Siyaset turizm’in değerli yolcularI son durağa gelmiş bulunuyoruz:

Çankaya’da inecek var
Cumhurbaşkanlarının görev süreleri bittikten sonra siyasete dönmelerini engelleyecek yasal düzenleme yapılmadıkça, en büyük hayali Erdoğan ile yer değiştirmek olan Gül’ün, ’herkesin Cumhurbaşkanı’ olabilme ihtimali var mı?


Şartlar Abdullah Gül’ü bir kesimin “Benim Cumhurbaşkanım değil” diye reddetmesine sebep olmuştu.
Bu durum “hepimizin Cumhurbaşkanı” olmak istiyorsa, önüne çıkacak fırsatları iyi değerlendirmesi mecburiyetini ona yüklüyordu.
İlk büyük fırsat Kamu İhale Kanunu ile önüne geldi. Kaleciyi de geçip, topla gol çizgisinin üstünde buluşan santrafor gibiydi. Veto edip bir anda bütün milletin gönlünü kazanabilirdi. Ama bunu yapmadı, daha zor olanı yaptı, topu dışarı attı. Ancak rakip takımın menfaat karşılığı elde ettiği şikeciler göze alırdı böyle bir hareketi. Gül de siyasi anlamda aynı vebali üstüne almış oldu!
Siyasi tercihleri nedeniyle Abdullah Gül’ü kendi Cumurbaşkanı saymayan yığınlara şimdi bir de ahlaki kaliteleri nedeniyle ondan uzaklaşan kitleler eklenecektir. Çünkü Cumhurbaşkanı Gül’ün Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikleri onaylarken sığınabileceği yasal ve ahlaki mazeretleri bulunmamaktadır.
İktidar bu kanunu ’Kırk Haramiler’ine yeni alanlar açmak amacıyla değiştirmiş, daha doğrusu delik deşik etmiştir. Kamu İhale Kurumu’nun eskiBaşkanı Akkaynak “Genişletilen istisnalarla yeni Ali Dibo’lara fırsat yaratıldı” diye avaz avaz bağırdı.
Ama Gül kulak asmadı bu uyarılara. Bir kez daha görüşün diye kanunu meclise geri göndermedi. Tersine bayram tatilinde kaynayıp gitsin diye 5 Aralık’ta imzayı attı. Ve bu başlangıçla işlenecek yolsuzluk suçlarının manevi sorumluluğunu üstüne almış oldu.
Yeni Anayasa değişikliği yapılırken ”Cumhurbaşkanları görevlerini tamamladıktan sonra siyasete dönemez ve kamu görevi üstlenemez “ diye bir madde eklensin. Abdullah Gül’ün hayalinde Erdoğan’la yer değiştirmek var. Bu durumda Anayasa’nın öngördüğü ’tarafsız Cumhurbaşkanı’nı artık rüyamızda bile göremeyiz.
Gül, İhale Kanunu değişikliğinde yaptığı gibi her kritik aşamada AKP’nin Çankaya’daki noteri gibi davranacaktır.
Öyle davranmazsa Başbakan koltuğuna oturamayacağını ve Çankaya’yı devredeceği Tayip Erdoğan’dan kendisi gibi taraflı bir cumhurbaşkanı gibi davranmasını isteyemeyeceğini bilecektir.
Evet evet Cumhurbaşkanlığı siyasetçinin mutlaka son durağı olmalı!
* Güngör Mengi / Vatan


