Siyasi partiler “cülus” dağıtır mı?
Seçim vaatlerini dinleyince, Türkiye’nin iyice Araplaştırıldığına inancım sağlamlaştı. Ne uzun yoldan, batıdan doğuya, ileriden, geriye dönüş. Herkes, yoksulluk sınırını bahane ederek, nasıl çalışmadan, oturduğu yerden devletin para yardımı yapacağını, anlatıp duruyor. Miktarlar, seçim tarihi yaklaştıkça, her gün artıyor.
Durum, aynı Suudi Arabistan. Hatırlayın, orada da kral diye, ülkenin milli geliri olan petrol dolarlarını yutanlar, halk sesini çıkarmasın diye, herkese, birkaç kuruş yardım eder. Kendisi, altın kaplamalı uçakta seyahat eder, altın kaplamalı saraylarda, altın kaplamalı tuvalette ihtiyacını giderir, ama halka da, sadaka gibi para verir. Yerlerinden olmamak için de ABD gibi süper güçlerin her emrini yerine getirir. Bu durum sizlere bizdeki bir şeyleri hatırlatıyor mu?
Çöküşü hızlandıran yol
Bizde de durum, dağıtılacak paraya göre biraz farklı. Bu işi, AKP başlatmıştı hatırlarsanız. Onların militanları, kapı kapı dolaşıp, bedava kömür, pirinç, kahve falan verip, oy toplamıştı. Kendileri uçaklar alıp, saraylar yaptırıp, binlerce dolarlık evler, arabalar kiraladılar. Bu tür sistemlerde, genel olarak, iş alanları yaratmada kullanılmaz para. Para, bir tür rüşvet veya cülustur. Halkın bilinçleşmesi, iyi eğitim terstir hatta olan iyi eğitim de yok edilir. Yani siz, tembelliğe devam edin, çalışmayın eğitim görmeyin derler özetle. Çalışarak emekli olmak önemli değil, çalışmayın alın size para. Oysa bu tür sistemlerin duruşu ve kurtuluşu olmaz. Anlık ferahlamanın çözüm olmadığı ve yalnızca çöküşü hızlandırdığı artık net.
Ben size, yaşadığım Amerika’dan iki örnek vereceğim. ABD’ye gittiğim yıllarda, Reagan yeni Başkan olmuştu. İlk işi devletteki yığılmayı dondurarak durdurdu. Çalışanlardan emekliliğe yakın olanlar, ikramiye verilerek emekliliğe teşvik edildi. Yeni iş alanı yaratıldı. O yıllarda, önceki iktidarlar sırasında, babasız çocuk sahibi olan annelere, çocuk başına 500 dolara yakın bir para verilirdi. Genellikle de siyahî anneler, 4 çocuk doğurup, sokağa salar ve ayda 2000 dolar gibi, o yılların iyi parasıyla da, çalışmadan geçinip giderdi. Reagan, ekonomik kriz içindeki ülkede, bu parayı da kaldırdı. Yer yerinden oynadı. Neticede bu babasız çocukların anneleri iş aramaya, çalışmaya başladı. Yaptığı tasarrufla yeni iş alanları ve iş alanı kuranlara da devlet kredi verdi.
İkinci örnek ise daha yakın bir zamandan, Obama zamanından. Biliyorsunuz ABD Başkanı Obama ülkeyi çok zor duruma ve borç altına sokan bir ekonomik krizdeki iktidarı kazanmıştı. Peki, ne yaptı Obama? Herkese para mı dağıttı? Hayır. Aksine iş alanları yarattı. Basit ve hızlı harekete geçen iş alanları. Buna da kara yolları ve köprülerinin onarımı ile başlayıp bankacılık sistemini ıslah etmekle başladı. Zira banka borçları ekonomiyi zora sokmuştu.
Dar gelirliler, asgari ücretle de olsa, çalışmaya başlayınca, devlet vergi alacağı kalemleri, harekete geçirdi. Ardından, mecburi sağlık sigortası ile de, ülkede terör estiren sağlık sigortalarının hâkimiyetini kırdı. Para kazananlar, alım gücü olunca, alış veriş etmeye başlamış ve ülkede, yavaş yavaş tüketim, para akınca da, ölü durumdaki üretim harekete geçti. Bu arada, ülkede kaçak bulunan ve vergi vermeden, para ödemeden sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanan Güney Amerikalı göçmenleri, yasal hale getirip, yeni göçmen almamak için sınırlarını kapattı. Böylece, onları da yasallaştırarak, hem vergi aldı, hem de göçmen akınını kesti. Gördüğünüz gibi, bugün ABD, ekonomik krizden çıkıp, dünya ekonomisine hükmetmeye başladı.
Tembelliğe prim verilmesin
Bizdeki tutumun hemen hemen tersi. Ben bu nedenle, halka para dağıtmaya hazırlanan, bunun için de kaynak yaratan, tüm siyasi partilerin, neden işsizliğe çare olacak iş alanları yaratma yerine, tembelliğe prim veren cülus dağıtmasını anlayamıyorum. Ben siyasi partilerin vaatlerinin, Güneydoğu Anadolu’da kullanılan, kaçak elektriğin parasını, normal parasını ödeyerek elektrik kullanan vatandaşlara aktarılmasına benzetiyorum. Bu nedenle seçim vaatleri beni çıldırtıyor.
Son konumuz, gene bir dış politika. ABD Başkanlık sistemi, tam da Türkiye’deki seçimler öncesinde, Iraklı Kürt aşiret reisi Barzani’yi kabul etti. Hem de Erdoğan’a randevu vermeyen Obama, Barzani, Başkan Yardımcısı Biden ile görüşürken görüşmelere katıldı. Resmi kayıtlara göre, Irak’ta bir bölge valisi olan kişinin, Washington’da devlet başkanı gibi karşılanması da, işin rengi. Açıklamalar, IŞİD’i ve Suriye’yi görüşmek. Acaba IŞİD hangi IŞİD? Bizim içimizdeki IŞİD mi? Buna Haziran seçimlerinde siz karar vereceksiniz.