Siyasette hesap döndü

"Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner." Bu atasözü, her atasözünde olduğu gibi, sayısız deneyimlerden sonra ortaya çıkmıştır.

Bugün; siyaset, 2002 öncesi yıllarına benziyor. O günlerde, Türkiye''nin başka sorunu yokmuş gibi, bir kesim tamamıyla türban sorunuyla yatıp kalkıyordu. 1997 yılında Üniversite yönetim kurulu olarak birkaç oturum tek bir türbanlı hemşireyi konuşmuştuk.

Türbanlılar Üniversitelere sokulmuyordu. Öğretim üyeleri atılıyordu. Bugün ise tam tersi; Boğaziçi''nden Laik-Demokratik hocalar atılıyor. Üniversiteler de aynen devlet gibi parti Üniversitesi oldu.

İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Mezun ve Mensupları Vakfı 7 Temmuz-21 Temmuz arasında, "İstanbulluların ekonomik sosyal ve siyasi beklentileri" konusunda anket çalışması ve araştırma yaptı.

Bu araştırmada 13. soru "Ergenekon ve Balyoz gibi davalar sizi rahatsız ediyor mu?" şeklindeydi. Anket yapıldığında 4 komutan istifa etmemişti.

İstanbulluların yüzde 55.60''i "evet" diyerek, ta o zaman Ergenekon ve Balyoz gibi davalardan rahatsız olduklarını bildirdiler.

14. soru "Eğer cevabınız evet ise, bu tür davaların sizi neden rahatsız ettiğini düşünüyorsunuz?" şeklindeydi… Verilen cevaplardan:

*Yüzde 42''si bu davaların siyasi nitelik kazandığına,

*Yüzde 38.30''u bu davaların orduda güvenlik zafiyeti yaratacağına ve ordunun itibarının zedeleneceğine,

*Yüzde 19.10''u da uzun tutukluluk sürelerinin, kişilik haklarını ihlal ettiğine inanıyordu

Ergenekon kapsamındaki ilk iddianame Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlandı. 86 sanıklı dava 25 Temmuz 2008''de açıldı. İlk duruşması 20 Ekim 2008''de Silivri Cezaevi''ndeki duruşma salonunda yapıldı. Gel gör ki, şimdi bu savcıların hepsi suçlu olarak hüküm giydi ve bir kısmı kaçaktır.

Ergenekon davası içinse; Yargı sonunda ''Ergenekon örgütü'' adı altında bir örgüt olmadığına karar verdi. Ama Başbakan Erdoğan, türban için yapılanları bu defa Ergenekon için yapmıştı ve ''Ben bu davanın savcısıyım'' demişti.

Özdemir İnce o günleri anlatırken; "Cumhuriyetle sorunu olmayanların çocukları sınavları kazanıp Üniversitelere ve harp okullarına giriyordu. Siyasi islam mensuplarının çocukları eleniyordu." diyor.

Bugün, yazılı sınavlarda FETÖ, AKP ve irtica kadrosu iş birliği yaptı, şifreli numaralarla yalnız kendi adamlarını aldılar, yetmedi mülakat da kalktı. Kadro işini çözmek için de önce Diyanet''e aldılar, bakanlıklara oradan transfer ettiler.

AKP iktidarı, Laik-Demokratik kesim üstüne 2002 öncesinde kendilerine yapılan baskıdan kat be kat fazla baskı yapıyor.

Halkın vergileri ile maaş ve Mercedes araba alan, Londra''da ev alan Diyanet İşleri Başkanı açık açık şeriat çağrısı yapıyor, 15 milyon Alevi kesimi dışlıyor.

2002 öncesi İmam Hatip mezunları, din işleri için istihdam ediliyordu. Kamuda yüksek makamlara ve yargıda kilit noktalara gelemiyordu. Şimdi tam tersi, İmam Hatip mezunu olmayanlar gelemiyor.

2002 öncesinde kamuda türban giymek suçtu ama kimse tutuklanmadı, şimdi bir sanatçı genel konuşup imam hatipliler için hakaret ettiği ve üstelik de özür dilemesine rağmen, hapse atıldı. Daha sonra ev hapsinde tutulmak üzere serbest bırakıldı.

Dahası siyasi iktidar ilave maliyetler getirdi…

Nüfusun yüzde onunu bulan ve henüz neden getirildiği anlaşılamayan Suriyeli ve Afganlılar, millî kimliğimiz için açık bir tehdittir.

Eski TBMM Başkanı, Türk milletinin temel taşı ilk 4 madde değiştirilebilir diyor. 9 Eylül İzmir''in kurtuluş bayramına karşı olduğunu söylüyor.

Bütün bunlar; AKP''nin kaybetmekten ne kadar korktuğu ve panik içinde olduğunun bir yansımasıdır. Ama ne yaparsa yapsın, keser döndü, sap döndü. Gün geldi hesap döndü. Bu rüzgârla AKP''nin kaybedeceği kesindir.

Yazarın Diğer Yazıları