++++++


Teslimiyet fotoğrafına Bakmaya doyamadılar
‘Gül kokulu reformistler’in yeni metodu; tahrik! Biliyorlar ki, ‘Kasımpaşalı Başbakan’, nasırına basılmasına anında tepki verir. Murat Yetkin’in “Gül gitti, AB bitti mi?” başlıklı yazısı, buram buram ‘demek ki Erdoğan’da bir numara yok, işin sırrı Gül’deymiş’ kışkırtması kokuyor. Başbakan’ı rüşt ispatına zorluyor.
“Gül karar alan ve uygulayan bir dışişleri bakanıydı. Erdoğan’ın karar alma sürecinde Gül gibi siyasi bir aktörün rolü büyüktü” diyor Yetkin.
Kıbrıs’a ‘Yes be Annem’ dedirttikten, Türk düşmanı Papa X. Innocenzıo heykelinin altında, bir Cumhuriyet Bayramıı’nda (29 Ekim 2004) ‘egemenliği AB’ye devrettikten’ sonra, AB’den ‘reform uyarısı alma’ noktasına gelindi. ‘Bunun suçlusu konuyu sık sık Bakanlar Kuruluna getiren Ali Babacan, ona sonsuz destek veren Beşir Atalay, üstüne vazife olmadığı halde bu konuda özel danışman atayan Abdullah Gül olamayacağına göre, demek ki AB yolu Erdoğan’da tıkanıyor’ demeye getiriyor. Çünkü Gül’ün onaylayamayı beklediği kararları almıyor Erdoğan.
Erdoğan’ın önünde iki yol var: Ya dolduruşa gelip, ‘var mıymış bakalım benden iyi AB kararı alan’ diyerek bu tuzağa düşecek... Ya da, şu fotoğrafa bakıp; ‘ezici haçlı gölgesinin altında’ ne işi var sorgulayacak. Liberalleri kızdıracak, Cumhurbaşkanı’nın Başbakanlık için yaptığı yatırımların kredisini kesecek.



++++++



AçIk pazara dÖnÜŞen bİr Ülkenİn nostaljİsİ:
Yerli malı yurdun malı Herkes onu kullanmalı(!)
Sadece geçenlerde Başbakan bir “yerli malı kullan” çağrısı yaptı... Dedi ki:
“Türkiye’de üretilen malları kullanın...”
Anlaşılan yerli malının ne olduğunu Başbakan da unutmuş...
Türkiye’de yabancı şirketin, yabancı hammaddeden yaptığı ürün yerli malı sayılır mı?
Yerli malının tanımı nasıl yapılabilir?
Amerika’da bir “Buy American” yasası vardır... 1933’te yapılmış bu yasa Amerikan resmi kuruluşlarının Amerikan malı tüketmeye öncelik vermesini emreder...
Bir malın Amerikan malı sayılması için yüzde 50’den fazlasının yerli malzemeden yapılması gerekir...
Amerika’da bu yasa şu an ne kadar geçerli bilmiyoruz...
Ama “Amerikan malı kullan” kampanyaları hala yapılıyor.. Kimi dernekler, Amerika’da üretilen ve yerli malı tanımına giren malların hangileri olduğunu isim isim, marka marka yayımlıyor. Amerikalıları bu malları kullanmaya davet ediyor...
Biz de maalesef yerli malı üreten firma bile yerli malı kullan kampanyası açmaya cesaret edemiyor. Beyinler yabancılarca öylesine yıkanmış...
Ama yine de... Gençlerin aklında bulunsun...
Dünyada hiçbir ülke, başka ülkelerin kazanması için çalışarak kendi belini doğrultmaz. Böyle ülkenin işsizlik ve fakirlikten anası ağlar...
Misal mi?
Göstermeye gerek var mı?
* Melih Aşık / Milliyet



++++++


GÜNÜN SÖZÜ
Türk halkı
gerçekten tepkisiz mi, yoksa Sheakspeare’in ünlü sözünü mü uyguluyor: “Soyulduğu halde gülen adam, hırsızdan başka bir şey çalmış demektir.”
* Haldun Ertem



++++++


‘Şeytandan aldığınız fetva sizi kurtaramaz!’
Eygi ‘yetim hakkı yiyor, yolsuzluk, talan, hırsızlık yapıyor, rantlar peşinde koşuyor’ diyor. Dişleyenler, kerizleyenler, sınırı geçerse kelepçelenecekler, üstüne alınmıyor. Kim bu, ’kara zengin’ler?

Dinlerarası Diyalog projesine karşı sert yazılarıyla gündeme gelen Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi ’dinci burjuvazi’ye, ” gözlerinizin içine bakarak sizi suçluyorum “ dedi. Eygi’nin Hürriyet Gazetesi’nin manşetten yer verdiği suçlamaları neye dayanıyor? İşte ”Hırsızlıkla, haramla soygunla ülkeye hizmet edilmez “ mesajını kimsenin üstüne alınmadığı o yazıdan bazı bölümler:
Pişman olursunuz
” Ey haram yiyenler, ey gayrı meşru yollarla zengin olanlar! Şeytanlardan aldığınız fetvalar sizi kurtarmaz. İslam’a, Kuran’a, Sünnete taban tabana zıt, öyle aykırı fetva ve ruhsatların geçerliliği ve kıymeti yoktur. Gözlerinizin içine bakarak sizi suçluyorum. Saçı bitmedik yetimlerin hakkını yiyorsunuz. Halkın bütçelerinden meşru olmayan yollarla para apartıyor ve kara zengin oluyorsunuz.
Şu soruyu yöneltiyorum: Sizler nasıl Müslümanlarsınız? Müslüman haram yer mi? Müslüman kara para zengini olur mu? Müslüman yolsuzluk, talan, hırsızlık, suistimal yapar mı? Müslüman ahlaka ve hukuka aykırı rantlar peşinde koşar mı? Ey haram yiyiciler! Dünyanın çeşitli yerlerinde villalar, köşkler, konaklar almışsınız, gerekirse oralara kaçıp mutluluk ve güven içinde yaşayacakmışsınız. Sizi bekleyen dünyada rezillik, ahirette rezilliktir.
PARA İSTEYENDEN KORK
Eygi, dün de ‘haram yiyiciler’e kanan dindarları uyardı:“Müslüman!... Senden para isteyenden kork.
Gerçek alimler, gerçek şeyhler, gerçek rehberler, yapılması gereken hayır işleri için doğrudan doğruya para toplamazlar; bu gibi işleri ve hizmetleri dolaylı olarak yaptırırlar. Para kirlidir, kirletir.”



++++++

Tatil yaramamış
Genelde tatil sonrası tepkisi şudur: “Ootatilde yaramış!”
Ben Fehmi Amca’ya böyle diyemeyeceğim. Kendince, bayram dönüşü hızlı bir gazetecilik dersi ile başlamak istemiş ama... Olmamış!
“Yazılarımızı yayınladığımız mevkuteleri ’gazete’ yapan, her şeyden önce ’tarafsız’ ve ’bağımsız’olma özellikleridir” deyince, arkasından “insanın yakın dostu Cumhurbaşkanı olunca, bu özelliğini kaybedebiliyor” itirafını duymak istiyor insan. Fehmi Amca, sütten çıkmış AK kaşıkmış gibi “siyasi eğilimi uğruna gerçekleri çarpıtan gazeteciler”e çatıyor. ’İktidara yandaş’ suçlaması yapanlar, ’ülkedeki esas iktidar’ın yandaşıymışlar. Ya ’örtülü iktidar’a yandaş olanlar ne olacak!



++++++



Yüzük takıyor
Post Medya’nın haberine göre;
Çankaya’da popüler bir ismi aday göstermek isteyen AKP kulislerinde, televizyoncu Tayfun Talipoğlu’nun adı konuşulmaya başlanmış. Tam isabet! TRT’de program yapan Talipoğlu’nun iktidar aşkına resmiyet kazandırmasının vakti gelmişti...



++++++



MİNİ YORUM
Ezber bozmak mı, tersten okumak mı?

Ne zaman bir olmazı oldurmaya çalışsalar kullanıyorlar ya, bir tabir var: Ezber bozmak. Bu aralar yine moda, Ermenilerden işlemediğimiz bir günahın özrünü diletecekler ya bize, biz de ezber bozmuş olup, statükocu tarh esaretinden kurtulup özgürleşmiş olacağız. Ne havalı! Ezberlerimizi bozmadan önce yapmamız gereken bir şey var ki tersten okumak! O herhangi bri şeyi yakıp yıkmayı gerektirmez. Sadece biraz daha fazla düşündürür. Dün Özay Şendir yapmış mesela; bizim Türk Düşmanı Tasos Papadopulos için ’böyle düşman dostlar başına’demiş. Ve Papadapulos’un Anna Planı’na, BM’ye ve AB’ye karşı sergilediği tavrın Türklerin gözünü açmasına katkısını hatırlatmış. Okuyun; özür dilemeye zorlanmak kadar can yakmaz emin olun...
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları