Siyasette ağzından çıkanı bilmek

İçimden tek satır yazmak gelmiyor. Nasıl olsa öyle bir millet olduk ki ben ne kadar nefes tüketsem ne kadar kendimce milletimi aydınlatmaya çalışsam millet kendi fikri sabitinde. Neymiş, seçimler geliyormuş. Seçim denilen süreç demokrat ve özgür ülkelerde olur. Yoksa bizde olduğu gibi yutturmaca olamaz.
Neresinden tutarsam tutayım, bizim sistem elimde kalıyor. Adalet adalet değil, siyasi sistem siyasi sistem değil. Üstüne üstelik Başbakan bir de demez mi ben başkanlık sistemine geçilmesini istiyorum diye. Başbakanın akıl hocaları kim bilemiyorum ama sürekli pot kırmasına neden oluyorlar.
Daha önce de yazdım. Başkanlık sisteminde olmazsa olmazlar var. Onları tesis etmeden bu siyasi sistem veya rejimi seçmek bizim Arap komşularımızdaki başkanlık sistemine döner. Bakın, Esad da Başkan, Mübarek de başkandı. Ve hatta Saddam da başkandı. Yani şimdiki kafa ve siyasi yapılanmayla aynı onlar gibi oluruz hiç kuşkunuz olmasın. Zaten olmamamıza bir iki çentik kaldı onları da sıyırtır tamamen düzleriz.
Başkanlık sistemleri arasında en demokratik sayılan Amerikan sisteminin temelinde bağımsız parlamento yatar. ABD’de siyasiler, yani milletvekili seçimleri dar bölge sistemine göre yapılır. Burada milletvekili adaylarını parti içi demokrasiden yoksun parti liderleri değil seçmen belirler. Yani partiye kayıtlı seçmenler ön seçimle oy kullanarak partilerinin adaylarını belirler.
Parlamentoyu oluşturan milletvekili ve senatörlerin dokunulmazlıkları ise parlamentoda yaptıkları konuşmalarla sınırlıdır. Sokakta bir trafik polisi de bir senatör veya milletvekilini yakalayıp ceza yazabilir. Veya yolsuzluktan yargılanabilirler.
ABD’de parti liderliğiyse semboliktir, parti liderlerinin yetkileri sınırlıdır. Bir parti genel merkezleri vardır ama bizdeki anlamda bir siyasi parti genel merkezi yoktur. Dolayısıyla yapılan seçimlerde ortaya çıkan parlamento da bağımsızdır ve başkanı denetleyebilir. Yani yürütmeyi yasama denetler. Denetlenemeyen yürütme zaten diktatörlüktür.
Aynı şekilde adalet de bağımsızdır. Yani bazı yargıçları siyasetçiler atar atamasına ama ben o siyasi parti tarafından atandım diye o siyasi partinin çizgisinde giden yargıç sayısının çok az olduğunu gördüm. Bu yüzden Amerikan adalet sisteminde ister yargıcın sizin hakkınızda karar vermesini istersiniz, isterseniz de bir jüri heyetinin. Jüri seçimi bile oldukça katı ve üyelerin tarafsızlığı esasına dayanır. İşte bu nedenle de yargı veya adalet siyasilerin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanır.
İşte böyle bir alt yapıyı oluşturmadan başkanlık sistemine geçilemez. Amerikan sisteminde de aksayan taraf yok değil. Zira sermaye kendi adamlarını seçtirmek için siyasilere para akıtır. Dolayısıyla işte bu yüzden halkın çıkarları ile büyük şirketlerin çıkarları zaman zaman çakışır. Petrole bağımlılık, sağlık sigortası, savunma sanayi hep bu tür ilişkiler.
Bu arada bizim siyaset sahnesinde yaşananlar ve liderlerin birbirlerine sarf ettikleri sözleri içim pek kaldırmıyor. Hele hele bizdeki siyasi parti liderlerinin, birbirlerine ustalık, kalfalık ve çıraklık üzerinden yaptıkları saldırılar. Oysa bunu söyleyenler bile işin farkında değil, anlattıkları olayların Mason locasının rütbe sıralaması olduğunu. Çıraklık, kalfalık ve ustalık. Başbakan ne diyor, Çıraklık bitti ustalığa gidiyorum demiyor mu? Sanki kendisini Mason olarak ilan ediyormuş gibi.
Gelelim Kuzey Irak’ta yaşananlara. Oturmuşlar Barzani ile Yemen türküsünü dinlemişler. Hey koca Allah’ım hey. Yemen’de neler olduğunun farkında değiller anlaşılan. Daha önce de yazmıştım. Dedem Yemen’de Araplara ve İngilizler’e karşı Osmanlı ordusunda savaşmıştı. Ve bu türkü de Yemen’de kaybedilen Osmanlı askerleri için yazılmış bir türküdür. Barzani’nin nesi kaybolmuş ki Yemen’de. Hele Araplara kardeşim diyen Başbakan’ın?

Yazarın Diğer Yazıları