Sivilleştik hamdolsun!..

Sol gelenekten gelip de zaman içinde liberalleşenler, neo-liberalleşenler, ABD''nin kalem memuruna dönüşenler, diğer tarafta "muhafazakar-devrimci(!)"ler, bugün 20''nci yılını dolduran iktidara, ilk 10 yılında kayıtsız-şartsız destek vermişlerdi.

Bunu yaparken ki temel güdüleri;

"Kuzey Kore''ye benzememek"ti!

Cumhuriyet''in "tek tipleştiren(!)" ilke, inkılap ve uygulamaları ile onlar üzerine inşa edilen rejim Türkiye''yi böyle "otoriter" bir yöne sürüklemekteydi!

Acilen, en ivedi ve ilerisinden demokratikleşilmeliydi.

"Vesayet rejimi" çökertilmeli, devletin bütün alanları "sivilleşmeli"ydi.

*

Polis Akademisi Bandosu, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi"nde, aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı''nın huzurunda, AK Parti''nin "Türkiye Yüzyılı" projesi için hazırlanan ve şiir bölümünü aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı''nın seslendirdiği şarkıyı çalıp söylerken, aklıma, her nedense "vesayet Don Kişot''u" o arkadaşlar geldi birden bire.

*

Hayrını görsünler!

*

Bugüne kadar hiçbir vali, kaymakam, sırf eğitim hayatı boyunca her sabah "Andımız" okuduğu için bir siyasi partinin il-ilçe başkanına dönüşmemişti.

Hiçbir asker-polis, sırf okullarının duvarlarında, kışlaların girişlerinde, dağların eteklerinde "Ne Mutlu Türk''üm Diyene" yazılı bir ülkede doğup, büyüdüğü, eğitildiği için "parti memuru" ilan edilmemişti.

Hiçbir vatandaş, Atatürk ona "Ulu Önder" diye ezberletildiği için boğazına kadar "şirk"e batmamıştı.

1923 Cumhuriyeti, kimseye, egemen siyasete biat ve tam teslimiyet mecburiyeti getirmemişti.

Hatta Mahir Ünal''lar, Yusuf Kaplan''lar, her gün yeniden kanıtladıkları üzere, diledikleri fikirlerle donanarak yetişebilmişlerdi. Bize göre doğru veya değil, "kendilerine göre" bir yol benimseyebilmişlerdi.

Ne polis bandosu, ne askeri bando, ne öğretmenler korosu Erbakan''ın karşısında "Tamam inşallah" diye haykırmak zorunda bırakılmamış, "Komüniste kanma Zühtü" diye üstünü başını paralamamış, ne "Ak Güvercin"e, ne "Bozkurtlar"a serenat yapmaya zorlanmamıştı.

*

"Çin''le yarışmak ve dahi geçmek" böyle mi olacaktı!

*

Hatırlar mısınız, görüş mesafesi sıfırlanmamış "aydın"lığı "okur-yazar"lıktan ibaret olmayan "öngörü"lü kanaat önderlerinin hafızımızda tutmaya çalıştığı bir Bursa Nutku vardı;

Atatürk söylediydi, söylemediydi polemikleriyle gözden düşürülmeye çalışılan ve "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" diye güvenilemeyecek zamanları işaret eden, bu "ihtimal" üzerine kurgulanan bir metin…

Hadi gel de şimdi, bu yüzyıllık nasihatname önünde saygıyla eğilme!

10 yaşında bir çocuk neden uyuşturucu kullanır?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu''nun "başörtüsü" çıkışı -bana göre- ne kadar "yersiz" idiyse, uyuşturucu çıkışı da o kadar yerinde ve gerekli.

*

Bir kulvarı, "baronlar"a…

Bir kulvarı, siyasete; siyasetin etki alanındaki yargı ve güvenlik yapılanmasına…

Bir kulvarı, sıcak-kara para akışına…

Bir kulvarı, terör örgütlerine…

Bir kulvarı, derin yoksulluğa paralel giden bu mevzu tekrar, tekrar, tekrar, tekrar; son toz, hap, ot ve dahi ne çeşit versiyonu, formu, formatı varsa onun son zerresi de imha olana, ahtapotun her bir kolu tümden "arınana" kadar gündemden düşürülmemeli, düşürtülmemeli.

Öyle hayati.

*

Ve bu mevzu gündemde tutulurken; siyasi bedeller ödetecek boyutları elbette önemli ama özellikle "10 yaşındaki bir çocuğu uyuşturucu kullanmaya" iten şartlarla, diğer bütün her şeyden önce ve çok mücadeleye girişilmeli.

Neden uyuşuyor, kendilerini uyuşturuyor bu çocuklar?

Unutmak için.

Kaçmak için.

Kurtulmak için.

Traji-ironik şekilde kaçışı kurtuluşu olmadığı/çok güç olduğu halde üstelik de sürüklendikleri yerin.

*

Demek ki…

Bu çocukların;

Unutmak istemeyecekleri bir hayat yaşayabiliyor olmaları gerekli…

Kaçmak istemeyecekleri bir hayat…

Kurtulmak istemeyecekleri bir hayat…

Kaygı ve endişe beslemedikleri, kendilerini çaresiz hissetmedikleri, zorluk, güçlük olur ama içinde bulundukları karanlık bir tünel dahi olsa sonundaki ışığı görebildikleri bir hayat…

*

En olmayanı bu şu an…

Ve en lazım olanı…

İşte bu yüzden; hiç durmadan eşmeye devam "derin yoksulluğu"

Şiddetin de, cinnetin de, istismarın da, cehaletin de kaynağı o kuyu…

Yazarın Diğer Yazıları