Siyaseti siyaset dışı aktörlerle yapmak!
Konu Almanya'da faaliyet gösteren bir derneğin amaç ve yasadışı faaliyet göstermesiyle ilgili olarak hakkında dava açılmasıydı. Bu davanın iddianamesinde muhtaçlara yardım etmek amacıyla toplanan milyonlarca euro'nun yasadışı yollarla Türkiye'de birilerine aktarıldığı iddia ediliyordu. Bundan dolayı Almanya'da savcılık soruşturma açmış ve birtakım insanlar da bu eylemlerinden dolayı tutuklanmıştı. Konuyla ilgili yargılama halen sürüyor.
Almanya'da açılan davanın iddianamesinin Türkiye ayağıyla ilgili olarak AKP'li bazı yetkililer ve iktidar yanlısı Kanal 7 adlı yayın organının ismi geçiyordu. Ortaya atılan iddialar yenilir yutulur türden değildi. Konuyu kamuoyunda tartışmaya açan da CHP lideri Deniz Baykal olmuştu. İddiaları, iktidar yanlısı medya görmezlikten gelirken şu sıralarda iktidarla arası açık olan Doğan Medya bu haberleri gazetelerine taşımıştı.
Konu neydi?
Doğan Medya Grubu'nun konuyu gazetelerine taşıması üzerine Başbakan Erdoğan buna çok sert ve farklı bir tepki verdi. İşin ilginç yanı Başbakan'ın verdiği tepkiyle Almanya'da açılan Deniz Feneri davası, onun Türkiye ayağı, Türkiye'de birilerine verildiği iddia edilen milyon euro'luk paralar olmaktan çıkmıştır. Tartışma Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan arasındaki polemiğe dönüşmüştür. Başbakan, Doğan Medya Grubu'nun patronuyla arasında geçen görüşmeleri gündeme getirerek, Aydın Doğan'ın bu tür haberleri İstanbul Belediyesi'nden ve hükümetten çıkar sağlamak amacıyla yaptırdığını ima etmiştir. Böylece Almanya'da ortaya atılan ve yasadışı yollarla Türkiye'ye sokulan, yardım amacıyla toplanan, ama siyasi kişilere aktarıldığı iddia edilen paraların akıbetini sormak iktidarın aklına gelmemiştir. Ucu kime dokunursa dokunsun, sonuna kadar üzerine gitmek yerine konu kişiselleştirilerek amacından saptırılmıştır. Bu nedenle Almanya'da ortaya atılan iddialarla, Türkiye'de siyasilerin yaptığı konuşmalar arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Konu; yardım amaçlı çok büyük miktarlarda paraların toplanması, sonra da bu paraların Türkiye'de bazı kişi ve kuruluşlara yasal olmayan bir biçimde aktarılmasıydı. Ancak Türkiye'deki tartışmalara bakınca konunun hedef ve anlam kaybına uğradığı görülür.
Türkiye'de siyaset ve yayıncılık nasıl yapılıyor?
TC Başbakanı ile bir medya grubunun patronu arasında geçen bu tartışmalardan birilerinin siyaseti, diğerlerinin de yayıncılığı nasıl yaptığını ortaya koyması bakımından önemlidir: Başbakan "AKP'ye saldıranı hedef gösteririm", "Bundan sonra artık parsayı götürelim yok, gizli götürelim yok" dedi. Yine Başbakan, Aydın Doğan'ı suçlayarak "Hilton Oteli'nde istediği plan tadilatlarını yaptıramadığı için bu adımları atmaktadır" diye ilave etti. Ardından da "bundan sonra sayın Doğan Grubu yazdıkça, ben de açıklayacağım… O yazacak biz açıklayacağız" dedi.
Aydın Doğan ise sorunun Hilton tadilatıyla ilgili olmadığını, daha çok Ceyhan'a rafineri kurmakla ilgili olduğunu belirterek Başbakan'la arasında geçen konuşmayı şöyle anlattı: "Rafineri kuracağım dedim", 'Çalık istiyor. Ona söz verdik' dedi. Dedim ki, "Çalık da kursun, ben de kurayım." 'Yok' dedi, 'bu işin içinde Putin var' dedi, 'bu işin içinde Berlusconi var' dedi, 'Eni var' dedi. Ardından da Aydın Doğan "Başbakanlara şantaj yakışmaz", "Bizim grubumuz biat etmez" diyor. "Beni susturmaya çalışıyorsun. Beni susturursan, tek sesli bir medya demokrasisi mi olur?" diye soruyor.
Konu mecrasından böylece çıkıp Başbakan Erdoğan-Aydın Doğan polemiğine dönüşmüştür. Büyük bir öfke içinde taraflar arkası yarın dizilerini çağrıştıran itham ve iddialarla birbirlerine yönelik sözler etmektedir. Aslında her iki taraf da özünde aynı şeyi söylemektedir: Tencere dibin kara, seninki benden kara!
Elbette yaşananlar sıradan çıkar grupları arasında yaşanan çekişmeler olsa üzerinde durmaya değmezdi. Ancak taraflardan birisi Başbakan ve iktidarı; diğeri de Türkiye'nin en büyük kamuoyu oluşturucu medya grubu. Yani konu Türkiye'nin demokrasisi, yönetimi ve geleceğiyle yakından ilişkilidir.
Siyaseti, siyaset dışı aktörlerle yapmak!
Daha önce yazdık. Bir kez daha yazalım. Dünyanın her yerinde -Türkiye hariç- siyaset, siyasi aktörlerce yapılır. AKP işbaşına geldiği günden bugüne siyaseti siyasi rakipleriyle değil TSK, Cumhurbaşkanı Sezer, YÖK (Erdoğan Teziç), yargı (Anayasa Mahkemesi, Danıştay) vb üzerinden sürdürmüştür. Şimdi de Başbakan bir medya grubu üzerinden siyasi tartışma açmış bulunmaktadır. Bu durum çok tehlikelidir. Daha da vahimi bu tür tavırlar sonuçta siyaset dışı, tarafsız ve siyaset üstü kurumları siyasallaşma tehlikesiyle karşı karşıya bırakır. Halkın bu kurumlara karşı güvenini sarsar. Eski başbakanlardan Süleyman Demirel bu nedenle sık sık "Siyaseti kışlaya, okula, adliyeye, camiye sokmamak gerekir!" türünden sözler ederdi. Tanrı bu mübarek günlerde bu tür gözü kararmış siyasilerden ve siyasetlerden Türkiye'yi korusun!