Siyaseti germenin kaçınılmaz sonu
Siyasetin gerildiği, darbelerin olduğu, Güney Amerika ülkeleri kalkınma yarışında her zaman tökezlemiştir. Venezuela'da ise Chavez, her vesile ile muhalefeti vatan hainliği ile suçlamıştır. Yerine bıraktığı Maduro'da muhalif liderlerine vatan hainliği ile soruşturma açılmasını istemiştir. Venezuela ekonomik ve sosyal kriz içindedir. Halk ilaç bulamıyor, 2 milyon insan ülkeyi terk etti… Her gün sokakta insanlar ölüyor... Arjantin de bir türlü belini doğrultamadı. Küba da toplumsal refah 100 yıl geri kaldı.
Türkiye, Demokrat Parti döneminde ilerici - gerici, sonrasında sağ-sol ve şimdide siyasi İslam ve demokrasi gerilimi tuzağına düştü.
Gerilimin en ileri olduğu dönem, Demokrat Parti dönemi idi. Toplum cepheleşmişti. Hükümet tarafından Vatan cephesi kurularak halk cephelere bölündü. Devlet radyosundan her gün vatan cephesine kaydolanların adı okunurdu.
Bu dönemde, üniversite öğretim üyelerine siyaset yapma yasağı getirildi. Basın özgürlüğü sınırlandı.1954 yılında Millet Gazetesi sahibi ve yazı işleri müdürü 7'şer ay hapis cezasına çarptırıldılar. Aynı yıl 79 yaşındaki gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın hükümete hakaretten 26 ay hapis yedi. 1955 yılında Akis dergisi yazı işleri müdürü Cüneyt Arcayürek 6 ay hapis cezası aldı. 1955'te Sabah Postası gazetesi kapatıldı. Bu gazetenin yazı işleri müdürü hapse girdi. Aynı yıl Ankara Ulus gazetesi sürekli kapatıldı. Gazeteci Şinasi Berek bir yıl hapis cezası aldı. 1957 yılında Gazeteci Nusret Safa Coşkun ve Rıfat Ekinci birer yıl hapse mahkûm oldular. Aynı yıl İstanbul gazeteciler cemiyeti bir süre için kapatıldı.
30 Kasım 1958'de, DP hükümeti Adalet Bakanı Esat Budakoğlu, ilk sekiz yıllık hükümet dönemi içerisinde 811 gazeteciye toplam 57 yıl hapis cezası verilmiş olduğunu açıkladı.
Ana muhalefet partisi Genel Başkanı İsmet İnönü, Genel Sekreter Kasım Gülek ve çeşitli görevlerdeki parti mensuplarına hükümet tarafından taciz organizasyonları ve komplolar kuruldu. 1957 yılında CMP Genel Başkanı ve Kırşehir Milletvekili Osman Bölükbaşı tutuklandı.
12 Nisan 1960 tarihinde Demokrat Parti'nin Türkiye Büyük Millet Meclis gurubu yayınladığı bir bildiri ile CHP'yi "silahlı ve tertipli ayaklanmalar hazırlamakla" bir kısım basını da bunu yalan ve çarpıtılmış haberler yapıp desteklemekle suçladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir Tahkikat (Soruşturma) Komisyonu kurdu.
On yıllık iktidarından sonra 27 Mayıs 1960 yılında, DP'ye karşı askeri darbe oldu. Aslında 1960 için darbe demek kolaycılık olur. Ben askeri darbenin yapıldığı 27 Mayıs 1960'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi birinci sınıfındaydım. Öğrenci hareketleri tamamıyla demokrasi eksenindeydi.
Darbe öncesinde Nisan ayında siyasi iktidara tepki olarak İstanbul Üniversitesi'nde öğrenci hareketleri yaşandı. DP bu gösterileri atlı polisle bastırmaya çalıştı. Bir kişi hayatını kaybetti. Yaralananlar oldu.
Askeri darbeler demokrasinin geleceğini riske sokar. Ancak 1960 darbesi Türkiye'nin gelmiş - geçmiş en modern anayasasını hazırladı.
Darbenin üstünden bir yıl geçmeden 4 Temmuz 1961'de anayasa için referandum yapıldı. Darbeden 16 ay sonra da 15 Ekim 1961'de genel seçimler yapıldı.
Türkiye'de ikinci askeri darbe 1980 yılında yaşandı. Halkın tepkisini düşürmek için darbeyi yapan komite laiklik ve demokrasiden aşırı taviz verdi. Sonrasında Türkiye demokraside sürekli geri düştü. Dahası, darbe hükümetinin getirdiği parti içi demokrasiyi kısıtlayan yasal düzenlemeleri hiçbir siyasi parti değiştirmedi. Siyasi partiler tam demokrasiye geçmek için ilgisiz kaldı. Siyasi partilerde lider sultası oluştu.
AK Parti'nin yaptığı en iyi hizmet, askeri vesayeti kaldırılması oldu. Ancak, Fetullahçıları kullandı. Kullandığı bu yöntem yanlıştı. Ergenekon komplosu ve bölücü dil toplumdaki kutuplaşmayı tırmandırdı. Bundan sonra birleştirici dil kazanır. Çünkü kamplaştırıcı dil, hayatın akışına aykırıdır. İplerin kopması topluma daha çok zarar verecektir.
Bugün kimse darbe istemez. Darbe de olmaz. Ancak demokrasi olmasa bile, toplumlar hayatın akışına aykırı siyasi taassuplardan da her zaman bir kurtulma yolu bulmuştur.