Siyasilerin siyasetleri!
Siyasi partiler oy, liderleri de alkış ister! Bir partiye ve lidere kesin inançla bağlı olanlar söylenenlere değil söyleyene bakarlar. Fanatik taraftarlığın mantığı da, muhakemesi de olmaz. Her söyleneni alkışlamak siyasi müritler için bir görevdir. Meydanlar bunun için vardır. Siyasi parti liderleri bu yüzden kitleleri çocuk yerine koyarlar.
Lider kılıklı zatların malayani sözlerini ellerini patlatırcasına alkışlayanlar gerçekte ne yaptığının pek de farkında değillerdir. Aslında kendisini gönüllü kulluğa adamış bu siyasi müritlerin tavırları çok da yadırganmamalıdır. Yadırganması gereken husus toplumun önüne lider olarak çıkanların toplumsal kültüre ve seviyeye katkı sağlayacak yerde bunun tam tersini yapmalarıdır.
Toplumsal ve ekonomik sorunların altından kalkmayı beceremeyenler; sorunları bireyselleştirerek yetersizliklerini kapatmaya çalışmaktadır. Siyasiler miting alanlarında neredeyse halkın sorunları dışında her şeyi tartışmaktadır. Liderler, toplumsal sorunları bir yana bırakıp birbirlerine sataşmaktadır. Toplumsal sorunların altından sorunları bireyselleştirerek kalkmaya çalışmak bir tür Şark kurnazlığıdır.
Kalitesiz siyaset!
Toplumsal barış yerine didişmeyi, bir araya gelme yerine ayrışmayı, bütünleşme yerine de kamplaşmayı liderlerin bizzat kendileri tahrik etmektedir. Bu anlamda siyasi müritler liderlerine “padişahlık”; liderler ise birbirlerine “magandalık” unvanı vermektedir.
Türkiye’de siyasetin giderek seviyesizleşmesi, üslupsuzlaşması ve değersizleşmesi bir bakıma siyaseti yönetenlerin kalitesini de göstermektedir. Siyasiler “her arz kendi talebini yaratır” mantığından hareketle toplumun bu tür tavırları istediğini ve onun için böyle davrandıklarını söyleyebilirler. Bu meşru bir gerekçe olamaz. Topluma örnek olması gerekenlerin toplumun zaaflarını örnek almaları düşünülemez!
Toplum önderlerinin topluma rahmet okutur hale geldiği bir yerde, erdem ve ahlaktan bahsetmek de mümkün olmaz! Bu durum toplumun önündekileri seviye bakımından toplumun arkasına düşme tehlikesiyle karşı karşıya getirir. Haklı olarak insanlar, kendi aralarında seviyeli bir tartışmayı gerçekleştiremeyen, hatta televizyonda karşı karşıya gelmeyi dahi başaramayan siyasi liderlerin toplumdaki hoşgörüsüzlüğün kaynağı olduğunu düşüneceklerdir. Siyasetteki bu kalitesiz gidiş nitelikli insanların giderek siyasetten soğumasına neden olacaktır.
İdealsiz liderler!
Siyaset ve siyasetçiler genelde Kruşçev’in dediği gibi “Her yerde aynıdır. Nehrin olmadığı yere köprü kurma vaadinde bulunurlar”. Bu genel yapıya bir de Türkiye’deki siyasi yozlaşma ve kalitesizlik eklendiğinde tehlike o zaman çok daha büyümektedir. Türkiye’de siyaset alabildiğine nüfuz, iltimas, yandaşlık ve sebepsiz zenginleşme aracı olarak kullanıldığından zaten yozlaşmıştır. Bunun yanına bir de birbirine sokak ağzıyla hitap eden liderler, birbirlerinin elini dahi sıkmayı beceremeyen rakipler eklendiğinde durumun vahameti de ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin temel sorunu siyasetin kalitesiz, liderlerin idealsiz olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu nedenledir ki, siyasi iktidarlar imkânını bulabildiği kadar devleti, memuru ve dini de seçime sokmaktadır. İktidara gelmek ya da geldiği iktidarda mümkün olduğu kadar uzun süre kalabilmek için her yolu meşru görenler yalnız siyasete değil, Türkiye’ye de en büyük kötülüğü yapmaktadır. Onlar da eski siyasiler gibi bir gün tedavülden çekileceklerdir.