Siyaset ve yalan...
İster erken seçim deyin ister baskın seçim, sonuçta seçim sathı mailine girmiş bulunuyoruz. Çarşıda, pazarda, kahvehanelerde, televizyonlarda artık hep siyaset konuşulacak, hatta konuşulmaya başlandı bile...
Geçen gün bir aile dostumuzun evinde sohbet ederken Hacı amca "İstikrar için iktidarı desteklemek lâzım" deyince, ev sahibinin "Ama hep yalan söylüyorlar" çıkışına Hacı amcanın verdiği cevap manidardı: "Yalansız siyaset olmaz..."
Amcamız farkında olmadan siyasetin en büyük hastalığına parmak basmıştı. Son bir hafta içinde söyledikleri siyasi yalanları ayaklarının altına koysanız siyasetçilerin başları göğe değer.
Dün erken seçim vatana ihanettir, geri kalmışlığın işaretidir diyorlardı, bugün erken seçimin gerekliliğini anlata anlata bitiremiyorlar. Şu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ait: (Erken seçimi kastederek) "Depremin yıkıcı etkilerine karşı hazırlık yapmış olacağız. Aksi takdirde bu süreçten zararlı çıkmamız kaçınılmaz hale gelecek."
Hâlbuki 16 Nisan 2017'de yapılan referandumda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabul edilirse Türkiye uçacak demişlerdi. Şimdi "deprem"den, "beka meselesi"nden bahsediyorlar.
İki parti (AKP-MHP) oturup nalıncı keseri gibi hep kendilerine yonta yonta seçim kanunu hazırlıyor. Aynı partiler (AKP-MHP) baş başa verip erken/baskın seçim kararı alıyor. Sonra da çıkıp eşitlikten, şeffaflıktan, temsilde adaletten söz ediyorlar. İşin acıklı tarafı da halkımızın büyük bir çoğunluğunun bütün bu yalanlara inanıyor olmasıdır. Bizde bu ense oldukça korkarım şaplak vuran çok olacaktır.
Siyasette yalan nasıl bu kadar kolay söylenebiliyor, diyeceksiniz. Kanaatimce, özellikle din eksenli siyaset yapan politikacıların dini hak-hukuk-adalet için referans almaktan ziyade onu vicdanlarını susturmak için bir araç olarak kullanmaları bunda etkili olmaktadır.
Söz gelimi "Savaş hiledir", "Savaşta yalan söylemek caizdir" vb.. rivayetleri, bağlamından kopararak, "Türkiye dâru'l-harptir (Dâru'l-harp:Müslüman idaresi altında olmayan, savaş alanı) dolayısıyla yalan da talan da caizdir deyip vicdanlarını rahatlattılar mı gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Değilse "mücahitlik"ten "müteahhitlik"e nasıl böyle hızlı atlayabileceklerdi?
TBMM'de tarafsız olacağınıza dair yemin edeceksiniz sonra da halkı "millî"ler ve "gayrimillî"ler olarak kamplara böleceksiniz. Bu nasıl iştir?.. Nerde kaldı Cenab-ı Hakk'ın: "Hepiniz birden Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, sakın bölünüp parçalanmayın" emri (Âl-i İmrân Sûresi, Âyet: 103) ve Hz. Peygamberimizin "Kurtuluş doğruluktadır" sözü?..
Kısacası; siyaseti yalandan ve ikiyüzlülükten arındırmak zorundayız. Bunu başaramazsak 100 sene sonra bile yine "Dün dündür, bugün bugündür" diyen politikacıların yalanlarıyla avutuluyor olacağımızdan şüpheniz olmasın. Kurtuluşumuz "yalan"ın yerine "doğru"yu ikame edip edemeyeceğimize bağlı. Gerisi lafügüzaftır vesselam...
***
ACZİMİN GİRYESİ:
YALAN DOLAN
Bir yerde ki yalan dolan, hile çoktur,
Orada haktan, hukuktan eser yoktur.
(Li-müellifihî)