

Ancak Hükümetin, iç siyaset kadar dış politikayı da, "tutarsız" götürdüğü ve Türkiye'nin güvenliğinin "tehlikede" olduğu gittikçe belirleniyor.

Yazarın Diğer Yazıları