Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Siyaset bozdu ve bezdirdi!

Türkiye, var gücüyle türban, kapatma davası, Anayasa Değişikliği ve Yargının verdiği kararı tartışmaktadır. Yalnız siyaset kurumu değil, bürokrasi, STK ve toplum da kendi sorunlarından daha çok başta AKP’nin kapatılma davası olmak üzere yukarıda saydığımız sorunları düşünür olmuştur. Ülkede yaşanan bu siyasi kargaşa toplumsal sağduyuda da keşmekeşe neden olmuştur. Toplum, siyasetin sorunlarından kendi sorunlarını fark edemez hale gelmiştir. Türkiye’de bu anlamda büyük bir bozulma ve yozlaşma yaşanmaktadır. Son zamanlarda riyakârlığın, yüzsüzlüğün, dönekliğin, üçkâğıtçılığın, arsızlığın ve hayâsızlığın geçmişle mukayese edilemeyecek kadar artması tesadüf değildir.
Toplumsal çürümenin ve kirlenmenin ulaştığı boyutu anlayabilmek için ülkenin her yerinde sıradan hale gelen olaylardan bir kaçına değinmekte yarar vardır.

Fakirin yemeğini yiyenler!
Bilindiği gibi yüzde yüz aç ve aciz olanlar için belediyeler aşevleri kurmaktadır. Bunlardan birisini de İstanbul Güngören Belediyesi kurmuştur. Bu aşevinden yemek yiyenlerin sayısı 1500 kişiye çıkınca bir araştırma yapılır. Araştırma sonucunda, LCD televizyonu, bilgisayarı, hatta apartmanı olanların bile aşevinde yemek yediği ortaya çıkar.
Fukara için verilen aşevi yemeğinden yiyen apartman sahibine “Neden fakirin ekmeğine ortak oluyorsun?” diye sorulur. Adam yüzde yüz, yüzsüzlük yaparak“Ne yapalım yani, apartmanı mı yiyelim” diyerek cevap verir.
Yapılan inceleme sonucu aşevinde yemek yiyenlerin sayısı yüzsüzler ayıklandıktan sonra 1500 kişiden 500’e düşer. Demek ki, bir aça karşı üç tok aşevinde yemek yemektedir. Yüzsüzlük ve pişkinliğin bu denli yaygın olduğu bir yerde ahlak ve inancın bu insanlar üzerindeki etkisinin ne olduğunu düşünmekte yarar vardır. Bu olgu, istismar ve suiistimalin toplumu bir ahtapot gibi sardığının kanıtıdır.

Şark kurnazlığı!
Devletin ve milletin hem vergisinin hem de merhametinin istismar edildiği alanlardan ilginç birkaç örneğe daha değinmekte yarar var. Bunlardan bir tanesi köprü geçiş ücretleriyle ilgilidir.
Boğaziçi ve Fatih Köprülerinden 2007’de 1 milyon 446 bin 807 araç kaçak geçmiş. Köprüye girmeden plakayı kapatanlar aracıyla köprüden kaçak geçebiliyor. En çok uygulanan yöntem, gelin arabalarındaki gibi plakaya “Mutluyuz” diye yazılı kâğıt yapıştırmakmış. Günde ortalama 4 bin araç bu yöntemle para ödemeden geçiyormuş. Bu yıl 5 ayda kaçakların sayısı 526 bin 165’i bulmuş. Durum ortadadır. Demek ki böyle yönetim böyle yurttaş yaratıyormuş. Maliye, kayıtdışı ekonomiyi dosyalarda ve evraklar arasında aramayı bir yana bırakıp, hayatın içine bakması gerekiyor.

İki tipik olgu
Geçtiğimiz yıl Kars’ta çiftçiye ödenen ‘Doğrudan Gelir Desteği’nden yararlanmak için başvuranlar arasında yapılan incelemede 2 bin 822 kişinin hem arazisinin olduğu hem de Yeşil Kart aldığı ortaya çıkmış. Maddi durumları yeterli olmasına rağmen yeşil kartla tedavi olan 15 bin 846 kişi hakkında soruşturma açılmış. Niğde’de, yeşil kart kullanan bir vatandaş ile eşinin servet sahibi olduğu ortaya çıkmış. Çiftin, yeşil kart almak için sahte belge düzenledikleri, bazı memurların da kendilerine yardım ettikleri anlaşılmış.
Geçtiğimiz kış, Sivas’ın Hafik ilçesinde dilencilik yaptığı belirtilen bir yurttaş, donarak yaşamını yitirmiş. Bu yurttaşın banka hesabında 60 bin YTL olduğu belirlenirken, evinde de sigara jelatinine sarılı 10 bin YTL civarında para bulunmuş.

Siyaset insanlığı bozmuştur!
İtiraf etmek gerekir ki, toplumun bu duruma gelmesinde büyük ölçüde siyasilerin sorumluluğu vardır. Siyaset yalnız kendisini değil toplumu da iyiden iyiye bozmuştur. Siyasiler yandaş ekonomisi uygulayarak, ihale, makam, kömür, para ve gıda dağıtarak müsait bazı insan ve uygulamaların önünü açmıştır.
Bahsedilen olaylar bireysel ya da bölgesel değildir. Toplumun her katmanı, ülkenin her değeri yolsuzluk ve yozlaşma tehdidi altına girmiştir. Dikkati insanın özünün yozlaşmasına çekmek istiyoruz. Türkiye’de siyasetin hayatın amacı ve tek uğraş alanı haline getirilmesi insanın ihmal edilmesine neden olmuştur.
İnsanın yozlaştığı bir toplumda siyasi istikrar ve sosyal kalite aramak, boşuna uğraştır. Unutulmamalıdır ki, siyaseti yapan da kurumları yöneten de insandır. İnsan düzeltilmeden, tabi olacağı siyaseti, ekonomiyi ya da yasaları düzeltmek sorunu çözmeye yetmeyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları