Siyaset şaibe kaldırmaz!
Ortada vahim iddialar dolaşıyordu. İddiaların muhatapları ise bunu “müfterilik”, “komplo” ve “şantaj” olarak nitelendirip geçiştiriyorlardı. AKP iktidarının ilk döneminde sözü edilen iddialar kapalı devre “kol kırılır yen içinde kalır” sistemiyle geçiştirilmişti. Ne zaman ortaya Dişli vakasında olduğu gibi açık ve net bir belge konuldu. Mızrak çuvala sığmaz hale geldi. İşte o zaman AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı olan Şaban Dişli istifa etmek zorunda kaldı.
Devam eden süreçte bu defa AKP’nin diğer Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat hakkındaki vahim iddialar gündeme oturdu. Sonuçta Kılıçdaroğlu’yla Fırat, Uğur Dündar yönetiminde TBMM’de bir araya gelip iddiaları tartıştılar.
Danıştay kararı en büyük kanıttır!
CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, “AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın sahip olduğu şirket (MENAS) hayali ihracat yaptı” iddiasını Mersin İdare Mahkemesi’nin 20 Mart 2004 tarihli kararıyla ortaya koydu. Danıştay 10. Dairesi tarafından 21 Mart 2006’da onaylanan kararda, “Gerçekte ihracat işlemleri yapmadan para transferleri suretiyle haksız olarak elde ettiği sabit olduğundan” ifadesi yer alıyor. Karar haksız teşvikin iadesi talebini geri çeviriyor.
Bu kanıta Dengir Mir Mehmet Fırat, cevap veremedi. Konuyu başka alanlara kaydırarak işin içinden sıyrılmaya kalktı. “Şüphe uyandıracak bir ön delil sunulur ise, söz veriyorum derhal istifamı yazıp TBMM’ye göndereceğim” diyen Fırat’ın mahkeme kararından daha önemli nasıl bir delil beklediği de meraklara mucip oldu.
İktidarın her şeye hâkim durumda olması, iktidar mensuplarıyla ilgili bilgi, belge ve kanıtların ortaya çıkmasını imkânsızlaştırmaktadır. Onun için iktidar mensupları kendi iktidarları döneminde hesap vermezler. Bu zor şartlara rağmen ortaya konulabilen belgelere Dengir Mir Mehmet Fırat ikna edici cevaplar verememiştir.
Soruşturma, kovuşturma ve dava!
Dikkat edilirse Fırat ve Kılıçdaroğul tartışması sırasında MENAS şirketi ve onun ortağı konumunda olan kişiler hakkında onlarca şaibe, suç, dava, isnat, karar ve dosya elden ele dolaştı. Hayali ihracattan nüfuz kullanmaya, uyuşturucu taşımaktan sahte belgeye neredeyse her suçtan dolayı hakkında işlem yapılmış bir şirket söz konusuydu. Bir şirketin bu kadar çok takibata muhatap olması onun hakkında şöyle ya da böyle kanaat elde etmek için yeterlidir.
Sonuçta Dengir Fırat ve eski şirketi “şuyuu vukuundan beter” iddialarla muhatap olmuştur. Demagoji ve polemikle üstü kapatılamayacak bir durum söz konusudur. Sorulması gereken soru şudur: Bu şirket neden bu kadar soruşturma, kovuşturma ve davaya konu olmuştur? Acaba bu şirket hakkında bu kadar çok dava açılmış olmasının bir anlamı yok mudur? Tartışma konusu olan şirketle ilgili kimi zaman idari mahkemeler, kimi zaman Danıştay, kimi zaman savcılık neden karar vermek zorunda kalmıştır? Cevap verilmesi gereken asıl sorular bunlardır. Kılıçdaroğlu ile Fırat arasındaki tartışmayı “düello” ya da “maç” havasına sokanlar gerçekte konuyu saptıranlardır. Ortaya çıkan onca kanıt ve söylentiye karşın bu tartışmayı “Dosya Fiyaskosu” olarak nitelemek de etik değildir. Kılıçdaroğlu’nun değil de hangi siyasetçinin eline böyle belgeler geçse bunun arkasında ne olduğunu araştırırdı. Kılıçdaroğlu sorunluluğunun gereğini yapmıştır. Siyaset kurumuna saygınlık kazandırılmak isteniyorsa siyasilerin her türlü şaibe ve söylentiden uzak durmaları gerekir. Zira siyaset yolsuzluk şaibesini kaldıramaz.