Siyasi iktidar neden panik yaşıyor?
AKP Genel Başkanının ve hükümet üyelerinin konuşmalarından, yaşamakta olduğumuz ekonomik sorunların siyasi iktidarı paniğe soktuğu anlaşılıyor.
Siyasi iktidar bir çıkmaza girdi. Zira ekonomik kriz olduğunu kabul etmiyor ve bu nedenle de istikrar programı yapmıyor. Kriz derse, geçmişteki ve bugünkü yanlı ve yanlış kararlarını da tescil etmiş olacaktır.
1. Kamu özel işbirliği gelir ve servet transferi aracı olarak kullanılıyor.
Çanakkale köprüsünün ilk gününde 6 bin araç geçmiş. Garanti ise 45 bin araç. Hükümetin yanılma payı yüzde 86,7.
Zafer hava alanı yolcu garantisinin fiilen yüzde 99,38''i, Ankara Garı yolcu garantisinin yüzde 86,33 ü, Katardan kiralanan ambülans uçağının hizmet garantisinin yüzde 100''ü, hazine tarafından karşılandı.
Şehir hastanelerinin maliyeti 11,6 milyar dolar. Garanti 97 milyar dolar.
Dahası, iktidar çabaladıkça battı. Yolcu zafer hava alanına gitsin diye Eskişehir hava alanını kapattı. Arabalar Çanakkale köprüsünden geçsin diye feribot seferlerini sınırladı.
Devlet idaresi ve kamu kaynaklarının idaresi siyasi iktidarlara halk tarafından emaneten verilmiştir. Hükümetler kamu- özel işbirliği anlaşması ile yaptırdıkları yatırımlar için genel kabul gören talep garantisi tolere payı yüzde 5 bilemedin yüzde 10''dur. Yüzde 90 yanılma payı varsa, orada bilerek ve kasıtlı olarak kamu kaynakları yanlış kullanılmıştır. Bu şartlarda Kamu - özel işbirliği, vergi verenlerden birisine veya birilerine gelir ve servet transferi yapılıyor şeklinde algılanır. Bu durumda sözleşme de olsa uluslararası tahkim böyle bir davayı kabul etmez.
2. Kur Korumalı Mevduat iktisat tarihine geçecek bir şark kurnazlığıdır.
Merkez Bankası 2021/4 tebliğine göre, Bankaya hesap açıldığı gün, bankaya dövizi alıp TL veriyor. Vade sonunda faiz - kur farkını ödüyor. Bu ödemeyi iki yasal altyapıya bağlıyor.
Birisi; Bankalar kanunu 144 maddesidir. Bu maddeye göre, banka işlemlerinde faiz ve diğer masrafların tespitinin MB tarafından yapılacağı yazılıdır. Kaynak aktarma söz konusu değildir.
İkincisi; MB kanununda, bankanın görev ve yetkilerini düzenleyen 4 maddesinin g fıkrasıdır. Bu fıkra; ''''Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak.'''' şeklindedir.
Bu maddeyi yalnızca politikalar şeklinde mi, yoksa ayrıca fiilen fon aktarmak şeklinde mi yorumlamak gerekir. Bu hususa hukukçuların açıklık getirmesi gerekir.
Dahası, bu fark hazine ve bütçeye yük getirecektir. Bir anlamda vergi verenden parası olana haksız kaynak aktarmaktır.
Bir hükümetin faiz inadını telafi etmek için bir kesimden bir kesime gelir ve servet transferi yapmaya hakkı var mıdır?
3. Özelleştirmede aleni kayırma,
Telekom altyapıda tekeldir. Bu tekel Oger isimli Lübnanlı birine devredildi.
Oger ilk iki taksit için 2,6 milyar dolar getirdi. Kar payı olarak 6,9 milyar dolar götürdü. Yani Türkiye''den bu organizasyon nedeni ile 4,3 milyar dolar çıktı. Sonunda devlet özelleştirdiği yüzde 55 hisseye 1 milyar 650 milyon dolara geri aldı. Eğer beklenseydi, 2026 yılında Telekom hazineye zaten geri devredilecekti.
Türk Telekom tek bir örnektir ve bu hesap çok sorunlu görünüyor.
4. Devlet parti devleti oldu.
AKP seçimi kazanmış bir parti olarak devleti halkın devleti değil, partinin malı olarak görüyor. Onun içindir ki, her seçimde devlet memurlarını, devlet imkanlarını kullanıyor. Popülizm harcamalarını artırıyor. Kamu bankalarına ucuz konut kredisi verdiriyor. Devlet kefaletli kredi dağıtıyor.
Yalnızca bunlar bir iktidarı paniğe sokmak için yeter nedenlerdir.